∞ FİNAL

1.5K 130 311
                                    

Gözlerimi açtığımda yine yalnızdım yatağımızda. Aah Jongin, neredesin yine? Yere fırlatılmış baksırı es geçip çekmeceden temiz bir çamaşır alıp bacaklarıma geçirdim. Şimdi bebeğimi bulma zamanı...

"Jonginiee!" Diğer seferlerin aksine oldukça sakinim bu defa. Son yaşadıklarımızdan sonra ona o kadar güveniyorum ki. Sonunda bebeğimi mutfağımızı talan ederken bulduğumda içim ısınıyor. Kollarımı göğsümde birleştirip bir süre tezgahtaki savaşın ne yönde ilerlediğini izliyorum. Savaşın kanlı hali ortaya çıkınca dayanamayıp Jongin'in kesilmiş parmağını ağzıma götürdüm. "Dikkatli olmalıydın bebeğim." Dudaklarımdan ayırdığım parmağın kesiğine baktım, neyse ki ufak bir çizikti. Çekmeceden bir yara bandı çıkarıp parmağına yapıştırdım. "Sen geç otur, ben devam ederim." Dudaklarını büzüp başını eğdi. "Bugün ben hazırlasam olmaz mı Hunie? Bir şeyi beceremiyorum, biliyorum ama lütfen müsaade et."

Cennette vaat edilen bütün güzellikler bile yanında sıfır kalırken onu nasıl reddedebilirim. "Tamam ama bıçağa dokunmak yok, bana söyle ben halledeyim." Kafasını sallayarak beni onayladıktan sonra neşeyle şarkı söyleyerek hazırlık yapmaya devam etti. "Portakal suyu sıkar mısın Hunie?"

Oturduğum sandalyeden kalkıp tezgahta kullanabileceğim temiz bir nokta aradım ama Jongin yaptığı işe öyle bağlıydı ki tek bir zerrenin bile temiz kalmadığından emin olmuş olmalıydı. Dolabın altındaki küçük çöp kutusunu alıp tezgahtaki kabukları, kırılmış cam parçalarını –şükür ki bu kırıklar bir yerlerin kesmemişti- toplayıp çöpe attım. Ardından tezgahı sprey temizleyiciyle temizleyip kendime çalışacak yer ayarlamanın mutluluğunu yaşadım. İki bardak portakal suyunu hazırladığımda tezgah yeniden Jongin tarafından kirletilmiş, bitap hale getirilmişti.

"İşte hazırız!" Masanın başına geçtiğimizde mükemmel bir sofra karşıladı beni. Jongin'in kolları belimi sarıp masaya oturmamı sağladı. "Senin muhteşem yemeklerine benzemez ama arada sırada benimde birşeyler yapmama izin vermelisin." Gülümseyip yanağına bir öpücük kondurdum. "Eğer yapmak istiyorsan, seve seve. Senin ellerinden zehir olsa yerim."

Gönülden söylediğim sözlerle bakışlarımı dün geceden kalan morluktan çekip gözlerine getirdiğimde öksürük krizine girdi. Hemen bardağı uzatıp içirdim. Kendisini toparlayıp gözlerindeki yaşları sildi. Yerine oturduğunda büyük bir yudum daha aldı portakal suyundan. Çubuk yerine masaya çatal koyan Jongin'in menüsünü çatalla yemeye başladım. Tavanın içindeki yumurtalı sebzelerden alıp ağzıma götürürken bana bakıp gülümsüyordu. İlk çataldaki muhteşem lezzeti ikinci ve üçüncü çatallar takip etti. Kesinlikle enfes bir şeydi bu yediğim. "Çok lezzetli olmuş bu Jongin, enfes."

Başka bir tabağı bana doğru uzatıp; "bunun da tadına bakmalısın mutlaka." diye ısrar etti. Ağzımı açıp gözlerimi kapadım, sevdiğimin ellerinden beslenmek isteyecek kadar şımartılmıştım bugün. "İyice utanmaz biri oldun sen Hunie." Sesine yansıyan eğlenceli tını öyle hoşuma gitmişti ki nazı uzatmakta bir zarar görmedim. Omuzlarımı sallarken dudaklarımı sarkıttım. "Yaaa, banane istiyorum işte!"

Dudaklarıma değen şeyle ağzımı açıp gelecek lezzeti bekledim. Peş peşe azğıma doldurulan muhteşem lezzetlerle karnımı bir güzel doyurdum. "Sen yemeyecek misin Jongin?" Onun ellerinden beslenmeye öyle dalmıştım ki bebeğimin aç kaldığını yeni görebilmiştim. "Dün gece yeterince yedim ben yiyeceğimi" derken göz kırpıp kışkırtıcı bile gülücük yollamıştı. "Masayı ben toplarım Jongin, sen biraz dinlen."

Sandalyesinden sıçrayarak inip yanıma geldi. "Hunie ben çiçekleri sulasam olmaz mı? Sen de işin bitince bahçeye gelirsin, göle karşı uzanırız işimiz bitince." Yanağıma bir öpücük kondurduğunda çoktan teklifini kabul etmiştim. Kapıyı açıp başına şapkasını geçirmeye çalışan sevgilimi bahçeye uğurlayıp ortalığı toplamaya başladım. Kısa sürede işimi bitirip bahçeye çıktığımda etrafta Jongin yoktu. Yeni ekilen çiçekler sulanmış, büyük ağaç gölgesine uzanmamız için çarşaf serilmişti. Bahçenin ön tarafına gittiğimde Jongin'in etrafta dans edip şarkı söyleyerek dolaştığını gördüm. İki adım ötesindeki kapıya yaklaşmıyordu bile, bebeğim artık benimdi, gerçekten. Arkasından sarılıp kucağıma aldım.

Takıntılı Bir Sekai Hikayesi  ( √ )Where stories live. Discover now