8/?

565 118 5
                                    

Telefonu kapatıp, kendini boylu boyunca yere bıraktı. Deliriyordu. Kendi kendine konuşup Harry'yi hayal ediyordu. Bunun başka bir açıklaması olamazdı.

Kucağında duran telefonun tekrar çalmaya başlaması ile birlikte doğruldu ve açtı. Hayalet de olsa Harry'ye kaba davranmak onu üzmüştü.

"Suratıma kapatma Lou. Bunu yapamazsın. Beni inkar edemezsin. Buradayım, seninle konuşuyorum. Duyuyorsun, sence bu bir şaka mı? Bunu yapma. Beni inkar etme bebeğim."

Louis derin bir nefes aldı.

"Harry, o öldü. Ölüler konuşmaz. Sen zihnimin bir oyunusun ve ben de bir deliyim. Birazdan Felicite gelecek ve neden kendi kendime konuştuğumu soracak."

"Louis, sen de bir ölüsün. Kendine bir bak. Yaşayan birini bile andırmıyorsun. Bir deli değilsin, yaşıyorsun. Ben de öyle."

"O zaman neredesin? Yerini söyle gelip seni alayım. Eskisi gibi yaşamaya devam ederiz. Mutlu oluruz, evleniriz. Sadece beni yalnız bırakma."

"Beni dinlersen yanına geleceğimi söylemiştim. Dinleyecek misin?"

"Evet."

Louis ağrımaya başlayan sırtı ile telefonu alıp koltuğa geçti ve rahat bir konumda oturup Harry'nin hikayesini bekledi. Artık ona güveniyordu. Kendisini terk etmeyecekti.

"Çok uzak bir ülkede, büyük bir krallık varmış. Bu krallığın başındaki kişi ise Lewis adında biriymiş. Kral Lewis uzaylılara asla inanmazmış. Hatta gezegenlerde olan biten şeylere bile inancını yetirmiş bir haldeymiş. Fakat bir gün odasında aniden beliren şeye anlam verememiş. Birden ortaya çıkan bu şey insanlardan daha garip bir görünüme sahipmiş. Lewis onunla konuşmuş, adının Henry olduğunu ve bir uzaylı olduğunu öğrenmiş. Lewis, uzaylılara inanmaya başlamış ve sevdiği adamın bir uzaylı olduğu gerçeğini kabullenmiş."

"Lewis'in inancını kazanması güzel bir şey."

"Aynen öyle. Demek istediğim şey Louis; Bir şeye inanmak için illa bir kanıta ihtiyacın yoktur. İstediğin için inanmalısın."

"Sana inanıyorum Harry, sana inanıyorum."

Red Phone || Larry StylinsonWhere stories live. Discover now