20-"I pray that we make it through."-

371 19 0
                                    

Miley Cyrus-Drive ile okuyabilirsiniz.

Hıçkırıklarım sonunda dindiğinde Dylan'ın beni kavrayan bedeninden kurtuldum. Topuklularım üstünde zor da olsa doğrulduktan sonra Dylan çenesi kasılmış bir şekilde yere baktı ve sonra o da ayağa kalktı. "S-sen iyi misin Ari?" Dedi tereddütle. Onu görmemin şoku, ve utancı içinde kıvrandım. Az önceki olan şeyin bir kabus olmasını diliyordum. Eğer Dylan gelmeseydi o iki adam bana tecavüz edecekti. Bu ihtimal aklımda dolanırken tüm ateş vicudumu kavradı. Dudağım oldukça kurumuştu.

Dilimle ağzımı ıslatıp Dylan'a minettar olduğumu belli eden bakışlarımı attım. Kahverengi gözlerini bir saniye bile ayırmadan beni süzdüğünde sesim gözlerini gözlerimde sabitlemesine neden oldu.

"Gerçekten ben, çok teşekkür ederim Dylan. Bunu asla ödeyemem. H-hayatımı kurtardın." Zar zor kelimeleri yan yana getirdiğimde Dylan gülümsedi. Eskiden gülümsemesi mükemmel gelirdi ve sırf o sürekli bahçede dolaşıyor diye güneşin altında cayır cayır yanmama rağmen onu izlerdim. Arkadaşlarından numarasını almıştım. Dylan'la da konuşmuşluğumuz vardı fakat ben ondan almaya utanmıştım. Ona bir yığın mesaj atmama rağmen asla ona açılamamıştım.

"Ah önemli değil Ari. Bunu karşımda durarak bile ödüyorsun," deyip ensesini kaşıdığında ağlamaktan ıslanmış yanaklarımı sildim ve gülümsedim. "Şey sırası değil ama neden okula gelmiyorsun?" Merakla sorduğunda bunu merak etmesi beni şaşırmıştı. Nasıl açıklayabilirdim ki? Bir pisikopat tarafından kaçırıldım. Sevdiğim adam beni aldattı ve artık bir ailem yok diyemezdim. Bu yüzden sadece hastaydım demekle yetindim.

"Ah önemli bir şeyin yok değil mi?" Dedi kaşlarını kaldırarak. Başımı olumsuz anlamda salladığımda gülümsedi. "Seni içeri kadar götürmemi ister misin?" Nasıl kibarca red eddebileceğim düşünceleri aklımda dolaşıyordu. Çünkü Malik beni onunla görürse kesinlikle ölmüşüz demekti. Eskiden ondan hoşlandığımı biliyordu. "Gerek yok Dylan, ben gerçekten çok teşekkür ederim." Diyerek burnumu çektim ve kısa bir şekilde sarıldık. Yanından geçip gittiğimde Dylan'ın olduğu yerde kalmış olduğunu görmem garibime gitse de bir şey demedim. "Ari." Sesi uzun koridoru yaraladığımda beni durdu. Topuklarım üzerinde dönüp bana bakan Dylan'a sorar gözlerle baktım. Dudağını biraz dişledikten sonra zor bir şekilde gülümsedi. "Ş-şey hayatında başarılar."
"Senin de." Deyip sıcak bir gülümseme gönderdim ve uzun koridoru bitirdim.

İyi görünmeye çalışmalaydım. Hala nemli olan yanaklarımı bir kere daha sildim ve derin bir iç çekip sesimin titrek çıkmaması için yutkundum. Topuklularım üzerinde yaşadıklarımdan dolayı zor da olsa yürüsem de sonunda Cassie'nin yanına oturmuştum.

"Nerede kaldın?" Cass sarı saçlarını sağına atmış sıkıntıyla içkisini yudumluyordu. "Şey işim biraz uzun sürdü. Bilirsin." Deyip kıkırdadığımda Cassie yüzünü buruşturdu. Gözlerimi sahneye diktim ve Zayn'i göremediğimde kaşlarımı çattım. Zayn yerine Harry söylüyordu. "Z-zayn nerde?" Dediğimde aklımda binbir türlü düşünce dolanıyordu. Eğer Dylan ve beni görmüşse, bitmiştim. "Şu odada." Deyip odayı işaret ettiğinde o gün Zayn'in barına geldiğimizde beni götürdüğü oda aklıma geldi. Teşekkür ederek Cassie'nin yanından ayrıldım.

Titrek bacaklarıma insanları iterek kapının önünde durduğumda herşeye hazırlıklı olmam gerektiğini kendime hatırlattım. Kalbimin ritmi hızlanırken avuç içlerim şimdiden terliyordu, bedenim de avuç içlerime eşlik etmeye başladığında boğazımdaki yumrudan kurtulmak adına yutkundum ve elim kapının kulpuna gitti. Kulpu yavaşca aşağı indirdikten sonra kapıyı ittim. Işığın açık olduğunu görünce içeri girip kapıyı ardımdan kapadım ve gördüklerim tüm düzenimi bozarken bacaklarım titremeye başlamıştı bile.

Fell the loveWhere stories live. Discover now