BÖLÜM BİR

283K 9.5K 1.5K
                                    

Mutsuzluk,dört bir yanını kuşattığında, insan kendini bir bilinmezliğinortasında gibi hissediyor. Güneş yanında olsa bile, karanlıkta kaybolan umutlarını bulamıyor.

İşte, İrem fikrini bize sunmadan birkaç saniye önce, tam olarak bunları düşünüyordum. Fikrini ilk duyduğumda içimi mutlulukla karışık bir heyecan sardı ama Elif hemen ardından, ''Harika fikir, hazıryola çıkmışken Mısır'a da uğramayı unutmamalıyız,'' diye dalga geçerek içimdeki heyecan ve mutluluğun buhar olup havaya karışmasına neden oldu.

''Elif,neden bu kadar karamsarsın?'' dedi Sıla. Kaşları hafifçe çatılmıştı fakat bakışları ve kullandığı ses tonu öfkeden uzaktı.

''Karamsar falan değilim; gerçekçiyim,'' diyerek kendini savundu Elif.''Tamam, gidelim ama okul daha bitmedi. Ayrıca hangi parayla gideceğiz?''

''Bir şey merak ediyorum,'' diyen Bora dikkatleri üzerine çekti. ''Neden tek seçenek İzmir'e gitmekmiş gibi konuşuyorsunuz? Graham Bell dünyanın en güzel icatlarından birini bulmamış mı? Telefon etmek bu kadar zor olmasa gerek.''

''Evet,haklısın,'' dedi Sıla. ''Fakat herkes senin gibi aşka bu kadar basit bir gözle bakmıyor. Bazı şeylerin yüz yüze konuşulması gerekir.'' Bora, Sıla'nın alttan alttan yaptığı imayı görmüş ve karşılığında tam olarak içinde barındırdığı mesajı çözemediğim bir bakış göndermişti.

''Okulun bitmesine ne kaldı ki?'' dedi İrem. Sıla ve Bora'yı duymazdan gelerek doğrudan Elif'e cevap veriyordu. ''Annemin sorun edeceğini sanmıyorum. Şu sıralar ne istersem evet diyor.''

''Evet,senin açından izin konusu problem olmayabilir ama hepimizin ailesi bu kadar hoşgörülü değil,'' dedi Su. ''Ben annemden İzmir'e gitmek için para istesem o uçağı alır-'' Elif, Su'yun sözünü hafifçe öksürüyormuş gibi kesti. Su, etmek üzere olduğu küfrü sanki o an fark etmiş gibi kızardı. Çevresinde sadece arkadaşlarının olmadığını unutmuşa benziyordu.''Affedersiniz.''

''Mete zaten üniversite sınavına girmek için tekrar İstanbul'a dönmek zorunda.'' Konuşan Kuzey Erkeklerinden tanımadığım bir çocuktu.Sanki kendinde konuşma hakkı görmüyormuş, ama konuşmazsa içi içini yiyecekmiş gibi bir ifade belirmişti suratında.

''O kadar kim bekleyecek?'' dedi İrem. Üniversite sınavı okulların kapanmasından da sonraki bir tarihteydi. Nedeni bilinmez, sanki o sınav günüyle aramızda yıllar varmış gibi hissediyordum.

''Okulların kapanmasına on gün var,'' dedi Sıla. ''Şu son on günde bir şekilde para bulup İzmir'e gitsek nereden haberleri olacak ki?''

''Sen aç mısın acaba?'' dedi Elif. ''On gün içinde harcayabileceğimiz parayı az çok tahmin ediyorsundur. Bu kadar parayı ne gibi bir bahaneyle istemeyi düşünüyorsun?''

''Ben gelemem,'' dedi Arda, bakışları üstüne çekerek. ''Evdekilerden para istemek istemiyorum.''

''Cidden, yeter.'' İrem'in sesini hafifçe yükseltmesiyle birlikte ortalığı bir sessizlik sarıp sarmaladı. Gerginlik elle tutulur cinstendi. Bu durumun kaynağı olduğum için kendimi suçlu hissettim. ''Neden bir şeylerin olması için değil de, olmaması için bahane arıyorsunuz? Neden biraz olsun risk almıyorsunuz? Ölüm mü var ucunda?'' İrem böyle konuşunca aklıma Su'ya verdiği öğütler geldi. O, her zaman dikkatli olmamızı, boşa risk almanın gereksiz olduğunu vurgular dururdu. Şimdi ise benim için kendi yapısını yeniyor, hiç yapmayacağı bir şeyi yapıyordu. Böyle dostlara sahip olduğum için içimden şükrettim.

Herhalde İrem'in sitemine kimsenin verecek bir cevabı yoktu ki, herkes sessiz kalmayı tercih etmişti.

''Boş ver,'' dedim. ''Kimsenin benim için sıkıntı çekmesini istemiyorum. Bu benim sorunum, ben hallederim.'' Bunu duygu sömürüsü yapmak için söylemiyordum. Söylediklerimde samimiydim.Arkadaşlarım bu zamana kadar hep yanımda olmuştu ve yalnız hissetmeme asla izin vermemişlerdi fakat onları peşimden sürüklemeye hakkım yoktu.

DÜŞMAN OKULLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin