cuatro

8 2 17
                                    

Acı. Remus'un hissettiği tek şey buydu. Yoğunluğunu ölçebileceği bir birim olmadığı gibi ne kadar süreceği de belirsizdi. İnsan formuna dönen bedeni çöp yığını gibi olduğu yere yığılırken animagus formlarından dönen dostları da beklemeden her taraftan onu kucaklamışlardı. Gece zifire dönerken üç dostun da kulaklarında aynı acı çığlıklar yankılanıyordu...

*

Gözleri belli belirsiz aralanırken tanıdık yatağın yumuşaklığını hissetti. Aynı anda dört bir yanından acılar bedenine vururken istemsizce yüzünü buruşturdu. Bedenindeki derin kesikler başını ortadan ikiye yarmak ister gibi vuran ağrıyla beraber tüm vücudunu uyuşturuyordu sanki. Madam Poffrey neyse ki yatağının çevresindeki perdeleri ve cama asılı güneşlikleri kapatmıştı da parlak güneş ışığının keskinliği gözlerine vurmuyordu. Ağrıyan gözlerini zorlukla açtı. Hastane Kanadında onun haricinde kimse yoktu. Arkadaşları şu an muhtemelen dersteydiler. Ne kadar onu ertesi gün yalnız bırakmaktan hoşlanmasalar da Remus'un giremediği derslerin notlarını tutmak için dersleri hiç dinlemedikleri kadar dikkatle dinliyorlardı. Yatağın çevresini örten beyaz perde hareketlendi ve elinde renkli sıvı dolu şişeyle Poppy göründü.

Yuvarlak mavi gözler üstünde şefkatle dolaşırken tek kelime etmemişti. Poppy onun bu küçük tüylü sorunundan haberdar olan sayılı kişilerdendi. Ve her zaman ona olduğundan da şefkatle yaklaşmış adeta oğlu gibi ilgilenmişti. Şişeyi dökülmemesi için kenara bıraktı ve Remus'a dönüp kollarını beline sararak doğrulmasına yardımcı oldu. Şişeyi tekrar eline alıp Remus'a içirmeden önce ikisinin bildiği bir sırrı fısıldar gibi konuştu.

"Bu ağrılarını dindirmeye yardımcı olacak."

Eğer sıradan bir dönüşüm günü olsaydı Remus daha sıcak davranabilir, ona şefkatle yaklaşan bu kadına en azından küçük bir tebessüm verebilirdi. Ancak bedeninden çok kalbi acıyordu. Ve bu acı kalbinden ruhuna ve aklına sızmış onu nokta nokta zehirliyordu sanki. İlacı içirmeyi bitiren Poppy, dağınık sarı saçlarını nazikçe okşamış ve ardından dinlenmesi için onu yalnız bırakmıştı.

Gözlerinde yanma hissetti. Sanki son yaşanan her şeyin gerçekliği zihnine tekrar vurmuş, aynı acıyı tekrar tekrar saplıyordu kalbine. Gözleri beyaz tavanda boş bakınırken sıcak bir damla gözünden düşüp yüzünün yanına doğru akmıştı. Kendine birkaç damla için ağlama izni verdi. Arkadaşları birazdan burada olurdu ve onların karşısında ağlamak daha iyi hissettirmeyecekti.

*

Sirius için bu sabah diğerlerine göre çok daha zor geçiyordu. Geceden beri dostlarıyla doğru düzgün konuşma fırsatı bulamamıştı. Ve dünden beri çığlıkları kulağından gitmeyen dostunun ve sevdiği adamın nasıl olduğunu deli gibi merak ediyordu. Bir şeyler ters gitmişti. Sirius bunu hissediyordu. Dönüşümler hiçbir zaman acısız geçmemişti ama dün farklıydı. Çok daha kötü ve can yakıcıydı. Remus'u öyle izlemek içten içe kahretse de yanında olmaktan başka bir şey gelmiyordu elinden.

Sonunda ders bittiğinde hızlıca yerinden kalkmış ve sınıftan ilk çıkan olmuştu. James ve Peter da peşinden onu takip ediyordu. Omzunun üstünden James'e baktı.

"Çikolataları aldın mı?"

James çantasına doldurduğu çikolata zulasını gösterdi.

"Kitaplar?"

"Bende." Sırtındaki kitapların yükünden nefes nefese kalan Peterdı bunu söyleyen. Her dönüşüm sonrası Remus'u daha iyi hissettirmek ve hastane kanadında olduğu süre içinde sıkılmamasını sağlamak için ona böyle şeyler götürürlerdi.

Poppy'e kısa bir selam verip Remus'un yattığını tahmin ettikleri yatağın perdesini açtılar. Remus, solgun teni ve tüm bitkinliğiyle orada uzanıyordu. Beklemeden başucuna koştu Sirius.

"Hey, Remu."

Remus gözlerini coşkulu dostlarına çevirdi. Dudaklarında zoraki bir gülümseme vardı.

"Çocuklar."

Peter beklemeden çantasına tıktığı kitapları Remus'un başucundaki komodine dizdi. James de pastaya eklenen son kiraz gibi kitap yığınının tepesine çikolataları boşaltmıştı.

"Kitaplığında kitap kalmamışsa bunun tek sorumlusu Sirius. Bir sürü kitabı almak için zorla"

Peter'ın lafını yarıda kesen şey Sirius'tan yediği dirsek olmuştu. Çapulcu dostları her zamanki gibiydi.

"Nasılsın dostum? Ağrıların ne durumda?" Yatağın ucuna oturan James temkinli gözlerle Remus'u süzdü. O da dostunda bir farklılık olduğunun farkındaydı.

"Ağrı kesici işe yarıyor." Kısa ve net cümlesi her şeyi açıklıyor gibiydi. Ancak dostlarının daha fazlasını duymak istediklerini de biliyordu. Muhtemelen içlerinden biri Aldora ile yaptıkları konuşmayı sormak için fırsat kolluyordu.

"Dünkü dolunay daha ağır gibiydi." Peter'ın usulca ortaya attığı cümle bu sorgunun başlangıcı olacağını belli etmişti.

Kaşlarını hafifçe çatarak ne demek istediğini anlamamış gibi yaptı Remus.

"Yani... Dün çok kötüydün Remus. Kendine daha çok saldırdın. Hatta öyle ki biz dikkatini dağıtmak için ne kadar uğraşsak da kendinle savaşıyor gibiydin."

Ortamı bir sessizlik sarmıştı. Üç arkadaş da Remus'a bakıyor ve ondan gelecek bir açıklamayı duymayı merakla bekliyordu.

Ciğerlerine batan nefesi zorlukla içine çekti. Bundan kaçmasının hiçbir faydası yoktu. Yine de konuşurken onların gözlerine bakabilecek gibi hissetmediğinden doğrularak sırtını onlardan tarafa dönük uzandı canı her harekette acısa da.

"Remus?"

"Biraz dinleneceğim çocuklar."

Üç arkadaş arasında kısa süreli bir bakışma geçti. Sirius tam ağzını açmıştı ki hepsini şoke eden cevabı duydular Remus'tan.

"Yapamayacağını söyledi."

Ölüm sessizliği ortama çökerken hepsinin içinde karmaşık duygular vardı. Ancak Sirius aralarında şoku atlatıp öfkenin ateşine düşen ilk kişi olmuştu. Hışımla yerinden kalkmaya meyletmişken James bileğinden tutarak durdurdu onu ve Remus'u işaret etti. Remus uyur gibi gözlerini yummuş olsa da yastığını sıkan elleri acısını gösteriyordu. Sirius kalbinden bir parçanın daha kopuşunu hissetti. İlk kopuş Aldora ile Remus'un sevgili olduklarını itiraf ettikleri gündü. Şimdi ise aynı insan yüzünden sevdiği adamın acılar içinde yanışını izlemek kalbine kor ateşleri döküyordu. Elleri sıkılı yumruklar halini alırken Poppy perdenin arkasından belirdi.

"Ziyaret zamanı bitti çocuklar. Dersinize gidin ki Remus da dinlensin, hadi bakalım."

İstemeyerek de olsa onayladılar Poffrey'i. Perdeyi kenara çekip oradan çıkmalarını bekleyen kadından ötürü Remus'a doğru düzgün bir cevap bile verememişler ve oradan ayrılıp ayaklarını sürüyerek dersliğe gitmişlerdi.

Remus içinden Poppy'e teşekkür etti zamanlaması için. Son ayak seslerinin de uzaklaştığını hissettiğinde yumduğu gözlerini açıp tuttuğu hıçkırıklarını bıraktı. Canı çok ama çok yanıyordu. İçinden hem her tarafı yıkıp dökmek ve kendine zarar vermek geliyor hem de bunları yapacak takatten uzak hissediyordu. Gözyaşları birbiri ardına akıp yüzünden yastığına koyu lekeler bırakarak düştü. İçinden, ısırıldığı zaman lanetler ettiği Tanrı'ya, onu öldürmesi için dua etti.

querencia // wolfstar as 505Where stories live. Discover now