4

7 2 2
                                    

Dayımın arabasından indik. Karakolun önünde polisler bize bakıyordu ama umursamıyorlardı. Çünkü ben böyle pat diye karakola gelmelerimle meşhurdum bu semtte.
Babamın odasına geçer boş boş otururdum. Ya da aylak aylak etrafta gezer herkese laf atardım. Aynı karakolda çalışan iki polisi shiplemiştim ve çöpçatanlık görevimi yerine getirerek onları sevgili yapmıştım.

Fırat karakolun girişinde diğer bir polisle bir dosya üzerine konuşuyordu. Benim girdiğimi fark etmemişti. Muhtemelen konuştuğu dosya önemli bir dosyaydı. Salih dayım dışarıda babamın gelme ihtimaline karşı nöbet tutuyordu. Bahadır dayım ise içerdekilerin kafasını karıştırmak için görevliydi. Dayım bir polisin önüne oturmuş ve geçenlerde mekanlarına gelen bir adamdan bahsediyordu. Polis ise ne olacağından habersiz dikkatle dayımı dinliyordu.

Fıratın yanına ilerledim ve omzunu işaret parmağımla dürttüm. Anında kafasını arkaya çevirdi. Beni görmesiyle yüzünde bir sırıtma oluştu. Günü güzelleşmişti paşamızın.

"Naber Fırat?"

"İyiyim. Senden?"

"İyi bende ya."

"Ne rüzgar attı seni buraya. Amirim yok bugün?"

"Ya hiiç! İlla bir sebep mi olsun?"

"Yani. Karakoldayız sonuçta."

Sahte bir kıkırtı koydum ortaya. Bu çocuktan cidden nefret ediyorum. Utangaç bir tavır takındım. Saçımı kulağımın arkasına elimle tıkıştırdım.

"Aslında şey.. senin için gelmiştim."

Yüzünde bariz bir şaşkınlık belirdi.

"Benim için?"

Kafamı aşağı yukarı salladım.

"Senin yardımın için."

"Elimden ne gelirse yardım ederim."

Kolundan tuttum ve kimsenin bizi duyamayacağı bir köşeye sürükledim. Kolunu bırakmadım. Hala tutuyorlen bakışlarımı ona diktim. Alttan alttan en masum yüz ifademle ona bakıyordum.

"Buraya gelmeden önce bir petrolde durmuştuk babamla. Babam benzin alırken bende markete gittim işte. Markette biri sarkıntılık yaptı. Bende plakasını aldım."

Kaşını havaya kaldırdı ve dudaklarını 'helall' dercesine büzdü.

"Neyse işte. Sen istesen bu kişiyi bulur musun? İsmi yeter."

Ellerini saçlarına attı ilk olarak sonra ensesini kaşıdı.

"Bilemedim Gökra. Amirin haberi yok olsa zaten şuan burada olmazdın."

"Babamın bilmesini istemiyorum. Biliyorsun. Biraz kıskanç."

Bir süre bekledi. Kendi içinde tartıyor gibiydi. Bu gidişle reddeceğini düşünerek telaşlandım. Elimi koluna koydum ve pazusunu sıktım. Dudaklarımı büzdüm ve kaşlarımı havaya kaldırdım.

"Hadi ama! Ne istersen yaparım."

"Ne istersem?"

"Hm hm. Ne istersen."

"Kabul. Plakayı ver hadi."

"Bekle."

Elimle bir saniye işareti yaptım. Telefonumdan galeriye girdim ve porsche'un plakasını çektiğim fotoğrafı açtım. Ona uzattığımda tuttu. Kaşları çatık telefona bakıyordu. Sanırım bir yerden tanıdık gelmişti. Ben beklentiyle ona bakarken şimdi o elimi tuttu ve beni bir odaya ilerletti.

Bilgisayarın başına oturdu. Simsiyah gözlerini bilgisayar ekranında geçirirken aynı hızla parmaklarıyla klavyenin tuşlarına basıyordu. Hiçbir şekilde anlamadığım,alakam olmayan bir sürü zırva yaptı. Bende ayağımı yere vura vura bekledim. Yaklaşık bir 20 dakika sonra bulmuş olacak ki ağzından bir 'hah' nidası çıktı.

Petrol Boyजहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें