Bölüm 8: Kuşatma Altında

Start from the beginning
                                    

Sarayların altında genelde zindanlar olurdu. Buranın gördüğüm diğer saraylardan daha karanlık bir atmosfere sahip olduğunu düşünerek tahminde bulundum. ''Yeraltı hücreleri, kanlı zindanlar ve zincirlenmiş insanlar, Kral Asano'nun bizzat ilgilendiği işkence odaları, ceset parçalarını mideye indiren sıçanlar...'' Ben saydıkça, Zaiden'ın yüzü soldu.

''Muhteşem bir yemeğini anında boğazıma dizmeyi başardın Siyah Kuğu.'' Ürpererek başını bir sağa bir sola yatırdı. ''Yine de hayal gücüne hayranım.''

Slonian ile olan savaşından önce bile, Miath Sarayı bir kez olsun el değiştirmemişti. Hanedanların açtığı savaşlardan soyluların çıkardığı isyanlara kadar hiçbir güç buranın düşmesini sağlayamamıştı. Deneyen çoktu. Slonian denemişti. Nothersea denemişti. Eski bir krallık olan Zorania bile yıkılmadan hemen önce Miath'ı kuşatmaya çalışan krallıklardan biriydi. Birbirlerinin desteğini de almışlardı, düşman da olmuşlardı. Kaç müttefik bir araya gelirse gelsin, Miath ile aralarında gerçekleşen savaşlar sırasında şehri kuşatsalar da saraya ulaşamamışlardı. Bu uzun, kalın, siyah taş duvarlar tüm saldırılara dayanmıştı. Bu da sarayın yıllardır kök saldığı anlamına geliyordu. Belki de tüm diyardaki en güçlü ve en güvenli zindanlar Gece Kapanı'nın zindanlarıydı.

''Miath Kralı hakkında ne yapacağız?'' diye sordum ellerimi göğsümde bağlayarak.

Zaiden iç çekerek odanın ortasına doğru ilerledi. ''Eğer bir kral sorun çıkarıyorsa yapılabilecek iki şey vardır. İlki suyuna giderek onu ikna etmeye çalışmak ikincisi ise ondan istediğimiz yardım karşılığında bir vaatte bulunmak.''

Kral Asano suyuna gidilerek ikna edilecek bir adam değildi. Ne kadar dil dökersek dökelim yine kendi kafasına göre gidecekti.

''İlkinin olmayacağı kesin.'' Başımı iki yana salladım. ''Ama en büyük vaadi zaten verdik ona. Diyarın kurtulmasını bile umursamayan bir adama başka ne verebiliriz?''

Düşünceli düşünceli başını bir yana yatırdı. ''Eğer bu savaş kazanılmış olsaydı, para teklif edebilirdik.''

''O bir kral, Zaiden,'' diyerek hafifçe gülümsedim. ''Paraya ihtiyacı olduğunu sanmıyorum.''

''En zenginlerden bile daha zengini vardır Siyah Kuğu. Üstelik para, açgözlülüğü de yanında getirir. Bir çiftçinin bir sandık dolusu altın isteyebileceğini düşünüyor musun? Hayır. Çünkü ihtimal vermez. Ama krallar her zaman daha fazlasını elde etmek ister.''

İmparatorluğun hazinesinden ihtiyacımız olduğu kadar para almaya iznimiz vardı. Ancak bir kralı ikna edecek kadar parayı bir anda çıkarıp veremezdik. Üstelik yalnızca Miath Kralı'nın yardımını alabilmek için harcayacağımız parayla binlerce asker satın alabilirdik. ''Yine de parayı ona harcayamayız. Aksi herifin teki için kendi askerlerimizin ödemesini geciktirmek aptallık olur.''

Zaiden bıkkınlıkla kara kaşlarını çattı. Yanımdaki sandalyeyi karşıma denk getirecek şekilde tek hamleyle çekip homurdandı. ''Üzgünüm, Siyah Kuğu. Aklıma başka bir seçenek gelmiyor.''

''Peki ya Miath Kralı'na düşündüğü kadar güçlü olmadığını kanıtlarsak ne olur?'' diye sordum, kendi sorumdan ve içerdiği fikirden çekinerek.

Sandalye, iki metrelik Zaiden'ın üzerine oturmasıyla acı acı bağırarak hafifçe eğildi. Zaiden dirseklerini dizlerinin üzerine yerleştirip bana yaklaştı. ''Ne demek istiyorsun?''

''Miath Kralı yıkılmayacağından emin olduğu için Diyarların Yazarı'nı bulmayı umursamıyor. Korkmadığı için bize yardım etmiyor. Ya Miath'ın zannettiği kadar iyi bir savunması olmadığını kanıtlarsak ne olur?'' Krallığı hakkında atıp tutan ve onun ne kadar güçlü olduğundan bahseden bir kral için istikrar önemli bir konuydu. Onu, hassas noktasından vurabilirdik. ''Utanç verici bir durumla karşı karşıya kalır,'' diye biraz daha açıkladım fikrimi. ''Onu bir hükümdar olarak yetersiz ve acemi hissettirdiğimiz anda ipler bizim elimize geçer. Gururun en büyük düşmanı korkudur.''

İmparatorluğun Kılıcı (Wisteria 3)Where stories live. Discover now