Bölüm 7: Miath Kralı

En başından başla
                                    

''Cidden senin bizim için nöbet tutmana izin vereceğimizi mi sanıyorsun?'' Zaiden onaylamadığını belirtircesine başını iki yana salladı. Bunu yaparken gülümsemeye devam ediyordu. '' İki gündür yanımızdasın ve sohbetlere dahil oluyorsun diye kendini bu ekibin bir parçası sanma.''

Nöbet tutmamız gereken zamanlarda her zaman ilk nöbeti ben devralırdım. Gecenin bir yarısı uyanıp sabaha kadar uyanık kalmaktansa ilk nöbeti tutan kişi olmak daha kolayıma geliyordu. Zaiden ise tam tersiydi. Güneşin doğuşundan önce serinleyen havayı, canlanan doğayı ve gökyüzünde beliren renkleri seviyordu.

Kairon, Zaiden'ın sert konuşmasına rağmen hiç alınmış gibi gözükmüyordu. Hatta aksine, halinden memnun gibiydi. Omuzlarını silkerek pelerinini bir yastık şeklinde katladı. Yastığının üzerine birkaç kere vurarak onu istediği hale getirdi ve başını koydu. ''Haklısınız.''

Zaiden da çok geçmeden derin, hırıltılı nefesler almaya başlamıştı. Bu kadar hızlı uykuya dalmasına bir türlü alışamamıştım. Yattığı yerde dönerken saçlarından birkaç tutamın gözlerine ve ağzına doğru düştüğünü fark ettiğimde uykusunun bölünmemesi için nazikçe geriye doğru attım siyah bukleleri. Tozlu ve terli olduğu için sertleşmiş olmalarını beklesem de saçları yumuşacıktı. Geriye çıktım ve sırtımı bir ağaca dayadım. Kairon ve Zaiden uyurken yorgunluktan uyuyakalmamak için dik şekilde oturdum. Bir yandan da yanıma düşmüş olan küçük, ince bir ağaç dalını elime almış, parmaklarımın arasında dolaştırıyordum. Dal parçasını eşit aralıklarla kırarak oyalanmak iyi geliyordu. Zihnimi rahatlatıyordu.

Biraz zaman geçti. Birkaç baykuş bizi ziyaret etti. Böcekler bacaklarıma tırmanıp keşfe çıktılar. Yıldızlar ve ay, yalnızlığımı paylaştı. Bulutlar gelip ışığı kontrol etti ve ayı selamlayıp hızlıca onu terk ettiler. Gökyüzünü izlerken onlar kadar hızlı olmayı diledim.

Uykusunu alabilmesi için yeterince vaktin geçtiğini düşündüğümde gidip kopardığım dal parçalarından birini Zaiden'ın suratında gezdirdim. Bir böcek gibi usul usul dolaştırdım. Tam burnuna doğru sürüklediğim sırada Zaiden eliyle kendi suratına vurarak aniden uyandı.

Hafifçe kıkırdadım. Şaşkın, yarı kapalı gözlerle bir böcek cesedi olması gereken eline bir de parmaklarımdaki küçük dal parçasına baktı. ''Siyah Kuğu,'' dedi onu kandırdığımı anladığında ve gözlerini devirdi. ''Değişme zamanı mı?'' diye sordu.

Başımla onayladım. Zaiden da hızla doğrulup sırtını ve kollarını esnetti. Ardından kendi yattığı yeri gösterdi. ''Burası gayet rahat,'' diyerek etrafına bakındı ve kendine güneşin doğuşunu rahatça izleyebileceği bir nokta seçti. ''Ben de şöyle geçeyim.''

Onu dinleyerek yerine yattım. Bedenimi yumuşak, bir yatağı andıran çimlerin üzerine bıraktığım anda rahatladım. Yorgunluk tüm bedenimi fethetmişken bu iyi hissettirmişti. Kollarımı göğsüme doğru çekerek bacaklarımı da kırdım. Toprak da hava da iyice serinlemişti artık. Esintiyle beraber ürperdim. Yanımızda örtü olarak kullanabileceğim birkaç şey olsa da bu kadar kısa süreli bir dinlenme için çıkarmaya değmeyeceklerini düşündüm ve kendimi iyice top haline getirdim. Gözlerimi kapatarak uykuya dalmaya hazırlandım.

Tam o sırada çimlerden bir hışırtı sesi yükseldi. Zaiden'ın yerini beğenmeyerek değiştirmeye karar verdiğini tahmin ettim ve uykumun kaçmaması için gözlerimi kapalı tuttum. Ardından üzerime nazikçe kalın bir kumaş kondu. Gözlerimi azıcık aralayıp ne olduğunu kontrol ettim. Zaiden, pelerinini çıkarıp üzerime örtmüştü. Eliyle hafifçe pelerini açılmasın diye sıkıştırdıktan sonra kalkıp yerine geçtiğini işittim. Boğazıma kadar çektiği, Zaiden gibi kokan kalın kumaş parçasının altında bitkinliğime daha fazla karşı koyamadım.

İmparatorluğun Kılıcı (Wisteria 3)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin