19

184 35 21
                                    

diğerlerinin yanına gittiğimde tek geldiğimden bir şeylerin ters gittiğini anlamışlardı. lisa ile göz göze geldiğimde omuz silktim. sadece o değil hepsinin meraklı bakışları altında eziliyordum şu an.

hepsinden önce jungkook konuştu. "taehyung nerede? neden birlikte gelmediniz?"

gerginliğim ve sinirim hâlâ geçmemiş olsa gerek jungkook'a ters ters baktım. " arkadaşınız değil mi? gidin bakın ne bileyim nerede?"

ters tepkime şaşırmışlardı. o sırada bakışları arkama kaydı. kim olduğunu bildiğim için bakmaya tenezzül etmedim.

taehyung da en az benim kadar sinirli olsa gerek nefes alışından bile belliydi. burada bıraktığı telefonunu hızla alıp bana bile bakmadan jungkook'a döndü. "eve geçiyorum ben, sonra konuşuruz."

hepsi ayaklandı. "oğlum saçmalama iki ders sonra sınav var ve önemli olduğunu biliyorsun."

"başlatma sınavına, hayatım olmuş sınav."

daha da bir şey demeden hızla ayrıldı.  yoongi ve jungkook sinirle bana döndü.

"ne sikim söyledin de bu kadar sinirlendi bu?"

soobin araya girip oturduğum yerden kaldırıldı. ve yoongi'ye dönüp aynı sinirle cevap verdi. "düzgün konuş almayayım ayağımın altına."

yoongi üstüne yürüyecekken jungkook durdurdu. "hadi jen gidiyoruz"

üçü de beni hızla onlardan uzaklaştırırken kafamı lisa'ya çevirdim.

buruk bir gülümseme ile bana bakarak sonra konuşacağımızı imâ etti. önüme dönüp beni yönlendirmelerine izin verdim.

➡︎

ders zili çaldığında bile hâlâ üçü de söylenip duruyordu. en sonunda dayanamayıp üçünün de kafasına geçirdim.

"bunları sonra konuşup hallederiz. şimdi sınava odaklanın lütfen."

sustuklarında yerime geçip camdan dışarıya baktım. esen rüzgar saçlarımla birlikte düşüncelerimi savuruyordu.

hata yaptığımı sanmıyordum. o haksızken neden sinirleniyordu? buna hakkı var mıydı?

"kim jennie, sınavın cevapları kendiliğinden yazılmayacak neyi bekliyorsun?"

yerimde sıçrarken önüme koyulan sınav kağıdını yeni fark ediyordum. dudaklarımı dişleyip kalemimi elime aldım.

soobin ile göz göz geldiğimizde bana bakıp 'aferin' der gibi kafa salladı.

derin bir nefes verip tüm bildiklerimi unuttuğum sınava odaklanmaya çalıştım.

➡︎

okul bitiminde çocuklar ne kadar ısrar etse de eve tek gitmek istemiştim. onlara konuştuklarımızı anlattığımda hiçbir şey diyememişlerdi. ikimizin de kendimizce haklı olduğumuzu söylemişlerdi.

lisa bana kısa bir mesaj bırakıp akşam ona gelmemi söylemişti. büyük ihtimalle diğerleri ile birlikte kütüphane de olmalıydılar.

hoş ben de zaten biraz yalnız kalmak istiyordum. eve gidene kadar hiçbir şey düşünmemeye çalıştım. düşüncelerim beni boğuyordu çünkü.

bizim sokağa dönmeden önce duyduğum sesler ile duraksadım. bunlar taehyung ve sanırsam babasının sesiydi. gözlerim açılırken hızla sarmaşıkların olduğu duvara sinip dinlemeye başladım.

"kaç yaşına geldin hâlâ söz dinlemiyorsun! beni ayağına kadar şu varoş mahalleye getirtiyorsun."

"sana gelme diye kaç defa söylediğimi bilmez gibi konuşma. beni ve hayatımı bırak artık. kontrol altına almaya çalışma."

cigarettes & strawberries Där berättelser lever. Upptäck nu