Zehra hemen termosu ve 2 karton bardağı çıkarttı. Ben de elektrikler geldiği için tek başıma korkmadan mutfağa gidebilirim diye düşündüm.

Korkmamama rağmen koşarak mutfağa gidip hemen kahveleri çekmeceden alıp odaya geçtim.

Zehra koştuğumu fark edince hemen gülmeye başladı.

Ve hızlıca kahveleri yaptı.

"Bu ne hız?" Dedim gülerek.

"Sabırsızlıkla gördüğün hortlağı duymak istiyorum ve anlatacaklarını keyifle dinlemek için , zaten kahve partisi düzenlemek için , termos almayı akıl ettim." Bacak çelerek kahveden bir yudum aldı ve benim konuşmamı bekledi. Ama benden ses çıkmayınca tekrar konuştu. "E hadi anlat artık."

"Zehra, ya  bardağı elinden bırak ya da kahveyi iç oyle anlatayım."

Sözümü bitirir bitirmez gözleri büyüdü Zehra'nın korku ve şaşkınlıktan.

"O derece mi? Ben sandım ki, sen şaka yapıyorsun."

"Şaka yapmıyorum. Eğer bardak elindeyken anlatırsam, duydukların karşısında bardağı yere düşürebilir ya da fırlatabilirsin."

Zehra bardağı bıraktığı gibi derin bir nefes aldım.

"Zehra, Esel buradayd-"

"Ne!"
Diyerek sözümü kesti.

"Evet doğru duydun o buradaydı."

"Esel hortlamış mı?  N-nasıl olur bu?"

"Oldu işte, geldi. Camda gördüm onu korkudan perdeyi çekip arkamı döner dönmez dışarıdan odama girmişti.  Kapkara elleriyle ağzımı kapattı, çok korktum Zehra." Ağlamaya başladım ve Zehra'ya sarıldım.

"S-sana zarar verdi mi?"

"Bana zararı korkutarak verdi."

"Süsen sana neler söyledi başka anlat herşeyi anlat bana lütfen."

"Benden vazgeçmeyeceğini, onu bu kötü  hale İris ve Melis'in getirdiğini söyledi. Zehra, sakın onlara aldanma dedi, eğer İris'e aldanırsam hayatımın hatasını yapacağımı söyledi."

Zehra bunları duyar duymaz ayağa kalktı. Ellerini başına koyup odada dönüp durdu.

"Devam et Süsen."

"Seni tek hak eden benim derken defalarca duvara kapıya fırlatıldı ve sonradan bedeni kaybold-" Zehra bunları duyar duymaz telefonu eline aldı. Birini arayacağını anlayıp sözümü kestim.

"Zehra ne yapıyorsun?"

"Can'ı arıyorum ne yapabilirim başka?"

"Yapma dur arama lütfen!"

Zehra gözlerini sinirden patlatıp "neden?" Diye sordu.

"Bu sefer ona anlatmayalım."

"Süsen sen kafayı mı yedin, neden anlatmayacağız?" Duraksadı biraz.
Sakın bana Esel'e inandığını söyleme," dedi.

"Hayır ondan değil, biz çözelim istiyorum. O yuzden ben neden o geri zekalıya inanayım."

Yanıma oturdu Zehra.

"Süsen sen Can'dan da mı şüpheleniyorsun?"

"Zehra hayır saçmalama asla öyle birşey düşünmedim."

"Tamam o zaman söyle bakalım, Esel'in diğer söylediklerine inandın mı? İris sana zarar verebilir ve sen buna inandın mı?"

"Zehra, hayır tabikide öyle bir şey düşünme sakın, Can'ın da, İrisin'de doğru olduklarını biliyorum ve bundan şaşmam. Ama sanki ikisinin düşünüp söylemediği gizemli yerleri var. O yüzden ona anlatma dedim. Anlatsan da işimize yarayacak şeyler olmaz. Can gelir yanımızda olur fakat bizden bir seyler saklayabilir."

Zehra hic birsey söylemeden dinledi beni, Sustu. Sanırım hak verdi söylediklerime. 

"Kafanda bir plan falan var mı peki ne düşünüyorsun?"

"Evet var kuzen, ama ilk önce sen dökül bakayım, senin de Can'la ilgili bazı tereddütlerin var dimi ? Olmasa susmazdın çünkü."

"Evet süsen var, çok esrarengiz yanları var yaşını, soyadını söylemiyor."

"Belki anonim kalmak istiyordur."

"Güldürme hadi  planın varsa eğer onu anlat bana."

"Var evet, ama ilk önce kendi telefonumu şarja takmam gerekiyor. Hatta sen benim telefonumu şarja tak. Ben senin telefonundan bakayım."

Olur diyerek telefonunu verdi ve benim telefonumu şarja hızlıca takıp yanıma oturdu.

"Ne yapıyorsun?" Diye sordu.

"Esel yaşayan bir insan değil, tekrar geri gelirse eğer önlem araştırıyorum.  O geri gelirse ne yapabilirim diye, ama ne yazarak arastirilir bilmiyorum kuzen. Seç bakalım, cin,ruh, iblis ve hayalet nasıl adlandırılır bu?"

"İblis bence,"  dedi.

Hemen internete iblislere karşı nasıl savunulur diye yazdım. İkimizde çıkan sonuçlara baktık. Sirke,  herhangi gümüş birşey, kutsal su.

Zehra kafasını telefondan kaldırıp, " Sirke var mı ?" Diye sordu.

"Annem mutlaka evde bulundurmuştur ama bence gümüş birşey daha mantıklı. Kolay bulabilirim çekmeceden" deyip hemen ona işaret edip mutfağa gittik beraber.

Çekmeceyi açar açmaz gümüş çatal, kaşık, bıçak setlerini gördük ve ben çekmecedeki tüm çatal, kaşık, bıçağı odama alınca Zehra şaşırdı.

"Kuzen bu çok fazla değil mi?" Diye sordu.

"Önlem kuzen adı üstünde önlem,"  diyerek gülümsedim.

Bu sırada havanın aydınlandığını fark ettik.

"Kuzen ben artık gitsem olur mu? Korkar mısın?" Diye sordu.

"Yanımda bunlar varken korkmam bence" diyerek gülümsedim.

"Sen beni geçirme hiç, yatağa uzanıp yat ben giderim," diyerek odadan çıktı ve gitti.

O gider gitmez ışığı söndürüp, şarjdan telefonumu yanıma alıp uyumaya çalıştım ve uyudugumu hissettim.

SÜSEN ÇİÇEĞİ Where stories live. Discover now