26. Bölüm- Kuşku

958 62 230
                                    


Selamm, beyaz kalplerimmm

Nasılsınız? Özleştik mii?

Umarım iyisinizdir, beni soracak olursanız nötr durumdayım ama olsun, eksilere düşmekten iyidir,)

Bölüm sonunda bazı açıklamalar yapacağım, isterseniz okuyabilirsiniz.🤍

Bölüm sınırı: 50 oy, 50 yorum.

İyi okumalar!

-----------------------------------------------------------

Albayın odasının önüne geldim ve kapıyı gerginlikle çaldım. "Gir!" komutunu duymamla kapıyı açtım ve içeri girdim. Hemen tekmil verdim. "Üsteğmen Asena SOYLU, emredin albayım!"

"Rahat!" komutunu vermesini bekledim fakat bu olmadı. Gergin durmamı istiyordu herhalde.

Albay, masasının arkasında ayakta duruyordu. Kaşları çatık, yüz hatları gergindi. Sinirliydi ve bu hallerini pek sevmiyordum. Sessizce bana baktı birkaç dakika. Annem neredeydi? Gelip de kurtarsaydı ya beni.

"Emredin albayım" dedim bir kez daha, konuşmasını bekleyerek.

"Asker" dedi, nihayetinde konuşarak. "Ben kimim?"

Sorunun saçmalığı, kaşlarımı çatmak istememe neden oldu fakat bunu engelledim ve ifadesizliğimi korudum. "Albay Sarp SOYLU" şeklinde yanıtladım.

"Benim görevim ne?"diye sordu bu sefer de.

"Birkaç yıl önce kurulan, benim de içinde yer aldığım Saldırım Timi'nin idaresinden sorumlusunuz, albayım" dedim hızla.

"Güzel..." Diye mırıldandı. "Peki, benim sorumluluklarım neler?"

Hızlıca saymaya başladım. "Askeriye içi düzeni sağlamak, disiplini sağlamak, başka timlerle irtibat kurmamıza yardımcı olmak, operasyon bilgilerine ulaşmak ve bizi yönlendirmek..." Elbette daha sayacak pek çok şey vardı fakat yiyeceğim azarın bilincinde olmam beni geriyordu.

"Sen kimsin peki?"diye sordu. Kafasına bir şey düşmüş olabilir miydi?

"Üsteğmen Asena SOYLU" Dedim, çenemi yukarı kaldırarak.

"Peki, Üsteğmen Asena SOYLU" dedi, alayla. "Sana askeriyede öğretilen ilk şey neydi?"

Kısa bir an düşündüm. "Verilen emri sorgulamadan yerine getirmek ve emre itaatsizlik etmemek"

"Peki sen emirleri kimden alıyorsun?" Diye sordu. Salakla  konuşur gibi konuşuyordu benimle ve sonunda sert bir fırtına kopacağını hissediyordum.

"Başta sizden, sonrasında ise bulunduğum timin komutanı Ateş Şehitoğlu'ndan." Dedim.

Başını aşağı yukarı salladı. "Peki sen" dedi, sesine karışan öfkeyle. "Böyle bir plana dahil olmak için benden müsaade istedin mi?"

"Hayır"dedim direkt.

"Komutanından müsaade istedin mi?" Diye sordu bu sefer de.

"Hayır" dedim, yutkunarak.

"Sen kimden emir aldın peki?"diye sordu, sakin bir ifadeyle. Cevap vermemi beklemedi. "Yüzbaşından elbette..."

"Bana emir vermedi" dedim, onu savunmaya geçerek. "Ortak bir plan yürüttük yalnızca"

"Sen, benim haberim ve iznim olmadan başka bir timin komutanı ile plan yürütüyorsun ha?" Diye sordu, öfkeyle. "Sana bu hakkı kim veriyor asker?"

AĞLAMA, BİR TÜRKÜ SÖYLEWhere stories live. Discover now