10

41 3 10
                                    


  Direkt mevzuya girmek ister gibi lafa atıldım.

-Bakın efendim bu sabah bir olay oldu boyutlar arası olduğuna eminim. Bize yardım etmenizi umuyorum.

   Strange başını salladı ve şüpheli, karamsar bir bakışla camlardan birine bakarken konuştu ''Anlıyorum...Bugün garip bir sarsıntı hissettim boyutlar arası olması şaşırtıcı değil. Fakat asıl soru şu; Ne gördün?''. Bakışlarını bana çevirdi. Meraklı görünüşü nedeniyle cevabımı geciktirmedim. ''Ben bir kütüphanedeydim. Sanki bedenim kontrol altına alınmıştı. Bunu hissettim. Sonra siz girdiniz içeri... Hatta ''Ne yaptın sen?'' demiştiniz. Bunu hatırlıyorum. Sinirliydiniz. Ama sonra bir durdunuz ve bana kim olduğumu sordunuz zaten ondan sonra geri eski formuma döndüm.''. Sanki bir şey eksikti ama ne...

  Doktor Strange Peter'ında düşüncelerini aldı ve onunda ne gördüğünü dinledi. Uzun süre bu konu hakkında konuştuk ve daha detaylı bir şekilde üstünde durduk. Zaten sonra Doktor Strange bize haber vereceğini o zamana kadar olursa eğer anormal şeyleri ona iletmemizi sıkıca uyardı. 

  Peter ile mabetten çıktık ve yolda yürümeye başladık. Neler oluyor bilmek istiyordum. Bir şeyler kırıktı içimde, bozuktu. Sanki tamamlanmak isteyen fakat son parçası kayıp olan yapboz gibi hissediyordum. Evet bir sevgilim vardı, evet bu evrende hayattaydık fakat ya bunu bozacak bir şey olursa. Ya evrenler karışır ve ben Peter'ı hiç göremezsem. Düşüncesi bile korkuturken yaşamak nasıl hissettirir hayal etmek bile istemiyorum.

  Peter kafamda son ses çalan düşüncelerimi hissetmiş olacak ki elini elimi birleştirmek için sağa doğru uzattı. Elini tuttum ve ona baktım. Ben tam konuşacakken o başladı. ''Kafanı karıştıran bin bir türlü düşünce var biliyorum ama biraz sakinleş. Bak ben buradayım. Hepte burada olacağım.''. Gülümseyince ona döndüm ve şuan sahip olduğum tek şeye sarıldım. Beni hayatta tutan tek şeye...

  Geri çekildiğimde gözlerinin içine baktım. ''Pete... Beni hiç bırakma olur mu?''. Baş salladı, ''Emin ol ki her çağırdığında  senin için orada olacağım, söz.'' dedi. Ardından önümüze döndük ve yürümeye devam ettik. Çaprazımızda dondurmacı vardı. Ne kadar canım çekse de çok fazla kalori içerdiğini biliyordum. Yemek benim için kalorilere mal olurdu...

   Uzun ve sessiz bir yürüyüşün ardından nihayet yaşadığımız daireye vardık. İçeri girdim ve dağınık olan evle göz göze geldik. Burada resmen savaş çıkmıştı. İç çektim ve tek kelime etmeden odaları toparlamaya başladım. Önce salondan başladım ve yastıkları bir kaç basit el hareketi ile şişirip yerlerine koydum. Daha sonra boş bardakları alıp mutfağa koydum. Salon bitince Peter'ın odasına girdim ve önce yerdeki kıyafetlerimizi kaldırıp kirliye attım. Sonra yatağı toparlayıp pencereyi açtım. Temiz kıyafetleri katlayıp koydum. Ben bunları yaparken Peter boş durmadı. Bulaşıkları yıkadı ve çamaşırları makineye attı ayrıca balkondaki çiçekleri de suladı.

   İçeriye geçtim ve koltuklardan birine oturup tavana bakmaya başladım. Ne kadar rutin bir hayattı. Kalk, çalış, uyu... Çok sıkmaya başladı. Hep aynı şeyleri izlemek, hep aynı şeyleri istemek, hep aynı insanlarla konuşmak. Bu dört duvar arasında yaşamak çok sıkıcı ve sıradan. O kadar çok stres hissediyordum ki yanıma oturan Peter'ı omzuma dokununca hissettim. Peter da endişeliydi. Bunun farkındaydım. Sonuçta dünya sadece benim etrafımda dönmüyor.  Onun da problemleri vardı. Ama sorun o değildi, sorun benim onun için yeterli hissetmememdi. 

   ''İyi misin?''. Sorduğu soruyla başımı çevirdim. Harbiden, ben iyi miydim? Sanırım son olayları, yeme hastalığımı, tüm sevdiklerimi kaybetmemi, dünyadaki sahip olduğum tek şeyi kaybetme korkusu, yetersizlik hissi, çok düşünmemi, aşırı stres olmamı saymazsak iyiydim. Başımı evet anlamında salladım. Bana inanmayan gözlerle baktığında gülümsedim. Sonra uzaklara baktım. Bir kaç saniye sonra ona yaklaşıp başımı göğsüne koydum ve onun saçlarımı okşamasına izin verdim. Ben tek kelime etmesem de beni anlıyordu. Siktir, babamı hatırlatıyordu...

   Yaklaşık 1 saat o pozisyonda kaldık daha sonra ise ikimizde kalkmıştık. O banyoya girmişti. Ben ise balkona çıkmıştım. Saat öğleden sonra üç civarlarıydı o yüzden insanı mayıştıran bir esinti hakimdi havaya. O güzel havayı izlerken yan binadan bir ağlama sesi duydum. Dikkatimi oraya verdim ve binanın çatısındaki atlamak üzere köşesine çıkmış bir kadın fark ettim. Kadın atlamaya niyetli gibi gözüküyordu. Onu durdurabilme umudu ile kadına bağırdım.

-Hey! Sen, yapma bunu!

   Zaten sen yapma diyince hemen duracak Sophie! Bütün kuvvetimle elimi sallayıp dikkatini çekmeye çalıştım;

-Eğer oradan inersen sana yardım ederim! Dur!

  Kadın aşağı atladığında ağzımı kapatıp çığlık attım ve balkondan aşağıya baktım. Kadın kanlar içinde orada yatıyordu. Omzumda hissettiğim el ile irkildim. Hemen arkama döndüm. ''Peter kadın atladı! 911'i arayalım.''. Peter aşağıya baktı sonrada bana dal geçermiş gibi baktı. ''Sophie anlıyorum üzgünsün ama lütfen böyle şakalar yapma.'' Şaşırdım ve aşağıya baktım. Gözlerimi şaşkınlıkla araladım. ''Peter yemin ederim oradaydı...Ben gördüm...''. Peter elini iki omzuma koydu ve beni kendine döndürdü, ''Biraz sakin ol ve mantıklı düşün. Belki de hayal gördün.''. ''Peter ben ciddiyim-''. Lafımı kestim çünkü işaret parmağını ağzıma koydu. Ve sus der gibi baktı. İç çektim ve saçlarımı arkaya atıp içeri girdim. ''Peter biliyor musun sinir bozucusun.''. Harika sevgilim ile ilk günden kavga etmek rutin herhalde. ''Sinir bozucu değilim sadece doğruları söylüyorum.'' Gözlerimi devirdim. ''Yani bana inanmıyorsun?''. Verdiğim cevap karşısında kaşlarını kaldırdı. ''Sana güvenmediğimi kim söyledi?''. İç çektim;

-Peter daha sabah saçma sapan bir olay yaşadık ve sen bana bunun sadece hayal olduğunu söylüyorsun!

 -Saçmalama, sadece biraz iyi yönden bakmaya çalışıyorum.

-Bakma o zaman.

-Biraz sakinleş Sophie.

  Ona inanamayarak baktım. 

-Ben zaten sakinim. Ne bekliyorsun? Çiçekleri sulamamı dans etmemi filan mı? Eğer öyle bir şey bekliyorsan boşuna bekliyorsun. Sabah ben az kalsın evren değiştiriyordum ve senin umurun da bile değil!

-Beni suçlamayı kes! Hem ne bekliyorum ki? Sen empati yoksunu hasta bir insansın!

  Vazoyu yere atarken bağırdığında bir geri adım attım. Fakat bu korktuğum için değildi, gözlerim bu ani atağa tepki olarak parladığı içindi. Peter bunu fark edince durdu. Ben ise ona eğer bakışlarla yaralamak mümkün olsa paramparça olacağı bir bakışla bakıyordum. Öne doğrubir attım ve yerdeki su ben ona attığım adımla buharlaştı.

-Sözlerine dikkat et. Senin benim kalbimi kırar benimki ise senin her hücreni.

 Arkamı döndüm ve evden çıktım. Evden inerken kameralara yakalanmamaya dikkat ettim. Biraz sakinleştim ve o geceyi bir otelde geçirdim...



You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Apr 21 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

SPİDERMAN:NEW HOMEWhere stories live. Discover now