16.bölüm

466 30 23
                                    

Ertesi gün:
Yenişehir Osman bey saray:
"Osman bey ve hanesi kahvaltı ederlerdi ve aynı zamanda Alaeddin hakkında konuşuyordurlar. Bala zorda olsa kendini toparlamış yemeğe gelmişdi. Ama hala yüreğinde büyük bir korku vardır. Goncanında ondan bir farkı yoktu. İçindi Alaeddine bir şey olacak deyü hep düşünüp dururdu."

"Birden içeri Boran girmiştir."

Boran: beyim
Osman bey: diyesin Boran
Boran: beyim bir moğol geldi. Olcaytu hanın komutanıymış. Sizi görmek ister
Osman bey: hele içeri çağırda ne için geldiğini öğrenelim.
Boran: buyruğundur beyim

"Boran komutanı içeri alır"

Osman bey: de hele niye geldin ?
Komutan: Olcaytu hanın selamını getirdim. İçimize soktuğun çaşıt. Oğlun şehzade Alaeddin... onu yakaladık.
Osman bey: ne dersin sen
Komutan: onu yakaladık ve sonraysa ona en ağır işgenceleri yaptık. Dövdük, bedeninin her yerine dağma basdık. Ama hakkını vereyim bir kelime dahi konuşmadı.

"Her kes bu duyduklarıyla şok olmuşdur"

Orhan: gardaşım şimdi nerde ? Hemen yerini diyesin soysuz köpek!
Komutan: sakin olasın hele Orhan bey. Alaeddin bey burdadır.
Osman bey: nasıl yani ? Ne saçmalarsın sen ?! Hemen konuş!
Komutan: oğlun burdadır Osman. Ama dirisi değil ölüsü.
Malhun: sen ne dersin it!
Komutan: yani ki konuşmadı bizde onu öldürdük. Hemde yakarak!

"Her kes duyduğuyla şok olur. Hele Gonca. Nasıl yani onun dokunmaya bile kıyamadığı  tenine ağır eziyyetler etmiş sonra da yakmışdılarmı ?"

Orhan: sen ne dersin it!
Komutan: olanı derim Orhan bey.

"Komutan bunu söyledikden hemen sonra elindeki silahları gösterir. Bu Alaeddinin kılıcı ve hançeriydi. Sonra da onu yere tamda ayaklarının altına atdı."

"Pusadlar yere düşende hemen Gonca eğilip onları yerden alır."

Komutan: işte görürsünüz.
Orhan: seni soysuz it!

"Orhan hemen kılıcını çekip komutanı öldürür."

"Hemen dışarı Alaedinin yanık, ölü bedenini yanına giderler. Orda bir adam ölü yatardı. Üstüde örtülüydü. Hemen ora geldiler. Örtüyü kaldırdılar. Bir adam görmüşdürler. Ama yüzünden Alaeddine benzemezdi. Daha doğrusu hiç kimseye benzemezdi. Yüzü seçilmezdi. Ama parmağında kayıların taktığı yüzük vardı."

Bala: (ağlayarak): OĞLUM EVLADIM. Sana ne etmişler böyle.
Gonca: HAYIR HAYIR bu Alaeddin değil Alaeddin DEĞİL!
Orhan: Gardaşım (Orhan ağlamaya başladı).
Osman bey: (gözünden yaşlar süzülmeye başladı) evlat,  Alaeddinim. Sen ölemezsin evlat hayır.
Gonca: hayır ya saçmalamayın. Bu Alaeddin değil. Alaeddin değildir! Kendinizi kandırmayın. Bu Alaeddin DEĞİLDİR!
Nilüfe: bacım sakin olasın
Gonca: (ağlayarak) hayır abla bırak beni. Alaeddin ölmedi. Bu adam Alaeddin değildir. Hayır abla hayır. (Gitdikçe daha çok ağlıyordu) (ve birden diz çöküp daha da çok ağlamaya başladı Gonca) ALAEDDİN ALAEDDİNİM UYAN. MEDRESELİM UYAN NOOLUR UYAN. Medreseli uyan (sesi batmaya başlıyodu)
Fatma: (Ağlayarak) AĞABEY HAYIR AĞABEYY! SEN ÖLEMEZSİN HAYIR
Malhun: (ağlayarak) oğul ölemezsin. Evlat... hayır hayır
Osman bey: hadi Alaeddinin naşı burda kalmasın içeri taşıyalım.

"Alaeddini içeri taşırlar. Her kes perişan haldedir. Bala hatunda fenalaşınca hemen odasına taşınır. Alaeddinin naaşının yanında Gonca, Orhan, Nilüfer ve Fatma vardır diğerleri ise Balanın yanındadırlar."

Gonca: (ağlayarak) Alaeddinim uyan nolur uyan. Ben sensiz yapamam. Nolur uyan medreselim.
Orhan: (ağlayarak) gardaşım nolur etme böyle. Hem bak ben sen olmadan bir hiçim Alaeddin. (Ağlaması gitdikçe şiddetleniyordu). Gardaşım nolur uyan nolur.

"Nilüferde çok üzülmüşdür. Goncanın haline daha da üzülüyordu. Ama Orhanı heç bu kadar kötü görmemişdi."

Nilüfer: Orhanım sende böyle etmeyesin. Ağlamayasın.
Orhan: Nilüfer benim Gardaşım ölmüş sen bana ağlama dersin. Alaeddin benim her şeyimdi. Ben şimdi onsuz ne yapıcam ha ? SÖYLEYİN BANA NE YAPICAM GARDAŞIM OLMADAN ?
Fatma: Alaeddin ağabeyim ölemez. O bana söz vermişti. Birlikte talim edecekdik. Daha onunla birlikte cenke gidecekdik. Olamaz. Hayır
Gonca: hayır ya Alaeddin ölmedi. Hem ne biliyorsunuz bunun Alaeddin olduğunu ? Bu adam  Alaeddin değil. Bunu kafanıza sokun !
Nilüfer: bacım kabullenesin bu adam Alaeddin
Gonca: hayır abla eğer bu Alaeddin olsaydı benim sesime ses verirdi. Benimle konuşurdu

"Orhan ise yanmış cesedi kuçaklayıp ağlıyordu."

Ertesi gün:
"Her kes perişan haldeydi. Bala, Gonca, Orhan, Osman yani Alaeddinin tüm ailesi ve daha ailesinden başka diğer tüm alplar ve ahalide Alaeddin için yas tutuyordu."

"Germiyanoğullarıda haberi alınca şok olmuşdurlar. Onlarda Alaeddinin öldüğüne inanmak istemiyordular. Ve hemen Yenişehire geldiler."

Yenişehir Osman bey saray:
"Yakup beygil gelmiş ve hemen onları teselli etmeye çalışıyordurlar."

Yakup bey: inanamazım Alaeddin evladım nasıl... nasıl olurda şehit düşer.
Osman bey: (Osman beyin ağlamaktan sesi kısılmıştır) benim yüzümden. Onu o vazifeye ben gönderdim. Hepsi benim suçum.
Yakup bey: sakın Osman bey sakın ola böyle düşünmeyesin. Alaeddin evladım bizim ulaşamadığımız mertebeye şehitlik mertebesine ulaşdı. Böyle üzülmemelisin sen. Aksine senin oğlun şehit olduğu için onunla gurur duymalısın.
Osman bey: sağolasın Yakup bey. Bana desdek olduğun için.
Yakup bey: Estafurullah Osman bey. Alaeddin benimde evladım sayılır. Bende onu çok severdim...

Bahçe:
"Gonca oturmuş ağlıyordu. Orhanında ondan farkı yoktu. Aynen Fatma gibide. Mehmet ve Nilüferde Alaeddin için çok üzülüyordurlar."

Mehmet: hep kavga etsekde ben Alaeddini severdim. Eyi insandı. Allah rahmet eylesin.
Nilüfer: amin ağabey
Mehmet: bacım, Goncam sen niye bu haldesin ha ?
Gonca: sence ağabey ? Benim erim ölmüş ya ne yapayım ? Zil takıp oynayımmı ?!
Mehmet: yok bacım ben o manada demedim. Yani derim ki Alaeddinde imdi burda olsaydı senin böyle üzülmeni istemezdi... Ya sen Orhan bey. Sana böyle ağlamak yaraşırmı ha ? Sen ağlamayacaksın. Aksine güç toplayacaksın ki, gidip de Alaeddine bunu yapanlara haddini bildirelim.
Orhan: hele bir gardaşımı defn edelim. Ben ondan sonra gidecem ne pahasına olursa olsun gardaşımın intikamını alacam. Onun kanını yerde koymayacam.
Mehmet: Koymayacaz

Defn merasimi:
"Alaeddinin naşını getiriyordular. Herkes çok kötü haldedir. Her kes ağlıyordur. Alaeddini üstüne son toprağıda atdıktan sonra artık gitme vaktiydi."

Saadet: haydi kızım artık gitmeliyiz
Gonca: (ağlayarak) hayır ana ben gitmem. Ben Alaeddini burda yalnız komam. Olmaz ana Olmaz
Mehmet: hayde gardaş kalkasın
Orhan: (ağlayarak) hayır hayır ben gitmem. Alaeddin burda üşür. O üşür ben ona sarılıp onu ısıdıcam. Siz gidin
Fatma: ağabey bizi niye bırakıp gitdin. (Ağlıyordur). Biz sensiz ne yapacaz.

"Her kes çok kötüdür. Ama Bala... Bir evlat acısını daha kaldırmaya gücü yetmiyordu."

Bala: (Yüksek sesle ağlayarak) OĞLUM OĞLUUM. BENİ BIRAKMA OĞLUM ALAEDDİNİM. LÜTFEN BIRAKMA BENİ.

"Birden Bala bayılır. Balayı saraya götürürler. Zorda olsa Orhanı ikna edip saraya götürürler. Ama Goncayı ikna edemezler. O orda kalır."

Gonca: (ağlayarak) Alaeddinim, medreselim sen niye beni yalnız bırakdın ha ? Sen bana söz vermiştin bana geri döneceğini söylemiştin. Ama böyle değil... sağ salim dönecekdin sen. (Toprağı elleri arasına alıp mezarı sarılır). Medreselim ( ağlaması gitdikçe daha da şiddetleniyordu) ALAEDDİNNN
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
Biliyorum kısa oldu ama burda bitirmem lazımdı.
O yüzden şimdilik hoşcakalın.

















VAZİFEWhere stories live. Discover now