Kolumdaki serum acısa da şu an tek istediğim oturmaktı çünkü her yerim tutulmuş gibi hissediyordum.

Uzun süredir burada duruyor olmalıydım çünkü Tarık ve Kağan'ı odadaki ikili koltukta saçma bir şekilde uyurken görmüştüm.

Ceyda ve Mert galiba buraya gelmemişlerdi çünkü uyandığımdan beridir burada yoklardı ve ben uyanalı sanırım yarım saat geçmişti.

Saat benim arkamda kaldığı için ona bakamıyordum fakat gecenin bir yarısı olduğunu anlayacak kadar pencere vardı odada. Hatta baya fazla pencere vardı.

Bu korkutucuydu.

"Saat kaç?" Yarım saatin sonunda bu soruyu sorabilmeme şaşırıyordum. Üç gündür hiçbir şekilde kimseyle iletişime geçmiyordum. Alparslan ile sarılmam içimdeki bazı şeyleri harekete geçirmiş olmalıydı ki kendimi çok kötü hissediyordum.

Yılın belirli dönemlerinde böyle sorunlar yaşayabiliyordum, bazen çok mutlu, bazen çok mutsuz, bazen çok çılgın, bazen de bir o kadar yorgun olabiliyordum ve şu an tam da o yorgun olduğum döneme girmiştik sanırım.

Kendimi iyi hissetmiyordum ve bunun pekâlâ farkındaydım.

Elime geçen herhangi bir şey ile hayatıma her an son verebilecekmiş gibi karamsardım.

Birkaç gün önce yanımda olmaları için yalvarabileceğim insanların yüzünü dahi görmek istemiyordum.

Yemek yemek istemiyordum, su içmek istemiyordum, şu an bu hastane odasında onlarla olmak istemiyordum. Yatağıma gitmek ve bir daha uyanmamak üzere uyumak istiyordum. Ağlamak istiyordum ve bu istek içimde kendini çok net bir şekilde belli ediyordu.

"02.17" dedi Alparslan, yorgunluğu her bir zerresinden akarken. Onun yorgunluğu bana da bulaşmış gibi esnedim ardından hiçkimseye bir şey demeden kafamı koyduğum gibi geri uykuya daldım.

Hiçbiri umrumda değildi artık.

〰️〰️〰️

5 Kasım 2023
İstanbul, Türkiye

Kendimi kötü hissediyordum ve neden böyle hissettiğim hakkında pek bir fikrim yoktu.

İçimdeki sıkıntıyı atmak istercesine elimdeki telefona bakmaya çalışmıştım fakat telefon ilgimi bir nebze dahi çekmiyordu.

Hatta ekrana bakmak gözlerimi yakmıştı bu yüzden telefonu duvara atma isteğime karşı çıkıp onu yatağımın kenarına bırakmıştım.

Daha sonra odadaki tüm perdeleri indirdiğim yetmezmiş gibi kendimi yorganımın içine gömmüştüm.

Kendimi kötü hissetmekten daha berbat hissediyordum.

Elimden gelse ve cesaretli olsam tek bir kurşunla bitirirdim bu işi.

〰️〰️〰️

8 Kasım 2023
İstanbul, Türkiye

İçimdeki bu hüzün harbi de neyin nesiydi?

Eski bir tanıdık gibi yerleştiği kalbim onu tanımıştı. Kabul etmişti ve işte buradaydı.

Kalbimin kor yangınlı ormanlarında, orada bir hüzün harbi vardı. Bolca sıcak, bolca cehennem gibi...

Ağlamak istiyordum ama ağlayacak kadar rahat da değildim.

Gözlerim acıyordu, galiba ölmek böyle bir şeydi.

PeydaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin