on dokuz

35 8 0
                                    



Uyku ile uyanıklık arasındayken Gülce'nin sesini duyuyordum ama cevap veremeyecek kadar yorgun hissediyordum. Bedenen değil ama kalben yorgundum.

"Dodo acil kalkman gerek, Selma Teyze telefonda, Aksel'le ilgiliymiş."

Duyduğum sözle hızla gözlerimi açıp doğruldum. Aksel demişti, acil demişti.

Elimi uzatıp telefonu istediğimde verdi ve karşıma oturdu. Gözlerimi ovarken cevapladım. "Efendim Selma Teyze."

"Dolunay nasılsın kızım?"

"İyiyim, sen nasılsın?" Kısa bir sessizlik olunca elimi gözümden ayırıp boş gözlerle Gülce'ye baktım. Bu sessizlik beni korkutuyordu.

"Ben bilmiyorum kızım. Aksel'in doktoruna birkaç bir şey sormak için gidiyorum. Senin de yanımda olmanı istedim."

Bir süre kaşlarımı çattım ve dediklerini algılamaya çalıştım. Ne soracaktı ki? Sessizliğimi anlamış olacak ki tekrar konuştu. "Sen gel ben sana anlatacağım. Hastanede buluşalım."

Kısık sesle, "Tamam." diyerek kapattım ve ayaklandım. Yine ne bekliyordu beni?

"Dolunay ne olmuş?" Dolabımı açarken, "Bilmiyorum." diye mırıldandım.

Allah'ım lütfen kötü bir şey olmasın. Tamam iyi de olmasın ama kötü bir şey hiç olmasın.

Boğazını temizlerken dolabımdan seçtiklerimi alarak kapattım ve ona döndüm. "Sen dün Aksel'den vazgeçmiştin?"

Pijamamı çıkaracakken elim belimde bir saniye durdu ama işime devam ettim. "Vazgeçtim evet bu doğru çünkü artık umudumu iyi şeylere yormuyorum. Aksel beni hatırlamıyor ve hatırlamayacak, artık bunun bilincindeyim. Üç senedir kendimi kandırdım. Eğer başında gerçekleri görebilseydim belki ona takılmak yerine unutmayı deneyebilirdim ve kesinlikle başarılı olurdum."

Altıma pantolon geçirdikten sonra tişörtte giyerek bir şey söylemesine izin vermeden odamdan çıktım. Banyoda işlerimi hallettikten birkaç dakika sonra evden ayrıldım.

Aksel'den vazgeçmiştim çünkü en doğru olan buydu. O beni hatırlamıyordu, o beni benim hatam yüzünden hatırlamıyordu. Belki de bunu haketmiştim.

Taksiyle üç sene önce sürekli geldiğim hastaneye gelerek indim ve kapıda bekleyen Selma Teyze'yi görerek ona yürüdüm. Telefonla konuşuyordu.

"Tamam oğlum, merak etme Dolunay yanımda olacak." dediğinde göz göze geldik. Kalan birkaç adımı da yürüdüm.

"Onun da selamı var." Gözlerimi kaçırarak etrafa bakındım bu sırada Aksel'le konuşmasını bitirerek bana sarıldı.

"Aksel'le konuştum. Sabah ondan habersiz çıktığım için merak edip aramış. İlaçlarım bittiği için hastaneye reçete yazdırmaya geldiğimi sanıyor." dedi hala sarılmaya devam ederken.

Geri çekilerek gülümsedim. "Anladım."

"Hadi." diyerek yürüyecekken onu durdurdum. "Acil olan şey ne?"

Derin bir nefes verdi. "Aksel sanırım kaza anını hatırlıyor."

Aksel hatırlıyor...

Aksel kaza anını hatırlıyor...

Söyledikleri birkaç saniye beynimde yankılandı. Hatırlıyor muydu? Hatırlamış mıydı?

"N-nasıl yani?" dedim titremeye başlarken. "H-her şeyi mi?"

"Sakin ol Dolunay. Her defasında rüyasında aynı sahneyi görüyormuş, dün gece anlattı. Şimdi doktoruyla bu konuyu konuşmamız gerekiyor."

Tekrar konuşacaktım ki izin vermeden yanımdan ayrıldı. Her şeyi hatırlamaya başlıyor muydu? Beni de mi...

Kalbimin göğsüme hızla vurduğunu hissederek derin nefesler aldım. Kalbim hiç olmadığı kadar hızlı atıyordu. Sakin ol Dolunay, belki bir yanılgıdır, sakin ol...

Arkasından ilerleyerek aşinası olduğumuz odaya girdik. Az gelmemiştik bu doktora. Üç sene önce her gün buradaydık.

"Selma Hanım?" Doktorun şaşkın sesiyle kendime gelerek onlara odakalandım. Beni de gördüğünde gülümsedi. "Merhaba Dolunay Hanım."

"Merhaba Cengiz Bey." Selma Teyze elini uzattığında doktor da karşılı verdi. Ben sadece kuru bir gülümsemeyle masasının karşısındaki koltuğa oturdum.

Selma Teyze de yanıma oturduğunda doktor gülümsemesini sildi ve ciddi bir tavır takınarak eline kalemi aldı. "Bunca seneden sonra sizi burada görmemin nedeni sanırım acil bir konu?"

Selma Teyze kafasıyla onaylayarak konuşmaya başladı. "Aksel dün gece altı-yedi aydır beşinci kere aynı rüyayı gördüğünü söyledi. Rüyasında bir kaza geçirdiğini, yanında bir kız olduğunu ve adını bağırdığını görüyormuş. Daha sonra uyanıyormuş."

Bu... bu bizim o gün yaşadığımız olaydı.

Doktorun gözleri bana döndü. "Bunu yaşadınız değil mi?" diye sorduğunda usulca kafamı salladım. Derin bir nefes aldı. Ve sözlerine başladı.

"Aksel Bey çok tramvatik bir kaza geçirdi. Kalıcı olmadığını teyit ettik fakat ne kadar bir sürede hatırlayacağını bilemeyiz. Rüyasında görmesi iyi bir şey çünkü beyni yavaş yavaş sinyaller göndermeye başladı. Artık unuttuklarını hatırlamak istiyor." Bana baktı. "Size bu zamana kadar onu zorlayacak gerçekleri söylememenizi istemiştim. Eğer kendi hatırlamak yerine sizin anlattıklarınızla öğrenseydi durumu daha da kötüleşebilirdi. Fakat bundan sonra kendinizi hatırlatmanızı istiyorum Dolunay Hanım."

Selma Teyze'nin de bakışları bana kaydığında kaşlarım şaşkınlıkla kalktı. "Yani ona önceden yaşadıklarımızı mı anlatayım?"

"Anlatmak yerine tekrar yaşayın. Önceden ne yaşadıysanız aynılarını ona yaşatın. Onu tanıştığınız yere veya gittiğiniz yerlere götürün."

Selma Teyze'ye ufak bir bakış attığımda gülümsedi. Şaşkınlıkla sordum. "Hatırlayacak mı yani?"

"Hatırlamaması için bir sebep yok. Beyni hatırlamak için uğraşıyor." Doktorun cevabıyla gülümsedim.

Çok geçmeden odadan ayrıldığımızda içim içime sığmıyordu. Gerçekten hatırlayacak mıydı?

Selma Teyze'nin bana dönmesiyle ben de durup ona döndüm. "Bu zamana kadar çok üzüldün Dolunay fakat bundan sonra mutlu olacaksın, olacaksınız. Aksel'le tekrardan tanışacaksın." Gülümsedi ve devam etti. "İnsan unuttuğuyla tekrar tanışabilir değil mi?"

gökyüzündeki hatırlarМесто, где живут истории. Откройте их для себя