XI

409 127 1.1K
                                    

Selaaam herkese. Her bölümü ayrı heyecanla yazdım ama bu bölümün verdiği heyecan çok başkaydı. Tavan yaptı tavan :)

Şarkıyı dinlemeyi unutmayın. Keyifli okumalar 🖤

*****

''TALAY!!!''

Yığıldığı yerde, içini çeke çeke ağlayan Talay Rhavyn'in acı feryadıyla irkilerek ayağa fırladı. Öncesizliğinin sesindeki kahrolmuşlukla baştan aşağıya titrerken çaresizlikle, kederle, korkuyla, isyanla, azapla ve hatta öfkeyle dolup taşan gözleri bağa kaydı.

Bu âna kadar incelmesi sekteye uğramış, ama kalınlaşmamış olan bağ tekrar incelmeye başlamıştı. Öncesizliğinden kopuyordu. Ölüyordu...

Ortalığı, ''Rhavyn!!!'' diye inletirken renkler hızla soldu. Sonra sessiz su iki yana doğru çekilerek sislerin içinde kayboldu, gökteki yıldızlar sönükleşti, boyunlarını büken ağaçların dalları kuruyarak aşağıya doğru kıvrıldı.

Kaldığı kupkuru, onlarca yıldır susuz kalmış tarlaları andıran, çatlaklarla dolu zeminin ortasında dikilerek, ''Kurtarın beni!!!'' diye bağırıp ağlamaya başlamıştı ki, tam karşısında gerçekleşen aşırı yoğun ve güçlü bir ışık patlamasıyla kesildi sesi. Normalde anında kör edebilecek kadar şiddetli olan ışıktan etkilenmediğinden kolunu gözlerine siper etmemiş, hatta gözlerini kırpmamıştı bile. Eğer bir sıcaklık yayıyorsa, onu da hissetmiyordu.

Hissettiği tek şey, ona çekildiğiydi.

Nutku tutulmuş bir vaziyette ışığa bakarken gözlerinin önünde on iki yaşındaki hâli beliriverdi. Asher'in kitaplarından birini okumayı yeni bitirmişti. Ki bu kitap, ölümün eşiğinden dönen insanların anlattıklarıyla ilgiliydi. Yaşlı adam o esnada uyuduğu için sorularını sonraya bırakarak Damian'ın yanına koşuşunu, ona neredeyse soluk bile almadan kitabı anlatışını izledi.

''Harbiden öyle midir sence? Hani ışık falan oluyormuş ya?''

Bu âna kadar sessiz olan anısından kendi sesinin fırlayıvermesiyle irkilmişti ki, Damian'ın sevimli kıkırdaması da geldi.

''Nereden bileyim ki ben file?''

''Aslında bilimsel birtakım açıklamalar da getirmişler ama...''

''Ama ne kardia mou? (Canım benim)'' diyerek gözlerini devirdi Damian. ''Ne yani, laflayacak tonla iç açıcı konu varken ölünce n'oluyor acaba diye mi düşünelim şimdi?''

''Aman iyi be! Tırsak seni!''

''Tırsak mı? Ne alaka ya?!'' diyen Damian muzip bir ifadeyle baktı. ''İyi o zaman. Madem bu kadar merak ediyorsun, boğ hadi beni. Az bi' öleyim, sonra suni teneffüsle döndürürsün. Işık mışık falan gör-''

''Ulaaaaannn!!!'' diyerek gözlerini belertti on iki yaşındaki Talay. ''Oğlum manyak mısın sen?! Kafayı-''

Canlanan anısının bu noktada pat diye silinmesiyle dudaklarının kenarına tutunmuş buruk tebessüm de kayboldu. ''Sahiden de öyleymiş be kara lülem.'' diye mırıldandığı gibi hafızasında Damian'la geçirdiği tüm zamanlar kabardı. Adı, titrek bir sesle dudaklarından fırlar, dostluğunun paha biçilemezliği ve ona duyduğu sevgiyle yüreği yanarken devasa boyuttaki bembeyaz parıltının tam ortasında bir hareketlenme oldu.

Olmak üzere olanı yine içsel farkındalıkla anlayan Talay, yoğun parıltının birer parçası olan iki hüzmeye bakakaldı.

Zihninde, öldükleri yaştaki hâlleriyle görebildiği ikili sıcacık birer gülümseyiş sunuyordu. Gönlü, coşuveren sevgi ve özlem ırmaklarının ışıltılı damlacıklarıyla dolarken titremeye tutulan dudaklarında minik bir gülücük belirdi.

ASTROKÖLE & ASİRVANİWhere stories live. Discover now