IX (+18)

511 144 1.1K
                                    

Atervon gözlerini açtı. Açtığı gibi de hissettiği yeğin acıyla yüzünü buruşturdu. Sol eli; sol kaşı, burnu ve ağzının kenarından akan kana giderken sağ eli, diyaframının sağ altına gitti ve bu sırada vücudunu delip geçen mızrağımsı parıltıyı tekrar görür gibi oldu. Zihnini Rhavyn'in çektiği acıya yoğunlaştırarak kendi acısını bastırmayı denese de başarılı olamadı ve hiddetli soluğunu dişlerinin arasından çekti.

''Siktir!''

Bu denli yaralanmak bir yana çizik dahi almadan istediğine kavuşacağını düşünmüştü. Kanı iğrenme hissi yaratıyor, çektiği acı varlığının karanlık labirentlerinde birer vaveyla gibi yankılanıyordu. Ancak diğer yandan da, içinde dolanan ve ebedi bir bütünleşme yaşadığı güç... Son anda aldığı büyük hasara rağmen Süptilâlem'in enerjisini bütünüyle çekmeyi başarmıştı ve verdiği yenilenme hissi paha biçilemezdi.

Buz kesmiş, damarları fırlarcasına kabarmış sağ elini karnına daha da sert bastırarak olabildiği kadar derin bir nefes almıştı ki duraksadı. Sezmişti. 'Ölmedin demek.'

Dudakları pis bir sırıtışla şekillenirken, kan kokusuyla havası ağırlaşmış, tamamen karanlık hâldeki odaya iniltiyle karışık titrek bir nefes dağıldı.

Bir bedene sahip olmak yaşam enerjisini tüketmesine ket vurmuş, Adargan Vhankoras'ın erkek evlatlarından biri olarak en iyi ve zorlu eğitimlere tabi tutula tutula büyürken, tekrar yaşam tüketebileceği vaktin hasretiyle kudurmuştu. Ve sonunda bu ket ortadan kalkmıştı. Süptilâlem'in enerjisi sayesinde.

Yaşam enerjisine duyduğu sınırsız açlık ve arzudan kaynaklanan bir titreme dalgası bedeninde gezinedururken yayıldığı siyah koltuktan kalktı. Sendeleyince hatırladı sol uyluğundaki yarığı. Üstüne göğsüne bıçak gibi saplanan ağrıdan ötürü iki büklüm oldu, ağzı kanıyla doluverdi. Kanın yarattığı bulantı yüzünden öğürürcesine tükürdükten sonra, ''Piç herif!'' diye söylendi ve tekrar derin bir soluk aldı.

Yüzündeki kanı, uyluğundan akan kana bulanmış sol elinin tersiyle sertçe ve gelişigüzel şekilde silerken gözleri odanın diğer ucundaki geniş, siyah yatakta, kendi kanının ortasında yatan bedendeydi. Üzerinde parlak siyah bir kumaş örtülüydü, vücudunun tek bir noktası dahi açıkta değildi. Brienyx'in tipik transa geçme yöntemiydi bu. Yalpalayarak ona doğru ilerlemeye başladı.

Çektiği dehşet acıya rağmen Atervon'un yaklaştığını hisseden Brienyx tekrar inledi.

''Ef... Efendim... Yard-'' Boğukça öksürdü.

Vücudu sekiz yerinden delinmişti ama sanki delinmedik yeri kalmamış gibiydi. Ellerini hissetmiyordu. Yoklardı sanki. Kendi kanının kesif kokusunun dışında aldığı tek koku ölüm korkusunun sinsi kokusuydu. Üzerindeki örtünün hızla çekilerek bir tarafa fırlatılmasıyla titredi ve aklarını kıpkırmızı damarların bütünüyle istila ettiği, çaresizlik ve korkuyla dolu gözlerini Atervon'a çevirdi. Yüzündeki ifadeyi seçemedi, sağ kolunu ona doğru sürümek istese de yapamadı.

''Kurt...arın be...ni.''

Gözlerini deviren Atervon başını sağa eğip, ağzından akan kanlardan ötürü kısık ve boğuk hırıltı-inilti karışımı sesler çıkaran ve aklınca yardımını isteyen Brienyx'i hızlıca süzdü. Tiksinç bir et yığınından başka bir şeye benzetemedi onu.

''Bakıyorum da kevgire çevirmiş seni. Gerçi çok da şaşırdığım söylenemez.'' Brienyx'in daha fazla titremeye başlamasına aldırış etmeden devam etti.

''Ama halen daha yaşıyor oluşuna şaşırdığımı inkâr etmeyeceğim. Ve 'sevindiğimi' de. İşime geldi.''

Kalan tüm dermanıyla hayata tutunmaya çalışan Brienyx, ''Ölmek...is...temi...yorum!'' dedi. Fısıltıdan hâllice çıkmıştı sesi. ''Lütf...en!''

ASTROKÖLE & ASİRVANİDonde viven las historias. Descúbrelo ahora