13.BÖLÜM: İÇİMDEKİ ÇOCUK

27 10 8
                                    

Parla Aydın

"Mükkemmel iş çıkardın gerçekten" Aras yüzüncü kez aynı şeyleri söylerken içim içime sığmıyor diğer yandan da bu işde Rüzgar ile çalışacak olmak beni geriyordu. O gün haberi erken vermek için şirkete geçmeye karar vermiştik. Rüzgar tepkisiz bir şekilde ortamı terk etmişti.

Neydi bana olan bu tavrının sebebi? Kendi kendime yol boyu düşünürken Aras ise yerinde duramıyordu. Şirkete girdiğimizde herkese haber gitmişti bile. Rüzgarla el sıkıştığımız fotoğraflar basına yansırken nasıl bir girdapta sürükleniyordum bilmiyordum.

Kapıda herkes bizi müthiş bir coşku ile karşılamışlardı. Üst kata çıktığımızda bir sürü konfetinin bir anda patlamasıyla korkuyla kulaklarımı kapattım. Hiç beklemediğim anda bu denli yüksek bir ses beklemiyordum. Aras beni incelerken tebessüm ederek normale döndüm.

"Aras bey herkes bizim şirketi konuşuyor daha doğrusu Parlayı" Aras'ın asistanı elindeki tabletine bakarak bizle iletişime geçmeye çalışıyordu. Aras büyük bir tebessüm ile "Bugünün kahramanı Parlaydı. Bir an kaybettik sandım ama şirkete o kadar çok umut oldu ki. Bence bu başarısı göz ardı edilmemeli. Bu yüzden herkesin önünde ona teşekkür ediyorum.

Bugün şirketimiz için çok önemli bit adım attık sayesinde. Ayrıca bu başarısı lafta kalsın istemiyorum ve terfi veriyorum." diyerek elimi tutup kendi odasının karşısında boş duran odayı gösterdi. "Tasarımcılarımızın başı olarak görevine devam edecek. Bu odayı da hazırlayın tasarımcımız Parla için" dedi.

Şok olmuştum. Şimdi Aras'dan sonra en büyük yetkiler bende miydi? Olduğum yerde kalırken kimi alkışlıyor kimi kıskanç bakışlarla bakıyordu. "Dünyadan Parlaya, terfi aldınız diyorum ama siz bilirsiniz" diyerek dalga geçti Aras.

Tebessüm ederek "Çok şaşkınım gerçekten çok teşekkür ederim. Ne diyeceğim bilmiyorum bile" dedim dolan gözlerimle. Başarmıştım ben artık babamın kızı olmayı başarmıştım. Boğazımda koskoca bir yumruk, omuzlarımda kocaman yüklerlede olsa başarmıştım. Ben Parla Aydın artık tasarımcıydım. Koskoca bir şirkette hemde.

Ağlamamak için zor dururken "Ben biraz hava alabilir miyim? " diyerek Aras'a döndüm. Kafa salladı ve etraftaki insanları işlerinin başına dönmesi için uyardı. Ardından "Kendini iyi hissettiğin an odama uğra" dedi. Kafa sallayıp hızla terasa yöneldim. Soğuk hava yüzüme çarparken kalbimde inanılmaz bir ağrı vardı.

Kafamı gururla yukarı kaldırdım. Bembeyaz bulutlar karşıladı beni. Güneş gözlerimi kamaştırırken gözümden bir damla yaş düştü. "Babam kızın başardı! " diyerek fısıldadım. Dudaklarım titrerken içimde benimle gurur duyan bir kız çocuğu vardı. Rüzgar yüzüme esip saçlarımı savururken göğe bakmaya devam ettim.

Biliyordum babam beni izliyordu. O an yüzüme bir damla düştü. Şans eseri bir şekilde düşmüş olduğunu biliyordum ama bir anda içimdeki çocuk dile geldi. "Görüyorsun beni! Ağlama ağlama sadece gurur duy benimle. Affet sadece beni. Sana çok ihtiyacım var baba lütfen sadece affet. Ve yanımda ol bedenen yoksan da ruhunla ol çünkü buna çok ihtiyacım var"

Dudaklarım titriyordu. Ben babamı çok özlemiştim. Gökten düşen saçma sapan bir damlayı onun gözyaşı sanacak kadar çok özlemiştim. Bu dünya kimsesizler için çok acımasızdı. Yalnızlık bir insana en büyük imtihandı. Sevincini yaşayacak kimsesi olmaması en büyük cezaydı.

Onu benden alanlar hapisten daha fazlasını yaşamalıydı. Bir adamı öldürmekle yargılanmamalı ardında bıraktıklarının da ölüşüne sebebiyetten de ceza almalıydı. Bunca gözyaşının bir karşılığı olmalıydı.

Bu düşünceler ile birlikte gökyüzünü izlerken birden telefonum çaldı. Arayan Seraydı. Kendime çeki düzen verip telefonu açtığımda karşımdaki ses "Sana inanmıyorum sen bunca gündür bu defile için mi çalışıyordun!! " Sera heyecanlı sesiyle bana kızarken güldüm.

Aşk Kalpte TutsakWhere stories live. Discover now