12.BÖLÜM: ÇÖZÜLMEYEN DÜĞÜMLER

39 22 82
                                    

Rüzgar Barlas

"Rüzgar! " İsmimin bahçede yankılanması ile kalbim küt küt atmaya başlamıştı. Sinirden dolan gözlerimi hiçe sayarak korku ile bana seslenen Parlaya döndüm. Babamda ben gibi oldukça endişeli gözüküyordu. "Şey telefonun ısrarla çalınca getirmek istemiştim ama yanlış bir zamanda mı geldim? " diye sordu.

O an içime öyle bir ferahlama gelmişti ki. Bacaklarım kendini bırakacaktı. Babam yüzündeki ifadeden kurtulurken ben hala değiştirememiştim ifademi. Olduğum yerde öylece kalırken babamın cümleleri beynimde yankılanıyordu.

"Sen bak telefonuna ben annenin yanındayım" Babam bir anda yanımızdan ayrılırken ben ise hala az önceki yaşadığım saniyelik korkuyu atamamıştım. Yavaşca bahçedeki koltuklara otururken Parla'nın yanıma gelişi daha da hızlandırıyordu kalbimi. "İyi misin? " diye sordu merakla. Duymamıştı hiçbir şeyi.

Kafa sallamakla yetindim. Yüzüne dahi bakamıyordum. Kendimden utanıyor hatta nefret ediyordum. Yıllarca içimde sakladığım onca şey babamın yüzüme vurması ile ortaya çıkmıştı. İçim titriyordu, sevdiğim kadına bu acıyı veren kişinin biz olması beni darmadağın ediyordu. Çaresizdim hem de çok çaresiz.

"Rüzgar ne oldu bilmiyorum ama iyi gözükmüyorsun" Parla bu halimden endişe duyuyordu. Gerçekleri bilse bu denli endişe duyar mıydı acaba? İçimde inanılmaz bir ateş vardı. Sığamıyordum, şu an Dünya'ya sığamıyordum. "Ben seni eve bırakayım şirkete gitmem lazım" dedim.

Yüzüne dahi bakmadan ayağa kalktım. "Tamam Selda teyzeyle vedalaşayım çıkalım" dedi. O yukarı çıkarken bende sinirle ayağımı koltuğa vurdum. Duymamış olmasına sevinmek bile vicdanıma doğru gelmiyordu. Bu yükü sırtlamak çok zordu. Sevdiğim kadına bunu yapmak çok zordu.

Parla kısa bir süre sonra yanıma gelince yine aynı şekilde yüzüne bakmadan arabaya bindim. Şu an sinirli olduğumu bildiği için Parlada susmayı tercih ediyordu. Yol boyu sesimiz çıkmadı. Müzik bile açmadı sadece kaçamak bakışlarla beni izledi. Çözmeye çalışıyordu ne olduğunu. Çözerse tamamen kaybolacağımızı bilmiyordu ama.

Evin önüne geldiğimizde "Görüşürüz" dedim. Hala yüzüne bakamıyordum. Bakarsam eğer ağlardım. O an Parladan beklemediğim bir hareket geldi. Elini çeneme koyarak yüzümü kendine çevirdi. Bir anda kulağımda babamın o iğrenç cümleleri belirdi.

"Sevdiğin kadının yüzüne bakmaya utanacağı yerde hala o kızın yanında olan bir katil!"

Yüzümü anında tekrar çektim bakış açısından. Bakmaya utanıyordum. Baktıkça vicdanım susmuyordu ama Parla kararlıydı. Yüzüne bakmam için ve istediğini de yaptı. Tekrar usanmadan kaldırdı başımı ve gözlerini gözlerime sabitledi.

"Yüzüme bak, gözlerini okumamdan korktuğun için saklama, kaçırma gözlerini benden. Eğer onları okumamdan korkuyorsan bakmam" dedi ve gözlerini kapattı.

"Yüzlerimiz birbirine baksın gözlerimiz bakmasada olur. Kalplerimiz birbirini duysun biz birbirimizi duymasak da olur. Birbirimizi hissetsek yeter dokunmasakta olur.

Yeter ki kaçma artık. Bırak yükün neyse, bir kerede akışına bırak bir şeyleri. Sen değil miydin bana bunları öğreten? Hatırla 'Her şeyi bu kadar düşünme, hesap etme akışına bırak. Bir kaptan denizde fırtınaya kapıldığı zaman hesap ettiği hiçbir şey onu kurtarmaya yetmez.

Akışına bırakır ölecekse alabora olup boğularak ölür. Yaşayacaksa o dalgalar onu bir adaya bırakıverir. Düşünerek kaçarak hayatına yön veremezsin. Bazende bazı şeyleri boşvermek gerekir çünkü bir gün o boşveremediklerin seni boşverecek"

Aşk Kalpte TutsakWhere stories live. Discover now