✰ 𝗮𝗰𝘁 𝘁𝘄𝗼, 𝒂𝒏𝒅 𝒅𝒐𝒏'𝒕 𝒔𝒂𝒚 𝒚𝒐𝒖'𝒓𝒆 𝒐𝒗𝒆𝒓 𝒎𝒆

70 9 0
                                    




















İkinci çeyreğin bitmesiyle birlikte takımı soyunma odasına giderken bir yandan ceketini çıkararak onların peşine takıldı

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

İkinci çeyreğin bitmesiyle birlikte takımı soyunma odasına giderken bir yandan ceketini çıkararak onların peşine takıldı.
Tüm takımla birlikte nihayet soyunma odasına ulaştığında oyuncularının oturmasını bekledi.

"Bu oynadığınız sizin oyununuz muydu şimdi?"

Söylediği sözler üzerine takım başını yere eğerken kazanma hırsının dolup taştığı gözlerini tek tek oyuncuları üzerinde dolaştırdı.

"Dışarıda kaç bin taraftar var, ha?"

Susup bir cevap bekledi ancak kimsenin ağzından bir kelime dahi çıkmayınca derin bir nefes alıp başını aşağı yukarı salladı.

"On iki bin! Tribünlerde tam on iki bin kişi sizi yürekten bir şekilde destekliyor, atmosferi görüyorsunuz, değil mi? Maçta kendi sesimi duyamadığım zamanlar oluyor. On iki bin kişi bu akşam, bu oyunu izlemek için gelmedi. Peki ne için geldiler?"

Tekrar duraksadığında oyuncuları cevabı biliyormuşçasına başlarını kaldırıp hırsla konuşan koçlarına baktılar.
Cevap bariz bir şekilde ortadaydı.

"Onlar buraya zafer için geldi." Ellerini beline yerleştirip dikkatlice oyuncularına baktığında kalbinin hızla atmasını sağlayan hırsın aynısını onların gözlerinde gördü. "O halde parkeye çıkın ve o siktiğimin zaferini getirin bize, bu taraftar bunu hak ediyor."

Oyuncularından onaylayan tarzda sesler yükseldiğinde bahsettiği zaferin her ne olursa olsun ellerine geleceğinden artık emindi, bu takıma hiç olmadığı kadar çok güveniyordu.

"Jonah ve Matt, topu elinizden olabildiğince hızlı çıkarmaya ve faul yapmamaya çalışın."

Bir süre daha takımına hitaben konuştu ve vakit geldiğinde onlarla beraber tekrar oyun alanına döndü.

Tribünlerde boş yer bırakmayan Beşiktaş taraftarı desteklerini bir an olsun kesmemişti. Beşiktaş Emlakjet geriden geldikleri maçta büyük bir hırsla öne geçmeyi başarmışlardı. Herkes elinden gelenin en iyisini yapmış ve zaferi takıma getirmişlerdi.

Dušan yüzüne yerleşen gülümsemeyle oyuncularına sarılmış ve onlarla beraber taraftarın yanına giderek kazandıkları oyunu kutlamıştı.

İnanılmaz bir maç olmuştu.
Damarlarındaki adrenalini hala hissedebiliyordu.

Röportajların ve maç sonrası rutinlerinin ardından kaldığı eve doğru yola çıkmış ve uzun sürmeden de ulaşmıştı evine.

Oldukça yorgundu ve yalnızca uyumak istiyordu bu gece. Galibiyetin getirdiği huzurla yalnızca tatlı bir uyku istiyordu.

Dördüncü katı geride bırakıp beşinci kata çıkan merdivenleri tırmanırken bir dairenin kapısının açılmasıyla adımları duraksayacak oldu. Ancak kalbinin sesini dinlemeyip evine giden basamakları çıkmaya devam etti.

the night we met, dušan alimpijevićWhere stories live. Discover now