26. "Gerçek yüzler"

933 72 20
                                    

Bölüm müziği:
Lucia Micarelli - Oblivion

Yazım hatalar varsa affola

                            ♦️♦️♦️

Acı içinde kıvranan askeri soğuk bakışlarıyla süzmeye devam ediyordu lord. Kılıcından yavaşça kan damlaları süzülüyordu. Kılıcını umursamaz bir tavırla kenara attığında metalin beton zeminle buluşmasıyla bir ses sarmıştı etrafı. Genç adam ceketinin iç cebinden çıkardığı beyaz mendille elindeki kan lekelerini sildi o vakit. Yavaşça masasına doğru ilerlemeye başladı.

Genç asker hala acı içinde inlemeye devam ediyordu. Sağ elinin bileğini delicesine sımsıkı tutuyordu. Oluk oluk akan kan birazdan bayılmasına neden olacaktı. Yerde yatan, artık bir parça et yığınından ibaret olan eline baktığındaysa tekrar bir inleme kopmuştu boğazının derinliklerinden.

“Beceriksizlerden hoşlanmam,” dedi Lord soğuk istifinden dem vermeyerek.

Genç asker korku dolu gözlerini efendisine çevirdi. Yüzü bembeyazdı. Kesilen elinden kan öyle bir hızla akmaya devam ediyordu ki birazdan gerçekten bayılacaktı. “G-generalim! Ben gerçekten araştırdım! Benim bir suçum y-yok!” diye halsizce yakardı.

Josef yeşil gözlerini kısmıştı. Bu geceki asker onun merkez ordu birliğinden gizli muhbiriydi. Bir nevi gizli ajanıydı. Onun görevi şehir içinde olan her önemli vakayı anında haber vermekti. Bunu yapmamakla birlikte birde bu gece o pis elleriyle sevdiği kadına dokunmuştu. Bu gerçektende cezayı hak eden bir eylemdi.

“Senin canını niçin bağışladığımı biliyorsun Travis,” dedi Josef, artık elindeki mendille işi bittiğinden mendili katlayıp masaya bırakmıştı. “İşime yaraman için nefes almana izin vermiştim.”

“E-elbette efendim!”

“Ama sen işime yarayacağına gelmiş kadın (!) avcılarla uğraşıyorsun!” Josef’in sesi bir tık daha yüksekmişti.

Travis korkuyla “Lordum inanın kötü niyetim yoktu! Ben o kadının sizinle birlikte olduğunu bilmiyordum! Bilseydim asla yaklaşmazdım!” diye açıklamaya başladı.

“Kapat çeneni!” Josef bir yumruğunu masaya indirdiğinde asker irkilmişti. Bu adamın kadın düşkünü bir sersem olduğunu gayet iyi biliyordu. Bu kadar öfkelenmesinin nedenide buydu zaten. “Senin görevin o beyaz gülü oraya kimin bıraktığını araştırmaktı! Kadın avcıların peşinden koşmak değil!”

Asker korkuyla titremeye devam ediyordu. Bu şeylerin başına geleceğini bilmeliydi. General Clark’ın her zaman anlam veremediği ürkütücü bir yanı olmuştu. Her zaman en ince detaya kadar her şeyi araştıran bu takıntılı adamın bir gün onunla işi bittiğinde onu sadece sokak köpeği gibi kapı dışarı etmekle kalmayacak birde konuşamaz hale getireceğini tahmin etmeliydi.

“Biz oraya geldiğimizde gülü çoktan olay yerine bırakmıştılar Lordum. Albay Herold bize cesetleri çıkarmamazı emrettiğinden bende etrafı araştıramadım…”

Josef soğuk bir kahkaha attı. “Neden her bahanende Albay Herold şöyle emir verdi böyle emir verdi bahanelerini duyuyorum ben. Biraz yaratıcı ol Travis.”

Askerin alnından soğuk terler akmaya başlamıştı.

“Ben senin yerine olay yerini incelediğimde cesetler çoktan dışarıya çıkarılmıştı. Ve gel gör ki senin yandaşların senin hakkında çok güzel dedi kodu bile yapıyordular.”

Travis’in şakağından iri bir ter damlası yanağından süzülerek çenesine doğru ulaştı. Yutkundu. O lanet herifleri eğer bu gece sağ kalırsa kendi elleriyle öldürecekti.

Karanlık SayfalarWhere stories live. Discover now