5. "Kargalarla dans"

1.4K 118 60
                                    

                             ♣♣♣

Dilara sıkıntıdan patlamak üzereydi. Tanrım bu ne kadar sıkıcı bir partiydi! Koşarak buradan kaçıp uzaklaşmak istiyordu. Etrafta en az iki yüz kişi vardı! Dükün bu kadar büyük bir parti yapacağı kimin aklına gelebilirdi ki! Gerçi onun aklına gelmişti. Evet ya, bütün bu saçmalıkları yazan oydu. Neredeyse unutmuştu!

Lanet olası partiden nasıl kurtulacaktı şu an onu düşünmeliydi. Ve en önemlisi de birazdan yapacağı şeydi. Birazdan dük davete katılacaktı. Ekselansları kendi doğum günü partisine geç teşrif ediyordular! Bu kadar saçma bir hareketi neden yazdı hiç anlayamıyordu Dilara.

Neyse şu an önemli olan tek şey birazdan nişanı bozacağıydı. Eğer hipotezi doğruysa kitabın bu kısmında Valeria tekrar devreye giriyordu. Dük leydi Cassandra ile dans ettiği için sinir krizi geçiriyor ve şampanyayı zavallı kızın üzerine döküyordu.

Dilara o an yüzünü buruşturdu. Tanrım! Şimdi bu hareketi o mu yapmak zorundaydı? Cassandra’dan beter o rezil olmuyor muydu aslında çocukça hareket yaparak? Of bu çok ahmakçaydı. Eğer yapmazsa muhtemelen yarın yine aynı günü yaşamak zorunda kalacaktı. Bu aptal partiye yeniden katlanamazdı.

Elinde tek seçenek vardı. O da kötü olmak. Ancak bunu kendince biraz değiştirebilirdi değil mi?

Eğer hesaplamalarını yanlış yapmıyorsa önemli olan tek şey hikâyenin leydi Valeria olan kısımlarında Valeria’nın kötü karakter rolünü üstlenmesiydi. İllaki kitaptaki hareketleri yapmak zorunda değildi. Misal ilk kötü hareketini sergilediğinde yanlışlıkla hizmetçisine vurmuştu. Oysa kitapta, Valeria bile isteyerek kızın kafasına elindeki kalın kitabı atıyordu. Bu demektir ki her bir detayın illa kitaptaki gibi olması gerekmiyordu.

O zaman geriye tek çare kalıyordu.

Bir şov düzenlemek!

Birazdan kendini beğenmiş nişanlısı leydi Cassandra ile dans ettiğinde bu olayı büyüterek dükü terk ettiğini toplum içinde açıklaması yeterdi sanırım. Sanki duygularıyla oynanmış gibi rol yaparak dükü aşağılasa yeterdi. Niye Cassandra’ya işkence etsin ki? Bir nevi o kız onun kızı gibi bir şeydi. Tamam, belki doğurmadı ama onu Dilara yaratmıştı. Kızıydı bir nevi.

Ve kızı ve oğlu arasında bir seçim yapacaksa bu kızı Cassandra olacaktı elbette. O aptal Philip’e bu az bile. Yaşasın feminizm! Erkekler gebersin! Gerçi Philip’te az acı çekmemişti amannnn neyse kimin umurundaydı ki! O piç kurusu onu öldürüyordu. Hem sonunda mutluda oluyordu. Şerefsizin bir kızı bir oğlu oluyordu yanlış hatırlamıyorsa.

Bütün bunları düşünürken kendi kendine kıkırdadı Dilara. Ah ne hale gelmişti o böyle! Gerçekten inanılmazdı!

Satranç stilinde siyah beyaz renkte olan kare-kare granit taşlarla döşetilmiş olan büyük salonunun bir köşesinde elinde saçma bir yelpazeyle duruyordu şu anda. Sessizce etrafına bakınmaya başladı. Her yer mum ışığının loş ışığıyla aydınlatılmıştı. Etrafta en az bin tane mum yanıyordu.

Salon ne kadar büyük olursa olsun onun için şu an boğucu bir sıcaklık mevcuttu etrafta. Üstelik sanki herkesin gözü üzerindeydi. Kıpırdayamıyordu.

Muhtemelen ona bakmalarının nedeni etrafta dolaşan dedikodulardı. Gerçi o dedikoduları yapanda gene Dilara’dan başkası değildi. Bu yan karakterler sırf dedikodu yapmak için yaratılmıştı. Amaç buydu! Valeria’nın bu dedikoduları duyarak daha da delirmesini sağlamaktı.

Dilara içinden Valera’dan özür diledi. Zavallı kıza ne eziyetler etmişti böyle. Herkes ona bakarak kendi aralarında “Birde utanmadan toplum içine mi çıkıyor. Dük onu sevmiyor işte! Ben olsam utancımdan topluma çıkamazdım! Ne kadar yüzsüz!” gibisinden fısıldaşıyordular.

Karanlık SayfalarWhere stories live. Discover now