3.2

21.1K 1.9K 1.7K
                                    


İçim sıkışıyordu. Ne hissetmem gerektiğini bilmiyordum. Nasıl hissettiğimi de bilmiyordum. Sanırım düşündüğümden daha zor olacaktı benim için alışmak. Halbuki aksine, daha iyi olması gerekmez miydi?

Yeni okulumda üçüncü günümü dolduruyordum ve henüz hiç arkadaşım yoktu. Burası da bir özel okuldu. Açıkçası burslu kontenjanları dolmuştu fakat nasıl olduysa eski okulumdaki müdür halletmişti.

Öğle arasında herkes birbiriye eğlenirken ben bankta öylece oturmuş gözüken deniz manzarasını izliyordum. Kulağımda kulaklıklarımı takmıştım fakat bir şey dinlemiyordum. Elimde test kitabımla denizi izliyordum. Kafamı veremiyordum ki kitaba. Sürekli aklımda dönen biri vardı.

Sanırım Saraçlıgil Kolejini özlüyordum. Halbuki özlenecek hiçbir şeyi yoktu. Benim için hayal kırıklıklarıyla dolu günler geçirmiştim fakat neden özlüyordum. Ulaş'ı özlememi anlıyordum ama neden biri daha vardı?

Sinirden gözlerim doldu. Aptal mıydım ben neden böyle hissediyordum? Oktay Melih benim dünyamın en kötü insanıydı ve ben neden onu aklımdan çıkaramıyordum? Berbat bir insandı. Beni hep zorbalamıştı. Onun yüzünden hayallerim olan okulumu değiştirmiştim ya var mıydı ötesi?

Tüm bunlar yüzünden ondan ölesiye nefret etmem ve o okuldan kurtulduğum için mutlu olmam gerekmez miydi?

İstemsizce elimi cebime atıp telefonumun ekranına baktım. Hiçbir arama veya mesaja rastlamadım. Kalbim kırıldı. Ne görmeyi istediğimi biliyordum ama kendime bile dile getirmek istemiyordum.

Oflayarak telefonumu tekrar cebime koyduktan sonra kafamı iki yana sallayıp kitabıma geri gömüldüm.

Zil çaldığı gibi sınıfa gittim. Okul bitince kimseyle konuşmadan direkt binadan çıktım ve durağa yürümeye başladım. Zaten kimse beni tanımadığı için konuşmuyordu. Ben zaten pek sosyal bir insan sayılmazdım. İçine kapanıktım. Ulaş gibiler olmadığı sürece tek kalırdım.

Aklıma Ulaş gelince onu aradım. Yol boyunca konuştuk ve birbirimizi ne kadar özlediğimizi dile getirip durduk. Hafta sonu bize davet ettiğimde seve seve geleceğini söylemişti. Mutlu oldum. O da üzgündü okuldan ayrıldığım için.

Sanırım Saraçlıgil okulundan ayrılmama sevinen tek kişi Buluttu. Ulaştan sonra Bulutla konuştum. Yakın zamanda bana uğrayacaktı. Biraz da olsa iyi hissetmeye başlamıştım.

Eve geldiğimde annem yemek hazırlıyordu. Ona yardım ettim. Daha sonra ders çalışmak için odama geçtim. Muhammet kulaklığını kulağına takmış bilgisayar oyunu oynarken ben köşedeki çalışma masasında ders çalışmaya çalışıyordum.

Yarım saatten fazladır odaklanamadığım için oflayarak başımı ellerimin arasına aldım. Kafayı yiyecektim. Bana ne oluyordu? Neden zihnim patlayacak gibiydi? Neden aklımdan o piç kurusu çıkmıyordu?

Telefonum bir anda çaldığında umutsuzca ekrana baktım. Melih'in ismini görmemle gözlerim irileşirken kalbim ağzıma geldi. Elim ayağıma dolandığında hızla telefonu elime aldım ve koşarak odadan çıkıp banyoya uçtum adeta. Kapıyı hızlıca kilitledikten sonra boğazımı temizledim ve aramayı cevaplayıp kulağıma tuttum.

Sesimi normal tutmaya çalışarak "Ne var?" dedim soğuk bir tavırla.

"Yavrum öncelikle oturacağın evin bacasını sikiyim." diye söze başladığında kaşlarımı çattım.

"Ne diyorsun ya?"

"Ulan hareket edemiyorum. Arabamın ön tekeri çamura battı ve ben ilerleyemiyorum." dediğinde gözlerimi devirdim.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Apr 08 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

ZORBA | BXBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin