2.3

22.2K 1.9K 1.3K
                                    

Kitap kulübündeki etkinlikte yalnızca on kişiydik. Okuldaki birkaç kulübe aynı anda üye olabiliyorduk. Ben müzik, kitap, okçuluk, pozitif bilimler ve aşçılık kulüplerine üyeydim.

Şimdi ise kitap kulübünde herkes sırayla kürsüye çıkarak kendi yazdığı kompozisyonu okuyordu. Kulüpteki hocamız sene boyunca aynı zamanda roman yazmamızı da istemişti. Daha sonra onları kitaplaştıracaktık ve hatıra olarak yanımızda kalacaktık.

Kürsüden inen Bernayı alkışladık hepimiz. Sıra bana geldi. Elimdeki kağıtlarımı alıp kürsüye çıktım.

Hocayla birlikte kulüptekiler karşımdaki sandalyede dikkatlice beni izliyordu.

Boğazımı temizledim. "Benim kompozisyon konum zorbalık." diye başladım sözüme.

"Yağmur arkadaşımız çok güzel bir konu seçmiş. Kendisine de söyledim zaten bunu. Biliyorsunuz çağımızın en büyük sorunu akran zorbalığı." dedi Nermin Hoca diğer öğrencilere hitaben. Öğrenciler onaylayan şekilde geri bildirimde bulundular.

"Seni dinliyoruz Yağmurcuğum."

Bir nefes alıp yazımı okumaya başladım. Zorbalığı iliklerine kadar yaşamış birisi olarak bu konuyu seçmiştim. Yazımı okurken istemsizce sesim kırılıyor, gözlerim doluyordu.

Bitirdiğimde herkes alkışladı.

"Çok güzeldi. Fazla gerçekçi ve içten." dedi hoca bana bakarak. İmayla konuşmuştu. Bu yazıların altının yaşanmışlıkla dolu olduğunu fark etmişti belki de.

"Teşekkür ederim dinlediğiniz için."

Herkesin yazısı bittikten sonra kulüpten çıktık. Berna ve Semihle yan yana koridorda yürürken yazımı beğendiklerini söylediler. Beni tanıyorlar mıydı emin değildim ama birkaç kez Melih'in bahçede bana yaptığı zorbalıklara şahit olmuşlardı.

Üzülüyordum çünkü okuldakiler beni Melih'in üzerimde uyguladığı zorbalıklardan tanıyordu.

Koridorda ilerlerken onlarla ayrıldık. Gülümseyerek vedalaştıktan sonra sınıfa girdim. Ulaş sınıftaydı. Hazır Melih ortalıkta yokken biraz konuştuk. Öğle arasına girmeden önceki ders zili çaldığında nefesim titredi gerginlikten çünkü İspanyolca dersindeydik.

Herkes sınıfa toplandığında Melih arkadaşlarıyla girdi. Ellerimde kitaplarımı sıkıca tutarken kafamı kaldırmadım. Bakmadım ona.

"Serhat uza abicim." dediğini duydum Melih'in.

Biraz sonra Serhat sırama geldiğinde el mahkum yerimden kalktım ve arka sıraya doğru ilerledim. Melih'in sırasına geldiğimde göz göze geldik. Hiç istifini bozmadı. Duvar kenarı boştu ama geçmem için yol vermedi bana.

"Geçsene." dedi kaba bir sesle.

Dudaklarımı birbirine bastırıp önünden zorlukla geçtim. Bacaklarımız birbirine sürtündü. Yerime oturup eşyalarımı sırama koydum. 

Üzerimdeki bakışlarını hissediyordum. Bacaklarımı birbirine bastırdım stresle.

"Getirdin mi kurabiyemi?" diye sordu.

Ona baktım. "Getirdim." dedim soğuk bir sesle.

Dudaklarında keyifli bir gülümseme meydana geldi. Salak.

Başka çarem mi vardı? O kurabiyeyi getirmesem kim bilir yine neler yapardı bana. Biliyordum, eğer getirmesem zorla getirtirdi. Melih'i artık tanıyordum.

Elini üst bacağıma attığında kalbim tekledi. Gözlerimi kırpıştırdım.

"Aferin." dedi. "Öğlen yukarı gel, oraya getir."

ZORBA | BXBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin