2.1

19.9K 2K 1.9K
                                    

Oldukça yabancısı olduğum bir görüntüye bakıyordum şu an. İçim tedirgin dolu bir şekilde gelmiştik ve an itibariyle durduğumuz yer İstanbul'un zengin semtlerinden biriydi.

Arabadan inmeden gözlerimi büyüterek camdan baktım. İstemsizce bakıyordum ve açık konuşmak gerekirse ilk kez bir üç katlı villa görüyordum gerçek gözle.

Önümü devasa boyuyla kapatan Melih sama tıklatıp kaşlarını çatarak inmem için eliyle işaret verdi. Elimi kapının kulpuna atıp arabadan indim.

"Kapını açmamı falan mı bekledin? Çok beklersin." dedi.

"Öyle bir şey beklemedim tabii ki." dedim.

"Bekleme zaten. Kızların bile kapısını açmıyorum, seninkini mi açacağım?"

Ters ters baktım ona. Kızlar gerçekten Melih'ten nasıl hoşlanabiliyordu? Tamam şu inkar edilemez bir gerçekti; Melih her kızın isteyeceği görünüme ve boya sahipti. Ondan dış görünüş olarak etkilenmemek elde değildi. Başarılıydı, sporda iyiydi. Annesi ne kadar hukuk okumasını istede de ünlü bir basketbolcu olacağı yordanabilir bir gerçekti.

Fakat karakteri de bir o kadar kötüydü. İşte bu nedenden ötürü gözümdeki o yakışıklı imajı tamamen kayboluyordu.

Oktay Melih Saraçlıgil, melek görünümlü bir şeytandı.

Üstelik sevgililerine karşı çok verici değildi. İlişkilerinde peşinden koşulan taraf olmuştu her zaman. Onunla ilgili kızlardan dedikodular duyuyordum. Hepsi hayrandı ama bir o kadar da kalp kırıcı olduğunu söylüyorlardı.

Kabaydı, bencildi. Kendi isteği her zaman onun için en önemlisiydi. Yanındakini hiçbir şekilde önemsemiyordu. Narsistti. Kontrolcüydü. Baskındı.

"Neresi burası?" diye sordum.

"Evim." dedi.

Afalladım. "Ne? Sen ciddi misin?"

Yüzünde 'neden şaşırdın ki' ifadesi varken kafasını salladı.

"Benim senin evinde ne işim var acaba?" diye sordum dik dik bakarak.

"Eve atacağım seni." dedi.

Gözlerimi devirdim. "Dalga geçme. Neden geldik buraya?"

"Ben evime gidecektim sen de bir haraç kesici gibi önümü kestin. Sen gelmek istedin." dedi ellerini pantolonunun ceplerine sokmadan önce.

"Ben blöf yaptım. Ayrıca inmek istedim."

"Blöfünü yesinler." diye mırıldandı. "Uzatma gel işte." dedi ve arkasını dönüp yürümeye başladı. Güvenlik kulübesindeki güvenlik onu gördüğü an kapıyı açtı.

"Okula gitmem lazım benim. Eşyalarım orada kaldı. Geri dönmeliyim." dedim arkasından giderken.

Bana dönüp sıkkın bir şekilde baktı. "Yavrum senin kafa iyi mi? Gelmişiz işte amına koyayım daha hala neyi ısrar ediyorsun?"

"Ama eşya-"

Sert bakışlarını gözlerime dikince susmak zorunda kaldım. "İşim var, evde durmayacağım zaten. Çıkışa kalmadan bırakırım seni okula. Şimdi sesini kes yoksa ben kesmesini bilirim."

Dudaklarımı birbirine bastırdım. Susmaktan başka çarem kalmamıştı.

Büyük demir kapıdan geçtik. Yeşil bahçenin yolundan ilerlerken bakışlarım etrafı istemsizce süzüyordu. Çok güzel çiçekler vardı. Hepsinin özenle bakıldığı aşikardı. Kim bilir arka bahçe nasıl güzeldi.

ZORBA | BXBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin