Geçmişinden kaçmaya çalışan dünyaca ünlü efsanevi boksör Derin, İtalya'nın meşhur mafya lideriyle karşılaşırsa ne mi olur?
***
Bir adım daha yaklaştı ve eliyle telefonuma uzanıp aramayı kapattı. Sol elinin üzerinde küçük bir haç dövmesi, parmakların...
Saçlarımı kuruladığım sırada odamın kapısı çalındı. "Girebilirsiniz." dediğimde içeri giren Sezar'dı. Üzerinde siyah bir yün kazak ve bej renginde bir kot pantolon vardı. Kazak pantolonun içine getirilmiş şekildeydi. Saçları iki yana ayrılmıştı ve siyah bir gözlük takıyordu. Kısacası, kalbimi tekletiyordu.
Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
🤍
Elimdeki saç kurutma makinesini masanın üzerine bırakıp hızlıca arkamı döndüm. Belli etmeden elimi yumruk yapıp göğsüme birkaç kez vurduktan sonra nefesimi düzeltip ona geri döndüm.
"Ne vardı?" diye sordum heyecanımı belli etmeden. Onunla küstüm çünkü.
"Ben şirkete gidiyorum, gitmeden önce seni görmek istedim." dedi.
Anladım manasında konuşmadan başımı salladım.
Donuk suratlılığı yine üzerindeydi, yüzüne baktığınızda hiçbir ifade göremezdiniz. İçeri girdiğinden beri bir eli arkasında sanki bir şey saklıyordu.
"Elinde ne var? Neden saklıyorsun?"
"Gözlerini kapatır mısın?"
"Neden?"
"Soru sorma, sadece dediğimi yap."
Sezar şimdi kalbimi tekletmek yerine gıcığıma gitmeye başlamıştı. Eğer benimle böyle konuşmaya devam etseydi kesinlikle onun için iyi olmayacaktı.
"Sinirlenme, hadi ama! Sadece kapat gözlerini."
Yumruğumu sıkıp gözlerimi kapattım. "Umarım bir tür eşek şakası falan yapmıyorsundur yoksa çok fena olur."
Saçlarımın altından ellerini geçirdiğini hissettim. Ardından, boğazımın etrafını saran hafif bir soğukluk hissettim. Ellerimi boynuma götürüp dokundum. Bu bir kolye olmalıydı.
"Aynaya bakmak ister misin?" diye sorar sormaz gözlerimi açıp aynanın karşısına geçtim. "Sezar... Bu kolye çok güzel!" Taktığı kolye beyaz altındandı ve ortasında elmaslarla işlenmiş bir papatya sembolü bulunuyordu.
Tekrar ona dönüp boynuna sarıldım. "Aşkım, ne gerek vardı zahmet etmişsin. Teşekkür ederim."
"Teşekkür etme bana, sen her şeyin en en en güzeline layıksın." diyerek ellerini belime koydu. Ses tonu her zamanki gibi soğuk ama güzeldi.
