KAYIP GEZEGEN 23. BÖLÜM: ANNELİK

En başından başla
                                    

"Piknik mi yapacağız?"

"Evet, sevdin mi? Eğer istemezsen başka bir şey de yapabiliriz-"

Kollarımı heyecanla Barlas'ın boynuna sardığımda sözleri yarıda kesilmişti.

"Saçmalama! İstemez olur muyum? Bayılırım hem de!"

Barlas'ın ellerini belimde hissetmem hiç uzun sürmemişti. Burnunu boynum ve saçlarım arasına dayamış derin derin nefeslerle doldurmuştu ciğerlerini. Huzurlu bir gülümseme dudaklarımda yer ederken kollarımı Barlas'ın boynundan ayırmadan hafifçe geriye çekildim. Gözlerimiz birleştiyse de ne onun elleri belimden ayrılmıştı ne de benim kollarım onun boynundan.

"Ne zaman hazırladın bunları?"

"Dün akşam. Tabii birkaç eklemeyi dışarıdan yaptım ama idare edeceksin artık!"

Gülümseyerek başımı iki yana salladım.

"E ne yapalım? İdare edeceğiz."

Barlas dudağını burnuma hafifçe bastırdığında gözlerim kendiliğinden kapanmıştı.

"Önden buyurun öyleyse hanımefendi."

Barlas bir elini belimden ayırıp diğer eliyle belime destek vermişti arabaya binmemi istercesine.

"Hay hay beyefendi."

Diyerek Barlas'ın arabasında sağ koltuğa hızla yerleştim. Barlas yanıma oturduğunda ise oyalanmadan motoru çalıştırdı ve sahilden hızla uzaklaştık. Birkaç dakika sonra araba ormanlık bir yola döndüğünde gözlerim anlık olarak arabanın tavanındaki sunroof'a kaydı.

"Barlas?"

Heyecanıma yenik düşmüş ve Barlas'a seslenmiştim.

"Söyle güzelim."

"Şey..."

Barlas çatık kaşlarla tereddütlü gözlerime döndüğünde boşlukta kalan elimi dudaklarına götürdü.

"Söyle sevgilim, ne oldu?"

"Oraya çıkabilir miyim?"

Boşta kalan elimle sunroofu gösterdiğimde Barlas dudağının kenarıyla gülümsemişti.

"Elbette güzelim. Ama dikkatli ol anlaştık mı?"

Hevesle başımı salladığımda Barlas bir düğme yardımıyla üstteki sunroofu açmıştı. Hiç vakit kaybetmeden çantamı arka koltuğa bırakıp dikkatlice ayağa kalktım. Artık gövdemin yarısı arabanın dışındaydı. Yukarı çıkmamla arabanın içinden yükselen tanıdık müzik sesi eş zamanlı olarak yükseldiğinde dudaklarımda varlığını koruyan gülümseme iyiden iyiye genişlemişti.

"Çile kokladım karanfil niyetine. Sabrı okşadım zorladım sen diye. Baktım dünyaya senin gözünle. Hep savaş, hep yıkım, ateşler içinde..."

Bu şarkı Barlas'ın gözlerime bakarak söylediği şarkıydı. Barış Akarsu'nun mavi şarkısı. Ve şimdi radyodan yüksekçe çıkan bu şarkıya bir kişi daha eşlik ediyordu tüm duygularıyla. Barlas Korhan....

"Mavi mavi gözlerinde hep sitem mi var? Yoksa insan sevdiğine böyle mi bakar?
Mavi mavi gözlerinde top tüfek mi var? Böyle haksız bir savaştan kim galip çıkar?"

Kollarımı iki yana açtığımda gözlerim ormanlık yollarda geziniyordu. Hiç olmadığım kadar özgür hissediyordum. Sanki bir arabanın içinde değil de gökyüzünde süzülen bir kuş gibi... Kulaklarımda Mavi şarkısı. Sevdiğim adamın sesi. Gözlerimde ise arabamızın geçtiği dar yol ve yolun etrafını saran ormanlar. Yemyeşildi en az gözleri kadar. Boş yollarda sadece biz varlığımızı koruyorduk. Ormanlar bize gülümsüyordu. Yeşillerini bize sunuyorlardı. Tıpkı onun gözleri gibi. Yemyeşil, uçsuz bucaksız, sonsuz, karmaşık ama huzur dolu. Hayatta bir çok mutluluğa kapı aralardınız ancak o Aralık kapıdan her zaman istediğiniz mutluluk çıkagelmezdi. Bazen büyülü mutluluklar gelirdi bazen sıradan, beklenmedik. Benim mutluluğum araladığım kapıdan gelmemişti. Benim mutluluğum kapısız gelmişti. Örülü duvarları aşmıştı. Kilitli kapıları kırıp geçmişti.

SİRİUSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin