Hayatın Bin Bir Türlü Yüzü!

62 6 2
                                    

Deniz bütün bir gece planlar yaptı. Sonra beğenmedi tekrar tekrar düşündü. Sonunda bir yol bulmuştu. Alen'i Türkiye'ye gönderecekti. Zaten dedesinin Türkiye'de kimsenin kullanmadığı bir evi vardı. Babası evin tek çocuğu olduğu için bütün miras babasına ve babasından sonra da ona ve Alen'e kalmıştı. Ama doğrudan oraya gitmesi yeni bir kimliği olsa bile tehlikeli olabilirdi. Bu nedenle önce onu Yenizellanda'ya gönderecekti. Belki bu onun için daha iyi olabilirdi. Orada yaşayan doktor bir arkadaşı vardı. Hem o Alen'e daha iyi bakabilirdi. Ve belki buradan uzaklaşmak zor olsa da iyi bile olabilirdi onun için. Yeni bir kimik yeni bir hayat. Ve sonunda Jesica ile her zaman gitmek istedikleri ikinci memleketleri Türkiye. Bu düşünce kafasına yatmıştı. Sabah saatlerinde aradı arkadaşını. Olanı biteni detayları ile anlattı. Arkadaşı da Alen'i çok iyi tanıyordu. Çocuklukları birlikte geçmişti. Ama o Yenizellanda'ya yerleşmişti. Çok zaman olmuştu Alen'i görmeyeli.

"Deniz Alen sence buraya gelmeye ikna olacak mı? Onu ikna edebileceğine emin misin? Eğer onu ikna edebilirsen aklın bende kalmasın. O benim de kardeşim. Ona elimden geldiğince yardımcı olmaya çalışacağım. Ama sen şimdi onu buraya nasıl göndereceğini düşünmelisin." dedi arkadaşı. Vedalaşıp telefonu kapattılar. Deniz ceketinin cebindeki memurun numarasının yazılı olduğu kartı hatırladı. Daha sonra saatin çok erken olmasına aldırış bile etmeden memuru aradı. Yeni kimliğin hazır olup olmadığını sordu. Memur kimlik ve aynı zaman da bir de pasaport hazırladıklarını ve istediği zaman gelip alabileceğini ya da bir görevli tarafından adreslerine teslim edilebileceğini söyledi. İkinci teklifi kabul etti Deniz.

İki saat sonra kapı çaldı. Gelen bir polis memuruydu. Bir belgeye imza attırdı ve bir zarf içinde pasaportu ve kimliği Deniz'e uzattı. Deniz her şeyin bu kadar hızlı olasına bir yandan seviniyor bir yandan da anlam veremediği kötü hisler duyuyordu. Hiç olmadığı kadar hızlı düşünmeli ve organize olmalıydı. Şimdi kimlik pasaport işi tamamdı. Yenizellanda'ya Alen'i götürecek bir gemi bulmalıydı. Önce uçak ile göndermeyi düşündü. Sonra Alen'in denizi ne kadar çok sevdiğini hatırladı. Bir keresinde Jesica ile okyanusta seyahat etmek istediklerini konuşmuşlardı. Şimdi yalnız çıkacaktı bu yolculuğa ama onun için bu mavi seyahat belki de ilaç gibi olacaktı. Deniz kokusu, huzur veren mavi sular. Bir an düşündü ya Alen orada kendine zarar vermek isterse, ya denizin derin sularında kaybolmak hayatına son vermek isterse ne yapacaktı? Her şey ne kadar zordu...

Deniz plan üstüne plan yapıyor, sonra beğenmiyor her şeyi tekrar kafasında kuruyordu. Alen'i gemi ile göndermek en iyisi olacaktı. Hemen en yakın gemi yolculuklarını bulmalıydı. Uygun bir gemi bulup rezarvasyon yapması gerekiyordu. Evet sonunda gemiyi bulmuştu Nowİ isimli bir gemide son kayıtlar alınıyordu. En yakın kalkacak gemi buydu. Az kalsın unutuyordu. Alen'i kendi ismi ile kayıt ettirecekti. Yeni kimliğini hatırladı. Hiç akıl edip de kardeşinin yeni adına bakmamıştı.

Kimliği aldı ve Alen'in yeni adını okudu. "James Wilson" Alen'in yeni adı buydu. Aslında Alen ismini ona annesi ve babası ortak bir karar ile koymuşlardı. Babası Alen'in adını Ali koymuş annesi Türk olmadığı için ve daha önceki çocuklarının adı zaten Türkçe olduğu için Ali'yi Alen olarak değiştirmişti. Alen belirli bir yaşa kadar da evde iki isimle çağırılmış. Ama sanki daha sonra Ali ismi babasından bir hatıra gibi kullanılmamak üzere rafa kaldırılmıştı. Ali, Alen ve şimdi James... Hayatın bin bir türlü yüzü vardı işte. Başlangıcında ortasında ve sonunda ne olacağını kimse bilemiyordu...

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
ALENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin