10.Bölüm: Uyanış

En başından başla
                                    

"Kızıl Yıldız..." diyebildi Hikaru, kızıl arkadaşını kapıda serum ve hasta kıyafetleriyle görünce. Cümlesine devam edemedi çünkü bir öksürük krizi tuttu onu, hemen yan masada duran sudan içti. Xio Ting onun yaşadığını görünce kızıl saçlarını önemsizce düzeltip ona doğru koştu. O soğukkanlı kızın yerini bambaşka bir şey almıştı, Xio Ting dostunu ona bakarken görünce dayanamadı, sağ gözünden bir yaş aktı. Hikaru da aynı şekildeydi. Birbirlerine öyle sıkı sarıldılar ki, resmen ikisinin de suyu çıkacaktı. İkisi de ağladığını gizlemeye çalışıyordu çünkü birbirlerinin ağladığını görmesini istemiyorlardı, bunun nedeni de galiba ikisinin de karşı taraftakini üzmek istememesiydi. Fakat ikisi de yeterince üzgündü.

"Çok korktum..." dedi hıçkırırken Hikaru. "öleceğini sandım ve ölesiye korktum, Xio Ting."

Bunu duyan kızıl kız onu teselli edercesine sırtını sıvazladı. İkisi de omuzlarının göz yaşlarıyla ıslanmasını sorun etmiyordu, eninde sonunda bu sarılma bitti ve Xio Ting, Hikaru'nun yattığı yerin yanında olan sandalyeye oturdu. Aynı Hikaru'nunkiler gibi gözleri hâlâ yaş doluydu. Elinin tersi ile gözyaşlarını sildikten sonra hüzünlü bir gülümsemeyle biricik dostuna baktı.

"Ben de çok korktum, Hikaru. Yaptığın şeyi duyunca çok ağladım, iyi ki varsın." dedi Xio Ting titreyen sesi ile. Derin bir nefes alarak titrek sesini düzeltmeye çalıştı. Hikaru, bu çabasına gülümsedi. Hatta gülümsemekle kalmadı ve güldü, o gülünce Xio Ting de güldü. Delirmenin eşiğine gelmiş, hatta delirmişlerdi. İkisi birden kahkaha atmaya başladılar.

"Bu çok trajikomikti." dedi Xio Ting gülerken. Biri güldükçe öteki de gülüyordu ve delirmiş gibi gülüyorlardı. Hatta neredeyse gülerken ağlayacaklardı, son anda durdular.

"Şaka gibi ya," dedi Hikaru gülmekten ağrıyan karnının üstüne kolunu koyup biraz baskı yaparken. "ne hallere düştük ya, ilk kriz geçirdim, sonra ağladım, şimdi de gülüyorum."

"Ben zaten kafadan gitmiştim de seni kaybetmemiz güzel olmadı." dedi Xio Ting ise. "Çığlıklar hâlâ beynimde yankılanıyor. Hele hele Chaehyun'un çığlıkları. Bahiyyih ve Yeseo da beni aşırı etkiledi, çünkü Bahiyyih'e ihanet etmiş, Yeseo'ya ise yardım etmiştim. Korkunç." diye devam ettirdi. Olanları hatırlayınca acıyla gözlerini kapattı. Hikaru da aynen onun gibi yaptı, bu korkunçtu. Hatta caniceydi, vahşiceydi, iğrenç ve aşağılık bir oyundu.

"Daha önce ölüm kokuyorduk. En azından şimdi kokmuyoruz." dedi dalgın bir şekilde Xio Ting.

"Mezarlığın içinden çıktığımız için olabilir mi?" diye sordu Hikaru ise sinir bozukluğuyla. Xio Ting tekrar gülmeye başlayınca kısa kız da ona hafifçe vurarak hafifçe güldü.

"Daha iyi bir benzetme yapılamazdı, aslında doğru söylüyorsun ama neden güldüğümü inan ben de bilmiyorum." dedi Xio Ting.

Hikaru bunu onayladıktan sonra kısa süreli de olsa bir sessizlik oluştu. Kızların kafası karışıktı, hem de çok karışık. Ne yapacakları, bundan sonra ne olacağı, hayatlarına nasıl devam edecekleri ve bu saçma oyunu kimin yaptığı gibi milyonlarca soru vardı akıllarında. Bilinçaltlarına yerleşen onca ölüm, burunlarına hâlâ kan kokusu gelmesini sağlıyordu, kızlar bundan pek de memnun değildi fakat öyle bir odaklanmışlardı ki sessizlik veya koku umurlarında değildi. Birkaç dakika sonra, sessizlik sessizlikten çıkıp ortama tiz bir ses yayılınca Hikaru konuştu.

"Sence bunu kim yaptı?"

Xio Ting, bu soruyu hiç beklemediği için bir an afalladı. Daha sonra derin bir nefes alarak düşünmeye başladı. Etrafında şüpheleneceği tek bir kişi vardı, o da öğretmenleri, en çok da müdürleriydi. Aklına daha kimse gelmiyordu. Ne kadar itibarlı, ne kadar zengin olabilirdi bunu yapanlar? Kendilerinden ne kadar nefret ediyor olabilirlerdi bu acımasızlığı yapmak için? Onlar ne yapmışlardı ki; kim öylesine birkaç kızdan nefret ederdi, kim öylesine yaşayıp giden birkaç kızı öldürmek için zalim bir oyun oynatırdı? Bunu yapanların vicdan veya acıma duygusu yok muydu, onlar insan değil miydiler?

"Hangi piç yaptı bilmiyorum ama aklıma ihtimal olarak en büyük müdür geliyor." dedi sinirle. Bunu düşündükçe sinirleniyordu; bu oyunu yapanların kellesini almak, ona işkenceler uygulayıp kendilerine attırdığı çığlıkları bu oyunu bulup oynatana da attırmak istiyordu. "Kim yapmış olursa olsun, beni kanun bile zor durdurur o herifi öldürmek için."

Hikaru kafasını salladı, bunu yapanın erkek olduğunu adları gibi biliyorlardı. Bunu bir kadın yapamazdı, hiçbir kadın bunu yapacak kadar acımasız olmazdı -daha doğrusu olamazdı- çünkü kadınların annelik içgüdüsü vardı ve -eğer deli değillerse- kimsenin kendi cinsinden birkaç çocuğa bunu yapacağını düşünmüyorlardı ve haklılardı. Grubun arasında hiç erkek yoktu, bunu yapabilecek tek kişinin cinsiyeti erkekti. Zaten şüphelendikleri kişiler de erkekti.

Biraz geren bir sessizlikten sonra birbirlerine tekrar sarıldılar çünkü haddinden fazla konuştuklarını biliyorlardı. Sonunda kısa boylu, nazik doktor içeri girdi. Mutlu gibiydi, kocaman gülümsemesini takınmıştı.

"Kızlar, arkadaşınız Mashiro uyandı!"










Nasıldı? O kadar aradan sonra gelen bölüm tatmin etti mi?

Mashiro'nun uyanacağını önceden tahmin etmiş miydiniz?

İşlerin arkasında çok büyük bir sır yatıyor, birileri uzun zamandır bu oyunu planlıyor. Sizce ne kadar zamandır planlanıyor bu oyun?

"Ebe Sensin"i oynayan kızların dokuzu da aynı kızlar olabilir mi? Sizce ölen kız kim ve nasıl öldü?

Bir dahaki bölümde görüşmek üzereee📚💎❤️‍🩹🥹

(1258 Kelime)

EBE SENSİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin