KAYIP GEZEGEN 3. BÖLÜM: ÇARESİZLİK

Start from the beginning
                                    

"Aklımı kaçıracağım aklımı! Unutamazsın! Beni, bizi unutamazsın anladın mı?"

"Kendine gel artık! Oğlum nerede?!"

Barlas sinirlenmeye başladığında içeriye girmeye çalışırken yerimde asılı kalmıştım. Sonra bir telefon sesi hıçkırık seslerime karıştı. Barlas telefonu açtığında bir kaç onaylar tınıda sesler çıkarttıktan sonra telefonu cebine koyarak kapıya yöneldi. Hızla kolunu tuttuğumda siniri giderek artıyordu.

"Gidiyor musun? Gidemezsin! Nereye gideceksin?!"

"Yeter delirmişsin sen! Rahat bırak beni!"

Kolunu daha da sıkı kavradığımda sıkıntıyla nefesini dışarı verdi. Beni nasıl unuturdu? Benim kalbim onu ezberlemişken o nasıl unuturdu beni?

"Barlas... şaka yaptığını söyle. Şaka olduğunu söyle! unutmadım de..."

"Yeter! Sizi tanımıyorum. Biriyle karıştırdığınızı ve kötü anılar hatırladığınızı düşünerek bu saçma anı unutuyorum. Bir daha olmasın."

Ayaklarım kala kalmıştı olduğu yerde. Barlas elimi kavrayıp kolundan ayırdığında çaresizce gözlerimi kapatmıştım. Yalnızca arabadan yükselen motor sesini duyana kadar orada durmuştum. Sonrasını tahmin bile edemezsiniz. Barlas'ın içine binip uzaklaştığı arabanın ardından dakikalarca ağlayarak koştum. Daha sonra nefesim kesildi. Yolun ortasında dizlerim asfaltla buluşurken delirmiş durumdaydım. Belki de onu bulduğum bu anda kaybettiğim andan daha fazla ağlıyor daha fazla acı çekiyordum. Barlas o kazada ölmemişti kalbindeki beni öldürüp devam etmişti yaşamaya. O kaza onun değil benim canımı almıştı. Benim nefesimi kesmişti. Kalbindeki benle bindiği o arabadan bensiz çıkmıştı. Ağlamam yavaşlarken yeni algılıyor gibi gözlerimi kırpıştırdım. Oğlumu almaya geldim... Oğlumu... Eymen'in babası... Hayır hayır hayır! Barlas... Barlas evlenmiş miydi? Benden gider gitmez... Çocuğu mu olmuştu. Olamazdı değil mi? yanlış anlamıştım. Kesinlikle bir yanlışlık olmalıydı. Bir terslik.... Ayaklarımı zar zor hareket ettirirken geldiğim yolu yavaş adımlarla geri döndüm. Aklımda binlerce soru vardı. Aklımı kaçırmak üzere hissediyordum. Parçalar birleşmek bilmiyordu kafamda. Hafızasını kaybetmiş olabilir miydi? Ve sonra gidip.... Gözlerimi acıyla kapattığım da açık bıraktığım kapıdan hızla girip eşyalarımı alıp çıkmıştım. Arabaya biner binmez titreyen ellerimle Batuhan'ı arayarak arabayı çalıştırdım.

"Alo? Efendim Güzelim."

Sesimin net çıkabilmesi için elimden geleni yaptıysam da becerebildiğimi düşünmüyordum. Nefesim bile titriyordu. Her bir uzvum titriyordu.

"Batu hemen bana gel hemen!"

"Adel? Ağladın mı sen? O sesin hali ne? Neredesin-"

"Batu soru sorma hemen bana gel on dakikaya evdeyim."

Telefonu kapatır kapatmaz hızımı arttırmıştım kulaklarımda Barlas'ın sesi avaz avaz yankılanıyordu.

"Ömrümün sonuna kadar seveceğim tek kadın sen olacaksın, Adel Rana Arın."

"Yalancı!"

diyerek haykırmıştım motor sesine karışan sesimle.

"Sizi tanımıyorum."

"Tanıyorsun..."

Diyerek eklemiştim fısıltıyla.

"Öğretmen hanım."

Acıyla gözlerimden yaşlar firar etti.

"Sizi daha önce hiç görmedim."

"Nasıl bir şey ya bu? Nasıl dayanacağım ben buna?"

SİRİUSWhere stories live. Discover now