Denizden biraz uzaklaştıktan sonra bakışlarım yine Barkını bulmuştu. Az öncenin aksine bakışları bomboştu. Deniz ile Elaların yanına geçerken Ulaşlarda gelmişlerdi. "Demek meşur Hera ve Deniz sonunda geldiler." Ela Ulaş'a Hera ve Denizi anlatırdı. Ulaş beraber yaptığımıs saçma sapan tüm anıları detayına kadar biliyordu.

"Demek Elomuzun meşur sevgilisi sensin Ulaş bey. Ama bizden kız almak zordur bilesin." Deniz yine abilik taslıyordu. Hayatımıza giren her erkeğe aynısını yapıyordu. "Klasik Deniz. Abilik taslamaktan asla sıkılmıyor. Çok takmayın onu." Deniz bunu dememle birlikte saçlarımı karıştırmaya yeltenmişti.

Hemen geri kaçıyordum ki vicudum tanıdık bir bedene çarpmıştı. Diğerleri kendi aralarında konuşmaya devam ederken ben ona odaklanmıştım. "Galiba bugün güzel olduğun kadar sakarsın." Barkın hayran olduğum sesiyle konuştuğunda sırtım hala bedenine yaslıydı.

Başımı yukarı doğru kaldırıp yüzünü görmeye çalışmıştım fakat aramızda hatrı sayılır bir boy farkı olduğu için pek mümkün olmamıştı. "Demek güzel olduğumu kabul ediyorsun." yüzümde bir tebessüm olmuştu çünkü Barkın'ın biraz önce gördüklerı yüzünden tavırlı olmasını asla istemiyordum. "Aksini idda ettiğimi hatırlamıyorum." bunu dediği sırada elleri kalçam ve belim arasında kalan yere yerleşti. Bu ne arkadaşça bir tutuştu ne de arkadaştan fazlası.

"Ohoo bunların kafa uçmuş. Aloo size diyoruz!" Ulaş'ın sesini duyduğumda içimden ona hatrı sayılır hakaretler geçirmiştim. "Size sesleniyoruz kaç saattir. İçeri gireceğiz hadi." Barkın Ulaş'a çok pis bakıyordu. Sikçek heralde Pera! Kocan elden gidiyor!  İç sesim yine saçma sapan başlamıştı. Hem ne o öyle ayıp ayıp kelimeler.

"Ulaş sen bize diyeceğine yürü kardeşim." diye adeta tıslamıştı Barkın. Sinirli hali de ayrı ayrı yakışıklı. İtiraf etmeliyim Barkın her kızın ideal tipiydi fakat benim onu sevmemin sebepleri çok farklıdı. Ben onun verdiği değeri seviyordum. Gösterdiği sevgiye hayrandım. Hayatında olan insana gerçekten özel hissettiriyordu.

İçeri girerken Barkın ellerini belimden çekmişti. Anlık bir refleksle ona döndüğümde bana baktığını gördüm. "Bugün gözlerini benden alamıyosun galiba Yeşil?" Her seferinde farklı bir lakap takmak zorunda mıydı? "Sarışına ne oldu. Her seferinde lakap mı değiştiricez?"

"Sarışını sadece tek bir kişi için kullanabilirmişim. O kişiyi kırmak istemem." Yüzümde bir tebessüm oldu. Hâlâ Pera ve benim aynı kişi olduğumu anladığına emin olamasamda onun hayatında olmak güzeldi.

Konuşurken bizimkilerin yanına varmıştık. Böyle ortamları pek sevmezdim çünkü aşırı kalabalıktı. Yinede şanslıydım bizimkiler diğerlerine kıyasla köşede bir masadaydılar. "Bu gece kopuyoruz değil mi!" Elanın bu kadar hızlı adapte olabileceğini düşünmüyordum. "Görende her gün mekan mekan gezen biri sanacak kızım." dediğimde bana göz devirmişti.
"Mayısçım lütfen içindeki yaşlı kadını emekliye ayır ve genç olduğunu hatırla. Yoksa destek kuvvet olarak Deniz seve seve devreye girer." Onlara göz devirdiğim sırada Deniz yanıma geldi ve kolunu omzuma attı. Kulağıma yaklaştı ve benim duyacağım şekilde konuştu. "Biraz gevşe. Sadece bize odaklan ve eğlenmene bak."

Denize döndüm ve gülümsedim. Sıcak basmıştı. Üstümdeki ceketi çıkarıp masaya çantamın yanına koymuştum. Denizle yüzlerimiz fazla yakın duruyordu ve bu beni geriyordu. Hayır Barkın yanlış anlarsa diye geriliyorum. Ben içimden bu düşünceleri geçirirken bu ortamda yüzünü en son görmek istediğim kişiyi görmüştüm. Afra.

Ne zaman olduğunu bilmiyordum fakat Afra burdaydı ve az ilerde Barkın ile konuşuyorlardı. Fazla yakınlar. İçimde bir şeylerin acıdığını hissettim. Baştan beri niye çabalıyordum ki. Onun sevgilisi vardı.

Aralarında öyle bir durum olmadığını söylesede bal gibi öyleydi. Görüyordum. Elalar aralarında bir şeyler konuşuyorlardı. "Deniz ben lavaboya gidiyorum. Ela sorarsa söylersin olur mu?" Deniz yüzümde nasıl bir ifade gördüyse endişelenmiş gibiydi. "Tamam tamamda iyisin değil mi? Gelmemi ister misin?"

Onu rahatlatmak ister gibi güldüm. "Şapşal kızlar tuvaletine nasıl girmeyi planliyorsun? Ayrıca klasik Mayıs hallerim bilirsin bir şeyim yok." Kalabalığın arasında ilerleyip sonunda lavaboya ulaşmıştım.

Ağlamamak için zor duruyordum. Ellerimi suyla ıslatıp boynuma sürmüştüm. Bu biraz ferahlamamı sağlamıştı. "Salaksın kızım sen. Salak. Salak Pera. Ne olacaktı. Ne olmasını bekliyordun yani." Kendi kendime konuşurken bizimkiler daha fazla meraklanmasın diye lavobodan çıkacakken lavabonun kapısında Barkını gördüm.

"Senin ne işin var burda?" diye sorduğumda bana üzgün bir ifadeyle baktı. "Afra nerede onun yanına git bence. Sevgilini gek bırakma." Barkın'ın yanında geçip gidecekken o klişe hareketi yaptı ve kolumdan tuttu.

"Pera yapma." Pera. Anlamıştı. Fakat benim istediğim bu değildi. Beni görmeden, duymadan uzaktan sevsin istemiştim. "Pera kim bilmiyorum fakat bırak beni. Benim adım Mayıs. Ve ben sevgilisi olan biriyle daha fazla bu şekilde durmak istemiyorum."

"Neden hâlâ yalan söylemeye devam ediyorsun. Kaç senedir sıkılmadın mı bu oyundan Pera. Neden normal iki üniversiteli gibi olamıyoruz. İlla bir gizem mi olması gerekiyor." Kaç senedir mi dedi o?

Gitarın Son Notası *TextingWhere stories live. Discover now