꒰ঌ 2 ໒꒱

205 21 83
                                    


୨ kazuyla barbiecilik zamani ୧

kazutora
bunlar niye kayboldu birden

baji
HMMMM
kanka supheli...

kazutora
bok kokusu aliyorum kanka

baji
kanka ben de
acaba kim sicti sivadi su an

kazutora
hmmm
SUPHELI....

chifuyu
sizden nefret ediyorum

⊹。₊°⟡.⸙͎۪۫ ༄

"ee y/n söylemeyecek misin kime aşıksın da bu kadar meraklısın evlenmeye." kulağıma bir de gülme sesi eklenince sinir katsayımın arttığını hissedebiliyordum.

içimden 10'a kadar sayarken dudaklarımı kemirdim. ne kadar aptal bir kızdım da bu kadar erken yakalanmıştım.

"ya y/n şeyden bahsediyor," emma bir anda konuşmaya başlayınca direkt olarak ona baktım. devamında ne diyeceğini bilmiyordu ama durumu kurtarmaya çalıştığı da belliydi. "şeyden bahsediyor,"

mitsuya tek kaşını kaldırarak baktı. "neyden?" duraksadı. "ne gizliyorsunuz benden?"

"ne gizleyeceğiz senden ya mitsuya! y/n yeni bir animeye başlamış. ana karaktere baya aşık olmuş. ondan bahsediyordu. bunu bir anda sana söylemek istemedi. muhtemelen garip karşılamandan korktu." gergince gülümsedi.

mitsuya bunları duyduktan sonra koca bir kahkaha patlattı. ben de refleks olarak güldüm. neden gülüyordum? daha da önemlisi mitsuya neden gülüyordu?

"bunu aptalca falan karşılamam y/n merak etme." bana bakarak konuştu. göz göze gelmemizle gözlerinin çok güzel olduğunu fark ettim.

başımı 'anlaşıldı' der gibi aşağı yukarı sallarken emma limonatalara yöneldi ve içeri götürdü. ben de arkasından ilerledim.

mitsuya'nın aldığı cipsler ve benim aldığım koca bir tablet çikolatayı da ayrı ayrı ikram ettikten sonra rahatça yerimize oturmuştuk.

hala gergin hissediyordum. sanki her an mitsuya onun hakkında 'kim bu yakışıklı' dediğimi öğrenecek gibiydi.

ortam derin bir sessizlik içindeyken mikey bunu bozmak istercesine boğazını temizledi ve ardından dudaklarını araladı.

"mitsuya bana sunucuya geldiğini söyledi y/n. neden daha önce almadık ki acaba? garip. oysa çok uzun zamandır da tanışıyoruz."

söylediklerini düşünmeye başladım. beni niye alsınlardı ki? sonuç olarak sunucudaki herkes arkadaştı. hem de yakın arkadaş. bense sadece emma'yla yakın arkadaştım. mikey ile de yakın olduğumuzu pek söyleyemesem de arkadaştık işte. ama diğerlerini tanımıyordum bile.

mikey benden de bir iki cümle bekler gibi bakarken ben ise kafamda cümleleri toparlıyordum. "bilmem ki... arkadaşlar arasında bir sunucu işte. beni neden arkadaş grubunuza alasınız?"

"ya şey," emma konuşmaya başladığında kafam otomatikman ona döndü. "hepimiz arkadaşken açmadık zaten o sunucuyu. sadece baji, ben ve mikey çok önceden arkadaştık. diğerleriyle sunucuda tanışıp yakınlaştık sayılır."

mitsuya onay verircesine kafasını salladı ve sunucunun kurulma hikayesini o devam ettirdi. "sonrasında ben ve draken tanıştık. bizim tanışmamız biraz garipti. sonrasında hiç görüşmemiştik ama. kim bilebilirdi ki saçma sapan tanıştığım çocuğun gelecekte en yakınlarımdan olacağını." konu bana ilginç geldiğinden pür dikkat dinliyordum. o ise derin bir nefes alıp devam etti. "benle tanıştıktan bir süre sonra da mikey ile tanışmışlar. sonra da baji ve kazutora tanışmış. işte öyle öyle aynı ortamlarda bulunduk bir süre. sonra kazutora dönüp neden bir discord sunucumuz olmasın ki dedi."

"neden whatsapp grubu değil ki?"

"bilmem. onu da kazutora'ya sor. bir süre discordda takıldıktan sonra bir de whatsapp grubu açtık ama discord kadar sarmayınca orda çok da aktifliğimizi korumadık."

garip hikayeydi. genel olarak çok arkadaşım olduğunu söyleyemezdim. emma haricinda kimseye bir şeylerimden bahsetmezdim. emma hariç kimse de bana hayatı hakkında bir şeyler anlatmaz. o yüzden bu hikaye önemsiz de olsaydı ilgimi çeker, dikkatle dinlerdim muhtemelen.

bir de soru soracakken telefonumun çalmasıyla dikkatler dağıldı.

telefonuma baktığımda annemin aradığını gördüm. kendisiyle kavga ettikten sonra direkt olarak evden çıkıp buraya gelmiştim. babamın eve gelme saati de yaklaşınca aramaya başlamıştı herhalde.

tüm odağım telefonumdayken dudaklarımı ısırıyordum.

ayağa kalkıp diğer odaya geçtim telefonu açabilmek için. arama kapanınca bu sefer de ben annemi aradım. ilk çalışta açmıştı.

"nerdesin sen? baban gelmeden evde olman gerektiğini biliyorsundur umarım tatlım." annemin sinirli sesiyle birlikte yutkunmuştum. sohbete dalınca geçen saatin farkında değildim belki ama yaklaşık 40 dakika sonra babam evde olacaktı ve benim bu sürede eve geçme olasılığım çok düşüktü.

babam normalde eve giriş saatlerime pek takılmazdı ama geçenlerde olan bir olay yüzünden biraz katılaşmaya başlamıştı bu konuda. ondan önce gidip göze batmasam iyi olurdu.

kısaca tamam diyip telefonu kapatmıştım. koşarak salona girdim. "beni eve bırakır mısınız? mikey senin motorun vardı dimi? acilen evde olmam lazım lütfen eve bırak beni. ne istersen yaparım gerçekten." hızlıca konuşurken mikey onaylayıp ayağa kalktı.

"ben bırakayım istersen?" mitsuya lafa atladığında üçümüz de ona bakmıştık. "ordan da eve geçerim direkt. uyar mı size?"

"bana fark etmez. beni yarım saat içinde eve bıraksanız yeter. kimin bıraktığı çok da önemli değil." hızlıca telefonumu çantama atarken kapıya doğru yöneldim.

"ne bu acele?" emma peşimden gelirken tedirginlikle sordu. ses tonunu düşürüp yaklaştı biraz. "babanla mı kavga ettiniz?"

"aşkım ben eve geçince anlatırım her şeyi." ben ayakkabımı giyerken mitsuya ve mikey de gelmişti. mitsuya da ayakkabılarını giyip kapının önündeki motoruna ilerledi.

kaskını bana verince garip garip baktım. "sen taksana bana niye veriyorsun?"

"hayır ya sen tak." baskın sesi takmak zorundaymışım gibi hissettiriyorken taktım. o da o sırada motora binip çalıştırmıştı. son kez mikey ve emma'ya da bakıp arkasına bindim.

motorlardan oldum olası korkardım açıkçası. mitsuya ve arkadaş ortamı da biraz serseri tipler olduğundan eminim ki fazlasıyla hızlı sürecektir. düşme korkumla başa çıkamayacağımı anlayınca mitsuya'nın beline sarıldım. en azından bu şekilde güvende hissettiriyordu.

"nereye gideceğiz? bu arada yavaş gideceğim. korkmana gerek yok." diyince direkt çıkıştım.

"hayır hayır hızlı git." dedikten sonra bir baş sallamasıyla onay verdi. ben de gideceğimiz yerin yani evimin adresini verdim.

sessiz geçen bir yolculuğun ardından evin bir arka sokağında durmuştuk çünkü ben böyle istemiştim. annemin balkonda olması ihtimaline karşı evin önünde inemezdim. kendisi tarafından soru yağmuruna tutulmayı istemiyordum.

motordan inip kaskı mitsuya'ya geri verdim. kocaman gülümseyerek kendisine baktım sonrasında."çok teşekkür ederim. gerçekten çok çok teşekkür ederim." o da bana gülümseyince içim ısındı bir nevi. gülüşü sıcacıktı. "sana daha sonra bir şekilde ödeyeceğim bunu ama şimdi fazlasıyla acelem var. tekrardan çok teşekkür ederim, görüşürüz." el sallayıp arkamı dönerek eve doğru ilerledim.

"teşekküre gerek yok saçmalama. görüşürüz dikkat et kendine!" diye seslendi arkamdan.

bugün öğrendiğim tek şey mitsuya'nın çok güzel kokuyor olmasıydı.

。・:*:・゚★,。・:*:・゚☆

cok sacma bi bolumdu sevmedim 😭
diger ficlerimde her seyi uzatiyodum 2.bolumde falan yakinlastirmiyodum bu ficte niye boyle oldu hic anlamadim...

neyse fazla sorgulamayalim bence 🤚🤚

cok karisik yazmisim bu arada OZRDLRM!!
duzenlemeye usendim

☆ forelsket | mitsuya takashiWhere stories live. Discover now