ichi

18.9K 1.1K 962
                                    

''B-Babacık...''

''Daha yüksek sesle, bebeğim.''

''B-Babacık!''

''Bağır bebeğim!''

''Becer beni babacık!''

*

Güneşli bir Mayıs günüydü o gün. Parlak, neşe verici ancak sıcak. Chanyeol elleri cebinde bir şekilde merdivenlerden indi, bahçenin içinden kapıya yürüdü ve kapıyı açıp bahçeden çıktı.

Çocukluğundan beri en yakın arkadaşı olan Baekhyun'u evinden almak için sokağın başına kadar yürüdü, sıcak olmasına rağmen oldukça sessiz bir gündü bu gün. Etrafta hemen hemen hiç insan yoktu, Chanyeol sessiz adımlarla yürümeye devam etti ve büyük çatısı olan küçük villanın önünde durdu.

Ancak arkadaşı nam-ı diğer aptal Baekhyun yine uyuyakalmıştı.

Elini yüzüne götürüp alnına hafifçe vurduğunda,

''Seninle ne yapacağım ben?'' diye mırıldandı dev, kendi kendine.

Baekhyun aşırı derecede tembel biriydi ve büyük ihtimal dün geceki bilgisayar ve Playstation oyunları yüzünden yine geç yatmıştı. Chanyeol evin bahçesine doğru yürüyüp kapıyı açtı ve içeri girdi, onu uyandırmak için her zaman kullandığı metodu kullanacaktı.

Çimenlerin içine doğru daldırdı elini ve küçük küçük taşlardan aldı. Baekhyun'un anne babası oğullarının aksine aşırı çalışkan insanlardı, şu anda işte olmalılardı.

Chanyeol elindeki taşı, 2. Katın penceresine doğru hızla fırlattı ve taş, küçük olmasına rağmen büyük bir gürültüyle ses çıkardı.

''Baekhyun!'' diye bağırdı uzun boylu çocuk, ellerini ağzına siper ederek, ''Uyan artık seni serseri!''

Birkaç saniye sonra avucundaki taşları da fırlatmaya başladı ve az sonra, pencere yavaşça açılmıştı. Dağınık, kahverengi saçlı bir çocuk uykulu gözleriyle pencerede belirdikten sonra,

''Ne yaptığını sanıyorsun, lanet olası?!'' diye bağırdı Chanyeol'a, yarı açık gözleriyle. Oldukça yorgun görünüyordu, dev çocuğun gözlerinin altında bulunan mor halkaları aşağıdan bile görebilmişti.

''Ben seni her sabah bu şekilde beklemek zorunda mıyım, Byun Baekhyun?!'' diye bağırdı Chanyeol'da ona aynı şekilde karşılık vererek ve kaşlarını çatarak, ''Zilin çalmasına henüz 1 saat olsa da her sabah seni bu şekilde beklemekten cidden bıktım, anlıyor musun?!''

''Ne yapayım, telefonun alarmını duymamışım,'' diye hayıflandı Baekhyun, dağılmış saçlarını düzeltirken. Süt dökmüş kedi gibi görünüyordu şu an.

Chanyeol derin bir nefes alıp verdikten sonra elini burnuna götürüp hafifçe kemeri sıktı, ardından kafasını kaldırıp pencereden ona bakmaya devam eden pijamalı arkadaşına dikti gözlerini.

''Her sabah aynı konuşmayı yaptığımızın farkında mısın sen?'' diye sordu ona, yumuşak bir sesle.

''Farkındayım,'' dedi Baekhyun, pişkince. Yüzünde alay dolu bir sırıtma varken bunu duyan Chanyeol sinirlenerek tekrardan bağırdı,

''Bana laf yetiştirmeyi bırakıp giyinmeye başla, seni sürtük!''

''Tamam, tamam, bağırma,'' diye mırıldandı Baekhyun, arkadaşının tüm ikazlarına rağmen konuşmaya devam ederek. Farkında mısın bilmiyorum ama bu sokakta bizden başka insanlar var ve seni duymak zorunda değiller.'' Saçlarını düzeltmeye çalıştı, Chanyeol'sa gözlerini kapatıp elini tekrardan yüzüne götürüyordu. Küçük olanın bu umursamaz tavırları onu cidden sinirlendiriyordu, ne zaman büyüyüp olgunlaşacaktı bu çocuk? Üstelik Baekhyun ondan yaş olarak büyüktü!

Drunk In LoveWhere stories live. Discover now