''Sadece konuşmayı kesip giyinmeye başlayamaz mısın?'' dedi dev hafifçe, gözlerini açtığında.

''5 dakika içinde geliyorum, bir yere kaybolma,'' diye mırıldandı Baekhyun Chanyeol'a gözdağı vermeyi unutmadan, ardından pencereyi kapatıp perdeyi çekti.

Onun içeri girdiğini gören uzun çocuk derin bir nefes alıp, ''Lanet olsun sana Baekhyun,'' diye fısıldadı Chanyeol yorgunlukla. Evin kapısına doğru yürüyüp eşiğe oturdu ve kısa çocuğun hazırlanıp gelmesini bekledi.

Kısaca bahsetmemiz gerekirse, Park Chanyeol, henüz 18 yaşında olan bir son sınıf öğrencisiydi. Ailesi ile mutluydu; onu seven bir ablası, annesi ve sevgi dolu bir babası vardı. Hayatını yaşamaktan çok hoşlandığını cidden söyleyebilirdi, okulunda karakteri ve dış görünüşü yüzünden popülerdi, sürekli kavga etse de çok sevdiği bir yakın arkadaşı vardı ve derslerinde başarılıydı. Koridorda her dolaştıklarında insanların onu gıptayla süzmesi, hayranlıkla ona bakması ve bu gibi şeyler gerçekten hoşuna gidiyordu. Pohpohlanmayı seviyordu, bunu asla inkar edemezdi. Ancak tüm bunlara rağmen, Chanyeol hayatı boyunca hiçbir zaman kendini beğenmiş ve bencil biri olmamıştı.

Kulak hizasında olan siyah saçları, dolgun dudakları ve derin bakan gözleriyle okuldaki kızlar arasında da çok tanınan biriydi Chanyeol. Okuldaki çoğu güzel kızın onunla birlikte olmak istediğini başkalarından duyardı hep.

Ancak Chanyeol'ün şu ana dek hiç kimseyle romantik bir ilişkisi olmamıştı.

Dev aşkın gereksiz bir şey olduğuna inanıyordu. Evet, öyleydi. Dünyadaki çoğu kavganın ve yaşanan olayların asıl neden aşk değil miydi zaten? Romeo, Juliette'e duyduğu aşk yüzünden ölmemiş miydi?

İşte bu yüzden, Chanyeol kendini o üç harfli şeyden ve kız- erkek kim olursa olsun herkesten uzak tutuyordu. Gereksiz şeylere ihtiyacı yoktu.

O müzik dinlemeyi, enstrüman çalmayı ve arkadaşlarıyla vakit geçirmeyi severdi... Özellikle de Baekhyun'la. Baekhyun'la bebeklik arkadaşlarıydılar, ailesi bu sokağa ilk taşındığında onun ailesiyle tanışmıştı ve bunun sonucunda o ve dev arkadaş olmuşlardı. Baekhyun, Chanyeol'ün aksine, Baekbeom adında bir ağabeye sahipti ve o da tıpkı Chanyeol&Baekhyun gibi, Chanyeol'ün ablası Yoora ile yakın arkadaştı.

Baekhyun Chanyeol için iyi bir arkadaştı, çok aptal, hatta bazen pısırık görünse bile, dev için sır dolu, kapalı bir kutuydu. Onun dışında başka yakın olduğu biri yoktu zaten, küçük olan onun ilk ve tek yakın arkadaşıydı. Sonsuza dek de öyle kalacaktı.

*

''Ben aşağıda seni beklerken banyo yaptığına inanamıyorum, Baekhyun,'' diye homurdandı Chanyeol, okulun koridoruna girdiklerinde. Bugün son sınavlar olduğu için, okul çok kalabalık ve gürültülüydü, Baekhyun arkadaşını duyabilmek için neredeyse ona yapışmış bir şekilde yürüyordu. Kafasını ona çevirdikten sonra gözlerini hafifçe devirdi.

''Dün uyuyakaldığım için duşa girmeyi unutmuşum ve ayrıca çok hızlıydım, şikayet etme hakkın yok.''

''Saat kaçta uyudun?'' diye sordu dev, kafasını hafifçe ona çevirerek.

Küçük olan başını indirmeden cevap verdi, ''03.30'da.''

Chanyeol bunu duyunca delirdi ancak fark etmemek için büyük bir çaba gösterdi, açıkçası alışmıştı. Baekhyun küçüklüğünden beri böyleydi... Alışkanlıklar değiştirilemezdi sonuçta.

''Ugh Baekhyun...''

Beraber yemekhaneye doğru yürümeye başladılar, zil daha çalmamıştı ve alt sınıflar daha çıkmamışlardı, bu yüzden sınıf arkadaşlarıyla birlikte biraz oturmak hoş bir fikir görünüyordu.

Drunk In LoveWhere stories live. Discover now