Buluşma

30 7 2
                                    

Kumsal - Günümüz -

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Kumsal - Günümüz -

Buluşacağımız yere ilk Hazal geldi, ben de dakik olmaya çalışmıştım ama evdeki dağınıklık içinde hazırlanmak sandığımdan zor olmuştu. Mekandan içeri adım attığım anda ense tüylerim ürperiyor, ve işte... Hazal'ın kınayan, buz gibi bakışları hemen üstümde. Ensem asla yanılmaz. Neden kınandığıma gelecek olursak; buluşma saatimiz akşam dokuzken ben dokuzu sekiz geçe içeriye adım atmıştım. Tam sekiz kere altmış saniye bekletmiştim Hazal'ı. Düşüncelerimi bu kıvama sokmayı severim, böylece Hazal'ın gereksiz tavırlarının açıklamasının da hayli gereksiz olduğunu görürüm.

Gülümsememi koruyarak masaya doğru ilerliyorum. İçerisi kalabalık, insanlardan taşan gürültü kulak tırmalayıcı. Bütün gün kafedeki yoğun uğultuyu çektikten sonra bu akşam yemeği benim için dinlendirici bir aktivite olmaktan çıkıyor. Gecenin sonunda başımın ağrıyacağı mutlak bir kural.

"Geciktin." diyor Hazal zaten olanı dillendirme huyuyla. Zarif parmakları kahve fincanının yüzeyini dolaşıyor. Espresso söylemiş.

"Sadece sekiz dakika." Çantamı sandalyeye koyarak etrafı yokluyorum. "Ayrıca Dilara da henüz gelmemiş."

"Onun dört çocuğu ve çocuktan farksız bir kocası var. Gecikmek en çok onun hakkı."

"Ne yani." diyerek burun kıvırıyorum. "Çocuk varlığı bir insana ekstra haklar mı sağlıyor?"

Hazal omuz silkiyor. "Çocuklar insandan çok şey götürüyor." Ellerini çenesinin altında birleştiriyor. "Bir şekilde dengeyi sağlamak zorundayız." Ve nihayet gülüyor. "Takılıyorum işte sana, hadi gel otur. Karnım nahoş sesler çıkarmaya başladı."

"Guruldadı." diyerek düzeltiyorum onu. "Kaba olduğunu düşündüğün her kelimeyi kırpamazsın. 'Ben lavaboya gidiyorum' demek gibi bir şey bu ve ben senin lavaboya işediğini hiç sanmıyorum Hazal."

"İyi." diyerek kestiriyor Hazal. "Karnım gurulduyor ve çok açım." Aslında çok inatçıdır ama konuları kafasında inatlaşmaya değip değmeyeceğine göre sınıflandırır ve görünen o ki ben sınıfta kaldım. Kıymetli vaktini benimle ağız dalaşı yaparak harcamamayı seçti. Kalp kırıcı.

O sırada Dilara tabiri caizse hışımla içeri giriyor. Ne bulduysa üstüne geçirmiş, renkler uyumsuz ve giydikleri yüzünden olduğundan iri duruyor. Saçını toplamaya çalışmış ama alttan çıkan tutamlar ve önden fırlayan kızıl tellerle yataktan çıkıp da gelmiş gibi görünüyor. Makyaj sıfır ve bu da yorgunluğunu açıkça ortaya seriyor. "Geciktim." diyor öfkeli bir tonda. "Evdeki kaosu görmeniz lazım. Cem hiçbirine yetişemiyor. Alperen yemek yemeyi reddediyor, neymiş efendim arkadaşlarıyla en aç kalma yarışı yapıyorlarmış ve açlıktan ağzı kokmaz ve bitkin görünmezse kural ihlali yaptığını düşünürlermiş. Başak ise ağlayarak odasına kapattı kendini; çünkü en yakın arkadaşı onunla değil de Ada'yla aynı sıraya oturmuş. Batu ishal olmuş, tuvaletten çıkamıyor ve Selin de sanki gideceğimi hissetmiş gibi sürekli ağladı. Diyorum size, o bebek benim bir uzvum ve ondan ayrıldığımda kopuk bir parça gibi canı yanıyor." Kendi durumuyla dalga geçtiği bariz. Hiç soluklanmadan o kadar hızlı konuşuyor ki saniyeler önce onun için sipariş ettiğim koca bir bardak suyu bir dikişte bitiriyor ve bunu bilinçli olarak yaptığını hiç sanmıyorum.

"Niye Can'la kavga ettiğimi şimdi daha net anlıyor musun?" diyor Hazal sadece benim duyabileceğim bir sesle. Bakışlarındaki kınama hala orada, benim sekiz dakika geç kalışımla Dilara'nın dört çocuk doğurması ilk kez aynı kulvarda ve eşit durumda.

 Bakışlarındaki kınama hala orada, benim sekiz dakika geç kalışımla Dilara'nın dört çocuk doğurması ilk kez aynı kulvarda ve eşit durumda

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Sonsuza KadarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin