"Nasıl yapabilir...?" Jeongin mırıldanırken, tam Scarlett'e dönmüştü ki, bileklerindeki sarmaşıkların onu su dolu zemine çekmesiyle neye uğradığını şaşırmıştı. Jeongin çekildiği suyun derinine giderken, gözlerini daha fazla açık tutamayarak kapatmıştı. Berrak suyun yüzeyine yansıyan son gördüğü şey, turuncu bir tilki olmuştu...

....

"Hâlâ uyanmadı." Minho koltuğa yatırdıkları oğlunun başında endişeyle bekliyordu. Peter onun omzunu tutarak uyanacağını söyledi.

"Scarlett, o iyi mi?" Hyunjin meraklı ve bir o kadarda endişeli bakışlarını cadı da tuttu. Scarlett ise uyandırmak için zihnine girdiği bedenle gözlerini açamamıştı bir türlü. Zeminde oluşturduğu halkanın ortasına bağdaş kurarak oturan Scarlett, kapalı gözlerini açıp yanıt vermiyordu.

"Ona bir şey oluyor." Gözlerini Jeongin'den çekmeyen Chan konuştuğunda, Scarlett'den gözlerini ayırıp ona dönmüşlerdi. Changbin ve Seungmin harici herkesin bulunduğu salonda gözler, deli gibi titreyen bedendeydi.

Minho elini oğlunun alnına ve yanaklarına tuttuğunda buz kesen tenle elini hızla çekti. "Buz gibi!" Jeongin'in baygın bedeni anormal bir soğuklukla titrerken, Hyunjin telaşlı bir şekilde kollarını sıvayıp ona eğildi.

"İzninizle." Hyunjin, Minho'dan izin istedi yaklaşmak için. Minho onun yeteneğini kullanarak ısatacağını anladığında geriye çekildi. Hyunjin ellerini Jeongin'in terlemiş yanaklarına bastırdı. Canını yakmayacak şekilde yeteneğini uygulayarak, kırmızıya dönen saçlarıyla Jeongin'in bedenini ısıtmıştı.

Jeongin'in titremesi yavaşça azalmış, vücut ısısı normale dönmüştü. Hyunjin derin bir nefes alıp verdi, sıcaklık vermeye devam ederken bir eliyle saçlarını geriye yatırdı. Onun dokunuşlarını tanıyan Jeongin'in bedeni, irkilmişti tenini okşayan parmaklarla.

"Ne hareketli çocuğun var senin ya." Sam kucağında durmayarak, koltukta uzanan bedene doğru atılan bebeği tutmaya çalışırken konuştu. Hyunjin oğluna kıkırdayarak onu kucağına aldı.

"Hisleri çok güçlü. Jeongin'i hissettiği için ona gitmek istiyor. Değil mi benim güzel oğlum?" Hyunjin son cümlesini boğukça, bebeğinin yanaklarından öperken söylemişti. Valeriy babasının kucağına almasıyla bacaklarını hızlı bir şekilde sallamaya başlamıştı heyecanla.

"Yeteneği bu olabilir mi?" Chan'ın sorduğu soruya karşı Hyunjin'in yüz ifadesi değişirken yutkunarak başını iki yana salladı.

"Muhtemelen değil. Duyamadığı için hisleri güçlü. İşitme kaybı yaşasa bile, hisleri çok kuvvetli." Valeriy'in duyamadığını bilen salondaki kişiler hüzünle bakmıştı ona. Aldığı darbelerden ve dikkat etmemesinden kaynaklı bu haldeydi oğlu. Hyunjin bu bakışlardan rahatsız oldu, tam nedenini söyleyecek iken yanlarından gelen bağırışla sıçradı korkuyla.

Tek o değil, salondaki herkesi korkutmuştu bu bağırış. Felix ve Hyunjin'in kucağında ki bebekler ağlamaya başlarken, uyanan Jeongin derin bir nefes alıp bağırarak doğrulmuştu. Sırılsıklam olmuş bedeniyle hızlı hızlı nefesler alıp veriyor, boğulduğu için korkuyla irileştirdiği gözleriyle boşluğa bakıyordu.

"Jeongin!" Minho ona dokunacak iken, Jeongin'in etrafını saracak şekilde bir anda çıkan uzun dallarla geriledi. Yerden çıkarak duvara kadar uzanan dikenli sarmaşık ve dallar, saniyeler için de geri kaybolmuştu. Minho diken sıyırdığı için kanayan elini tuttu buruşturduğu yüzüyle. Normale kıyasla fazlasıyla keskindi dikenler.

Power And War 2// HyunınWhere stories live. Discover now