6

255 33 17
                                    

Ateş...

İki yitik beden...

Belki de en başında olmaması gereken bir aşk...

Birisi ailesinin intikamı için kendini feda ederken, diğeri ailesine zarar gelmemesi adına kendini heba edecek noktaya gelecek kadar olan sevgisiyle canından vazgeçerek feda etmişti.

Birisi ateşiyle canlıların nefeslerini kesip, çığlıklar eşliğinde cehenneminde yakarak kül haline getiriyor iken; diğeri ormanın ruhu olarak canlıların oksijeni oluyor, kendisine hayran bırakacak güzellikleriyle rahatlatıyordu onları.

Birisi hayat verirken, diğeri o hayatı acımasızca geri alıyordu.

Hyunjin hiç düşünmeden arkasından atladığı bedeni kolları arasına alarak, kanatlarıyla tekrar yükseldi. Kaya parçasının üzerine yerleştirdi bedenlerini. Kendisi sıcaktan etkilenmiyordu ancak ateşten dolayı bedeni yanan sevgilisini kanatlarının arasına, kucağına aldı.

Öksürdü Jeongin, nefes almaya çalışıyordu fakat boğazına sıkıca yapışmış olan ellerden, baskıdan bir türlü kurtulamıyordu. Yarım yamalak açık olan gözleri, sevgilisinin sıcak göz yaşlarına değdiğinde gülümsemeye çalıştı. Hyunjin'in göz yaşları, yeşil damarların yerini siyaha bırakmış yanaklarına geliyordu.

"Neden..." Hyunjin'in sesi titrekçe çıkarken, hâlâ ona gülümsemeye çalışan sevgilisinin alnına bastırdı, kendi alnını. "Neden bunu yaptın?" Fısıltıyla konuşurken, o an anladı Hyunjin hata yaptığını.

Ailesinin intikamına o kadar kaptırmıştı ki kendini... Kollarında acıyla ölümünü bekleyen adamın aşkını görememişti. Onun için kendi canından vazgeçen adamın sevgisini kendi elleriyle parçalamıştı. Hyunjin kendi elleriyle bozmuştu, yakıp kül etmişti aşklarını.

"B-bebek..." Jeongin'in eli istemsizce bıçağın saplandığı yerde duruyorken, diğerine kıyasla daha şiddetli öksürğünde ağzından siyah sıvı çıkmıştı. Çenesine akan sıvının rengi, tenindeki siyah damarlarla aynıydı. Midesindeki bıçak yarısının olduğu kısım ise tamamen siyaha bürünmüştü.

Aynı Jeongin'in görüş açısının siyaha bürünmeye başlaması gibi...

Hyunjin yanaklarında ki göz yaşları elinin tersiyle silerek dikleşti. "Sus, daha fazla yorma kendini. Şimdi seni iyileştiricem tamam mı?" Hyunjin titreyen elleriyle parmağındaki aile yadigarı yüzüğü çıkartıp onun midesine bastırdı. Gerekli kelimeleri tekrar tekrar söylerken, hıçkırıklarına engel olmaya çalışıyordu.

Jeongin nefeslerinin gittikçe azaldığını hissederken, gözleri tamamen kapanmaya başlamıştı. Pişman mıydı? Hayır. Jeongin tekrar olsa tekrar yapardı. Ailesi için, onların yaşaması için tekrar tekrar yapardı. Tekrar tekrar çekerdi bu acıyı. O bir söz vermişti kendine. Jisung babası gibi yapmayacaktı.

Ailesini ölüme terk etmek yerine, onların yaşaması için elinden geleni yapacaktı. Gerekirse, demişti Jeongin; gerekirse kendimden bile vazgeçerim ama onlardan vazgeçmem, yüzüstü bırakamam. Ve dediğini de yapmıştı.

Şimdi gözleri sonsuzluğa kapanırken gülümsüyordu. Gülümsüyordu çünkü Minho babasından böyle öğrenmişti. Tüm acılara, zorluklara rağmen dik durup gülümsemeliydi. Hem babası, küçük tilkisinin gülümsediği zaman ortaya çıkan gamzelerini seviyordu.

Power And War 2// HyunınWhere stories live. Discover now