Zaman kapsülü

9 0 0
                                    


Gece sabaha karşı dörtte bir inilti duyarak uyandım.Önce karanlıkta olmanın şaşkınlığı ile etrafıma baktım.Yanımda Ahmet'i gördüğümde rahatladım ancak Ahmet'ten gelen bir inilti ile kaşlarımı çattım.
''Ahmet..''diye seslendim.
''İyi misin?''diye sarstım.Ahmet birden elimi yakalayarak sımsıkı tuttu ve koparacakmış gibi iyice sıktı.
''Ah!''diye inledim.''Ahmet!Uyan!!''
Ahmet daha da sardınganlaşmaya başladı ve bana vurdu.Geriye doğru düştüm ve çığlık attım.O sırada gözlerini açtı.
''Tilbe?Tilbe!Aman Allahım!''diyerek bana sarıldı.Öyle hızlı nefes alıp veriyordu ki bir anda boğulacağını sandım.
''İyi misin?Özür dilerim..Çok özür dilerim hayatım..''diyerek sayıklıyordu.Ufak bir darbe yemiştim ancak kolum biraz acıyordu.Refleksle koluma baktım.Morarmış bir yuvarlık halka gözüküyordu.Ahmet de o sırada baktı ve uzanarak elimi tuttu.
''Bunu ben mi yaptım?''diye sordu gözlerini yumarak.Hala derin nefes alıp veriyordu.
''Önemli değil.''dedim bir yandan ona bakıyor ve kabusunun etkisinden çıkıp çıkmadığına emin olmaya çalışıyordum.''Sen iyi misin?''
Başını iki yana sallayarak,bana sarıldı.Nefes alıp verişleri azalmıştı ancak kalbinin hala hızla attığını duyabiliyordum.
''Özür dilerim yıldızım.''
''Önemli değil.Benimle paylaşmak ister misin?''
''Şu an değil.''Bir yandan da morarmış kolumu elinde tutarak okşuyordu.
''Evde krem var mı sürebileceğim?''diye sordu bana suçlu gözlerle bakarak.
Yüzünü ellerimin arasına aldım ve gözlerinin içine baktım.''Kendini suçlu hissetme.Uyuyordun.Bilerek böyle birşeyi asla yapmayacağını biliyorum.''
''Özür dilerim.''
''Şşş..tamam.Geçti.''Yüzü hala ellerimin arasındaydı.O sırada Ahmet'in dudaklarımı izlediğini gördüm.Onu öpmek istiyordum.Biraz daha yaklaşarak gözlerimi kapattım.Ve birkaç saniye sonra dudaklarımın üzerine kapanan dudaklarını hissettim.Yumuşacaktı,inanılmaz hissettiriyordu.Ahmet kontrolü ele alarak,öpüşümüzü derinleştirdi.Gittikçe hırsla öpüyor,sanki bana söyleyemediği özürleri bu şekilde dilemeye çalışıyordu.Öpüşümüzü derin bir şekilde bitirdi ve benden ayrıldı.Başını alnıma yasladı ve sertçe yutkundu.
''Özür dilerim yıldızım.Özür dilerim sevgilim.''
Bende gözlerimi kapatmıştım ve anın etkisi ile onun nefes alışverişlerini dinliyordum.
''Önemli değil.Her zaman yanındayım.''
''Söz mü?''
''Söz.''diye yutkundum.Saate baktığımda hala sabaha karşı beş olduğunu gördüm.
''Bugün biraz izin yapabilir misin?''diye sordu.
''Yapabilirim.Neden sordun?''
''Bugün hastam yok.İzin günüm.Eğer istersen birlikte zaman geçirip,,bugünü birbirimize ayrılalım.''
''Olur.Ben Evrim'e haber vereyim o zaman.''
''Mutfağını kullanabilir miyim?''
''Tabii ki.''
Ben içeri gidip üzerimi değiştirirken,bir yandan da gece olanları düşünüyordum.Ahmet,kabuslarında bile böyle agresifleşebiliyorsa ne yaşamıştı?Başına kötü birşey mi gelmişti?Neden hala hiçbir şey olmamış gibi davranıyordu?Bu soruların cevaplarını ancak ona sorarak alabilirdim.Ve soracaktım da.Ancak bugün gerçekten zamanımı ona ayırmak istiyordum.Üzerimi değiştirerek lavobuyu kullanarak,elimi yüzümü yıkadım.Daha sonra dişlerimi fırçaladım ve ağız gargaramı kullandım.İşlerim bittikten sonra çıkarak Ahmet'in yanına gittim.Kahvaltı hazırlıyordu.
''Selam.''
''Selam.''derken bana bakmadan dometes kesiyordu.
''Ne yapıyorsun?''
''Salata yapıyorum.''
''Hmm...Lezzetli olacağa benziyor.''
''Evet.'' Bu sıra zarfında bana hiç bakmıyordu.
''Ahmet?''
''Efendim?''
''Küs müyüz?''
Bir anda bıçağı bırakarak,ellerini tezgaha yasladı ve gözlerini kapatarak derin nefesler aldı.
''Tilbe..''
''Efendim?''
''Senden hoşlanıyorum.Hatta daha fazlası.Ama seni incitmek istemiyorum.Benim geçmişim o kadar iyi değil ve ben bunu sana nasıl anlatacağımı bilmiyorum.Sen daha iyilerine layıksın ama ben seni bırakamayacak kadar bencil bir insanım.''
''Seni bırakmak istemiyorum.''
Bana sanki tüm hayatı ellerimdeymiş gibi muhtaç bir şekilde baktı.
''Ben de seni bırakmak istemiyorum.Sana yalan söylemek istemiyorum.Ama geçmişim hakkında şu an konuşamam.Ve ne zaman konuşabilirim onu da bilmiyorum.Özür dilerim.Ben sadece konuşmak için hazır değilim.''
''Anlıyorum.Ne zaman istersen anlatabilirsin.Ancak büyük birşeye benziyor.''
Sertçe yutkundu.''Büyük birşey.Ailevi problemler.Nasıl söylesem?Terzi kendi söküğünü dikemiyor sanırım.''diyerek hafifçe gülümsedi.Ancak acı bir gülümsemeydi bu.
''Sanırım.''dedim bende.Başımı aşağı yukarı sallayarak.''Dediğim gibi ne zaman istersen anlatabilirsin.''
''Teşekkür ederim.''
Başımı yine aşağı yukarı salladım.Yanıma geldi beni belimden kavrayarak kendine çekti ve dudaklarıma hafif bir öpücük kondurdu.Gözlerimiz kapalıydı.Anın büyüsünden çıkmak zordu.
''Haydi kahvaltıyı hazırlamaya devam et.Ben de lavaboyu kullanıp geliyorum.''
''Tamamdır.''
O sırada aklıma buzluğa koyduğum börekler geldi.Onları buzluktan çıkardım ve fırın tepsisine yağlı kağıt koyarak üzerine yerleştirdim.Fırına yirmi dakika pişmesi için koydum ve çalıştırdım.Salatalık,,dometes ve peynir keserek masaya koydum.Biraz zeytin koydum ve çayı demledim.Ben pek çay içmezdim ama bildiğim kadarıyla Ahmet içiyordu.Daha sonra yumurta haşladım ve bu sırada Ahmet geldi.
''Çok güzel kokuyor.''
''Evet.Börek koydum fırına.Sever misin?''
''Bayılırım.''dedi gülümseyerek.Herşeyi masaya koyduk ve börekler pişince onları da servis ettim.Çayını koyup,Ahmet'e uzattım.
''Teşekkür ederim hayatım.''diyerek elimi avucunun içine alarak ters çevirdi ve tam avucumdan öptü.
''Ahmet sana birşey sorabilir miyim?''
''Sor hayatım.''
''Bana kendinden bahsetsene biraz.''
''Bahsedeyim.Otuz yaşındayım.Bir erkek kardeşim var.Kendisi yirmi yaşında.Anne ve babam ayrılar.Ancak ikisiylede görüşüyorum ancak aramız çok iyi değil.''Bu kısmı kaşlarını çatarak söylemişti.''Bir psikolog ve aynı zamanda bildiğin üzere yazarım.''Ve bir de Max adında köpeğim var.Yaklaşık beş yıldır beraberiz.Ben evde olmadığım zamanlarda yardımcım Ayşe abla bakıyor.''
''Yaa..Köpeğin olduğunu bilmiyordum.Resmi var mı?Cinsi ne?''
Ne kadar istekli olduğumu görünce kahkaha attı.
''Hayvanları seviyoruz galiba?''
''Hayvanları kim sevmez ki?''
''Emin ol.Sevmeyen çok var.''
''Merhamet duyguları olmayan yaratıklardan bahsetmiyorum ben.''
Derin bir nefes çekerek,''haklısın.''dedi.''Max bir pug.Kendisi beş yaşında.İnanılmaz oyuncu bir köpek.Ancak aynı zamanda usludur.Eğer birinin onu gerçekten sevdiğini hissederse yanından ayrılmaz.His duygusu oldukça kuvvetlidir.''
''Resmini görebilir miyim?''
''Tabii ki.''dedi gülümseyerek.Telefonunu çıkardı ve galerisinden Max'in resmini gösterdi.
''İşte Max.''
Siyah ve söylediği gibi pug cinsi bir köpekti.İnanılmaz tatlıydı.Küçüktü.Suratı çok sevimliydi.
''Bu çok tatlı.''
Bana hafifçe sırıtarak bakıyordu.''Aynen,çok tatlı.''Telefonuna bakmaktan kafamı kaldırdım ve yüzüne baktım.
''Bana mı diyorsun?''
''Sana diyorum.''
''Ama Max'den bahsediyorduk.''Omzunu yavaşça indirip kaldırdı.Küçük bir çocuğu anımsatan yüzüne baktım ve gülümsedim.
''Teşekkür ederim.Sen de çok tatlısın.''Bu sefer başını arkaya atarak kocaman bir kahkaha attı.
''Neden gülümsüyorsun?''
''Yerim seni.''dedi ve utangaç bir gülümsemeyle ona baktım.Yüzüm kızarmıştı ve ben ne diyeceğimi bilememiştim.
''Kızardın mı sen?''
''Yooo.''
''Tabii..Evet.''kafasını hafifçe öne doğru eğerek benim bakışlarımı yakalamaya çalıştı ve,''Utanma,''dedi.
O sırada,kahvaltılıkları toplamak için masadan kalktım.Utanmıştım ve bunu görmesini istemiyordum.O da bana yardım etti ve herşeyi makineye dizdikten sonra masayı sildim.Daha sonra Ahmet üzerini değiştirmek için eve gitmek istediğini söyledi.
''Tamam.Birlikte gideriz.Oradan nereye gidelim?''
''Bilmem sen ne yapmak istersin?''
''Bilmiyorum ki.Uzun zamandır her zaman çalıştığım için ne yapabiliriz şu an bilemedim.''
''Sinemaya gitmek ister misin?''
''Olabilir.Ama ne filmler var bilmiyorum.''
''Tamam.Önce ben üzerimi değiştireğim benim eve gidelim.Sonra bakarız internetten ona göre gideriz.''
''Tamam.''
Beraber çıkarken,el eleydik.Arabaya binerken de konuşmadık ancak bu rahatsız edici bir sessizlik değildi.Ahmet'in evi benim evimin yarım saat ilerisindeydi.Ben de büyülenmiş gözlerle bakıyordum çünkü evi harikaydı.Kocaman bir bahçesi vardı.Tek katlı ama büyüktü.
''Evin güzelmiş.''
''Teşekkür ederim.''Arabadan çıkarak birlikte eve doğru yürümeye başladık.Biraz heyecanlıydım.İlk defa birisinin evine gidiyordum.Ailem dışında başka birinin evine gidemezdim küçükken.Ve yetişkin olduğumda da fazla arkadaşım olmadığı için böyle bir gereksinim duymamıştım.Eve girdiğimizde Ahmet anahtar ile kapıyı açtı.İçeri de Ahmet'in yardımcısı Ayşe hanım olmalıydı.Bizi duyup geldi ve önce Ahmet'e daha sonra da bana bakıp gülümseyerek,
''Hoşgeldiniz efendim.''dedi.
''Hoşbulduk Ayşe abla.Nasılsın?Max nasıl?''
''İyiyim teşekkür ederim.Max de iyi bahçede kulübesinde oyuncaklarıyla oynuyor.''
''Peki teşekkürler.''
Ayşe hanım ikimizede gülümseyerek baktıktan sonra,Ahmet elimden tuttu ve Max'i görmeye bahçeye çıktık.Yerde ufak,peluş bir hayvanla oynayan Max'i gördüğümde kocaman sırıttım.
''Max!''diye seslendi Ahmet.
Max,kulaklarını dikerek bize baktı ve ayağa kalkıp koşarak Ahmet ve benim yanıma geldi.Önce Ahmet'in daha sonra benim ayaklarımın dibinde kuyruğunu sallamaya başladı.
Ahmet eğilerek,''Naber oğlum?''diye sordu ve başını okşadı.
Max,bir yandan Ahmet'in dokunuşlarının keyfini çıkarıyor,bir yandan da bana bakıyordu.
''Tilbe?''
''Hmm?''
''Seni bekliyor.''
''Ney?''
''Max,senin onu sevmeni bekliyor.''
Sonunda anladığımda eğilip,hafif çekinerek Max'in başını sevdim.Max,ikimizin onu sevmesini fırsat bilerek yere göğsünü açarak uzandı.Ahmet ve ben gülümseyerek ona bakıyor ve seviyorduk bir yandan.
''Sanırım bu kadar yeterli.''
Eğildiğim yerden kalkarak Ahmet'e doğru döndüm.''Sen üzerini değiştirirken ben burada Max ile kalabilir miyim?''
''Tabii ki.''diyerek o da yerinden doğruldu ve hafifçe saçımı okşayarak alnımı öptü.
''Benden istediğin birşey var mı?Ayşe ablaya söyleyeyim birşey istersen?''
''Yok hayatım.Teşekkür ederim.''
''Tamam ben geliyorum birazdan.''
''Tamamdır.''
Bir süre Max'in oyuncakları ile oynamasını seyrettim ve bahçe manzarasına baktım.Gerçekten güzel bir manzarası vardı.Bahçesi çok büyük olduğu için her yer çiçekti.Ben çiçekleri çok severdim.Özellikle laleler.MFÖ'nün Sarı laleler şarkısı o yüzden en sevdiklerimden birisidiydi.Ahmet yanıma geldiğinde beni çiçeklere bakarken buldu ve arkamdan sarılarak kollarını belime sardı.
''Çiçekleri sever misin?''
''Çok severim.''
''En çok hangi çiçekleri seversin?''diyerek çenesini omzuma yasladı.
''Laleler.''
''Laleler?''
''Aynen.''
''Aklımda bulunsun o zaman.''gülümsediğini hissettiğimde bende gülümsüyordum.Çok güzel bir andı.Çiçeklerle ve Ahmet ile birlikte burada zaman kapsülümüzde kalmak istiyordum.Ancak bu mümkün değildi tabii.Aradan beş dakika geçtikten sonra rüyadan uyandık ve dışarı çıkarak hava almaya karar verdik.El ele yürüyerek deniz kenarına yürüdük ve hiç konuşmadan bir saat boyunca yürüdük.Sonunda kahveye ihtiyacım olduğunu hissettiğimde Ahmet de aynı şeyi düşünmüş olacak ki ''Haydi kahve alalım.''dedi.Kafamı aşağı yukarıya sallayarak birlikte kafenin içine girdik.Muhteşem kahve kokusu içeriye yayılıyordu.Ben bir yandan fincanlara bakarken bir yandan da sıramızın gelmesini bekliyordum.Ahmet fincanlara olan ilgimi görünce,''Çok seviyorsun diymi,hem fincanları hem de kahveyi?''
''Yaklaşık otuz çift fincan takımım var,''dedim gururla.
''Gerçekten mi?''diye sordu.
''Evet.''derken hoşuma giden bir fincanı elime aldım.Bir yandan incelerken bir yandan da Ahmet'e anlatıyordum.''Çok seviyorum bu tarz şeyleri.Aslında Türk kahvesini çok seviyorum.Biliyorsun Osmanlı'dan kalma bir içecek ama o kadar hoşuma gidiyor ki.Gelenek,görenekler ve tarihi şeyler ilgimi çekiyor.Hani bir yer vardı seninle gittiğimiz hatırlıyor musun?Sürekli gittiğim için beni tanıyorlar demiştim sana.Oraya gitmemdeki en büyük sebep aslında eski tarz fincanlara sahip olması.''elimdeki fincanı dikkatlice yerine koydum.Bu ay yeterince harcama yapmıştım bir fincana bu kadar para verirsem bütçeme iyi gelmeyecekti.
''Almayacak mısın o fincanı?''
''Yok,almayacağım.''
''Neden?''
''Bu ay yeterince bütçemi zorladım.Kenara para koyuyorum biliyorsun.Biriktirmem gerekiyor.''
''Paraya ihtiyacın mı var?''
''Öyle değil.Gelecek için kendimi düşünmem gerekiyor.Sen para biriktirmiyor musun?''
''Ben zaten çok fazla para harcamıyorum.Ancak evet para biriktiriyorum.''
''Aynen.Herkes kenara para koymalı bencede.''
''Sıra bizde hayatım.''
''Merhabalar.Buyrun ne isterseniz?''
''Merhaba.Ben şekerli bir Türk kahvesi alabilir miyim?Hayatım sen ne istersin?''
''Ben de orta şekerli bir Türk kahvesi alayım.''
''Tabii.Kart mı nakit mi?''
''Kart.''
''Yıldızım.Ben öderim sen sipariş alma kısmına geç.''
''Ahmet-''
''Tilbe,lütfen.''
''Peki.''dedim ve sipariş alma noktasına gittim.Ahmet de yanıma geldi ve başıma bir öpücük kondurdu.
''Çiçeğim.''
''Efendim?''dedim gülümseyerek.Bana takma isimlerle seslenmesi çok hoşuma gidiyordu.Özellikle 'çiçeğim' çok güzeldi.
'''Çok güzelsin.''
''Teşekkür ederim.Sen de çok yakışıklısın.''
''Teşekkür ederim.''Kahvelerimiz hazır olduğunda tepsimizi Ahmet aldı ve kitaplarla dolu olan bir bölmeye geçtik.Çok hoşuma gitmişti burası ve Ahmet'in evine de yakın olması avantajdı.Artık birlikte gelebilirdik buraya.
''Beğendin mi burayı?''
''Çok güzel,bayıldım.''
''Aklıma sen geldin burayı görünce.İlk defa geliyorum bende.''
Daha sonra Ahmet yanıma geldi ve omuzlarımdan tutup kendine çekti.Yüzümü boynuna gömdüm.
''Huzur bulduğum tek yer burası Tilbe.Senin yanın.''Bir yandan saçlarımı kokluyordu.
''Saçının kokusu,senin tenin bana iyi geliyor.''Gözlerimi kapattım ve başımı aşağı yukarı salladım.Bana da iyi geliyordu.
''Ahmet?''
''Efendim güzelim?''
''Şu an ne istiyorum biliyor musun?Şöyle bir haftalık tatile gitsek,yürüyüş yapsak,kitap okusak,beraber yemek yiyip,kahve içsek ne güzel olur.''
''Olur güzelim de,biliyorsun işe yeni başladım.''
''Biliyorum.Zaten ben de ofisi bırakamam.Yapmam gereken bir sürü şey var.''dedim ve derin bir nefes aldım.Bazen bu kadar yükün altında olmak bana ağır geliyordu ancak arkanda sana destek olacak kimse yoksa biraz zor oluyordu.Aslında ailem bana yardım ederdi ama ben kendim yapmak istiyordum herşeyi.Kimsenin ben sana yardım ettim,demesini istemiyordum.O yüzden bunca zaman çok çalıştım ve başarımı elde ettim.Ancak bu yaşıma kadar hiç tatil yapmadım.Elbette birkaç günlük kaçamaklar yaptım ama iki günü geçmediler.Ayrıca yanımda Ahmet de yoktu.Hayal etmesi güzeldi.Güzeldi de..Sorumluluklar kaybolmuyordu.Hava kararınca ikimizde evlere dağılmak üzere arabalarımıza doğru yürümeye başladık.Ahmet'in sekreteri arabasını getirmişti.
''Gelmek ister misin yine bana?Yarın işe gideceğim ama seni ben bırakırım.''
''Tilbe.''dedi yüzümü ellerinin arasına alarak.Alnımdan öptü ve ''Seni üzmek istemiyorum.Sana zarar da vermek istemiyorum.Ama görüyorsun ki uyku problemim var.Sana zarar veriyorum.Ve seninle aynı odada olup senden ayrı da kalamam.Bu gücü kendimde bulamıyorum hayatım.O yüzden ben hazır olana kadar sende kalmamak daha mantıklı olur.''
''Ne kadar sürede hazır olursun peki?Ya da hazır olduğunu nereden anlarsın?''
''Şu an bilmiyorum yıldızım.İnan ki bilmiyorum.Hayatıma yeni birini almak,,hayatıma senin kadar özel birini almak planımda yoktu inan.Sana ne kadar değer verdiğimi söylüyorum ve göstermeye çalışıyorum ama eğer sana zarar verirsem kendimi çok kötü hissederim ve iyileşme sürem daha da uzar.''
Yüzümü asıp aşağıya baktım.Elleri çenemi tutup kaldırdı ve dudaklarıma kısa ama etkisi uzun olan bir öpücük bıraktı.
''Üzgünüm yıldızım.Böyle olsun inan istemezdim.Sana neden böyle olduğumu da anlatacağım ama lütfen bana biraz zaman ver olur mu?''
''Olur.''dedim ama yüzüm hala asıktı.Kocaman gülümsedi ve yüzümü bırakmadan önce alnımdan sonra yanağımdan öperek uzaklaştı.
''Şimdi eve gidip,dinlen biraz.Saat beşten beri ayaktasın.''
''Tamam,''dedim ve arabamın kilidini açıp,kapıyı açarak,çantamı içeri koydum.
''Ahmet-''
''Efendim?''
''Kendine dikkat et olur mu?''
Gözlerime öyle bir baktı ki sanki benim için dünyaları yakardı ve öyle değerli hissettim ki o an paha biçilemezdi.
''Ederim Tilbem.''Beni tekrar öpüp arabaya binmemi sağladı ve arabayı çalıştırıp,gözden kayboluncaya kadar arkamdan baktı.Nasıl hissediyordum bilmiyorum.Bu kadar kısa zamanda nasıl bu kadar içime işlemişti,,gerçekten bilmiyordum.Ama ben gerçekten Ahmet'e aşık oluyordum ve sanırım bu beni biraz korkutuyordu.Eve geldiğimde çantamı yere koydum ve montumu ve ayakkabımı çıkardım.Ellerimi yıkadıktan sonra,Ahmet'e geldiğimi belirtmek için mesaj yazdım.
''Ben geldim canım.Biraz yatmayı düşünüyorum.Eğer cevap veremezsem haberin olsun.Akşam on gibi uyanıpyarın ki toplantı için hazırlık yapacağım.'' İki dakika sonra cevap geldi.
''Kendini çok yorma lütfen.Her zaman telefonum açık.Ne olursa bana yaz tamam mı?''
''Tamam.''diyip gönderdim ve önce duş almak için banyoya gittim.Üzerimdeki çıkarıp banyoya girerken kollarıma baktım.Gerçekten morarmışlardı.Umarım Ahmet bana neler olduğunu anlatmaya hemen hazır olurdu da buna beraber bir çözüm yolu bulabilirdik.Çünkü gerçekten Ahmet ile beraber olmak istiyordum.Beraber gezmek,beraber yaşamak gibi.Bunun için henüz erkendi tabii ama kim bilir belki bir gün olurdu değil mi?
Banyomu yapıp üzerimi değiştirdim ve yatağa girdim.Telefonumu şarja taktım ve Evrim'e mesaj yazdım.
''Merhaba Evrim,bugün seni arayacaktım ama unuttum.Umarım herşey yolundadır.''
İki dakika sonra cevap geldi.
''Merhaba Tilbe hanım,herşey yolunda merak etmeyin.Gelmediğiniz için meraklanmıştım ancak Ahmet bey arayıp merak etmememi kendisiyle çalıştığınızı söyledi.Toplantınızıları yarın erteledim.''
Kaşlarımı çatarak mesaja baktım.Ahmet ne zaman aramıştı ki acaba Evrim'i?Hiç telefon konuşması yaparken görmemiştim onu.Bir de unuttuğumu nereden anladı?Dahası aradığını bana neden söylemedi?
''Tamam Evrim,teşekkür ederim.''
''Rica ederim efendim.İyi akşamlar dilerim.''
''İyi akşamlar.''
O kadar yorgun hissediyordum ki Ahmet'e şu an yazmak istemedim.Zaten o da yorgundu.Yarın konuşabilirdik.Yatağta aşağıya doğru kaydım ve başımı yastığa koydum.Ondan önce saat alarmımı kurdum mu diye baktım.Çalar saatim kuruluydu.Şimdi rahatça uyuyabilirdim.Gözlerimi kapattım ve Ahmet'i düşünerek uykuya daldım.
Ertesi gün saat yedide uyandım.Normalde altıda uyanıyordum ancak yorulduğum için bir saat geç uyanmıştım.Bugünü verimli geçirmek istiyordum.Önce banyoda işlerimi halledip kahvaltımı yaptım.Daha sonra dişlerimi fırçaladım ve giysi dolabıma gittim.Bugün her zaman ki siyah pantolonlardan giyenecektim ama kazağım biraz farklı olsun istiyordum.Üzerinde yumuş yumuş tüyler olan pembe kazağımı giydim ve küçük pembe kalpli ve taşlı kolyemi taktım.Gerçekten güzel olmuştu.Daha sonra yine pembe renk küçük bir çanta aldım ve içine cep boy kitabımı,cüzdanımı,sigaramı ve dudak parlatıcımı koydum.Koymadan önce dudağıma da sürmeyi unutmadım.Daha sonra parfümlerimden vanilyanı olanı sıktım ve odamdan çıkıp mutfağa gittim.Kahve yapacaktım ve termosta götürmek istiyordum.Sanırım para harcamak konusunda bu aralar gerçekten hassastım çünkü boşuna harcamalar yapmak istemiyordum.Kahvemi koyup,ısıtıcıya su koydum ve su ısınırken bir yandan telefonuma bildirim gelmiş mi diye baktım.Henüz yoktu.Ahmet uyuyor olmalıydı.Saat sekize yirmi vardı.Henüz erkendi zaten.Su ısınınca termosuma suyu ekledim ve kahve karıştırmak için aldığım uzun kaşığımla karıştırıp ağzını sıkıca kapattım.Termosun ağız kısmını açarak bir yudum aldım ve gülümsedim.Kahveyi seviyordum.Kahve benim yaşam biçimimdi.Daha sonra anahtarlarımı aldım ve ayakkabılarımı giyindim.Uzun botlarımı giymiştim.Kapıyı çekerek çıktım ve yine sıkıca kilitledim.Daha sonra şifreyi girdim ve güvenlik alarmını çalıştırdım.Arabaya doğru yürüdüm ve en sevdiğim şarkılar ve kahvem eşlediğinde ofisime vardım.Kapısına girerken yazıya baktım.Tilbe Yayıncılık.Burası için çok sevinçliydim.Umarım herşey güzel olurdu.İçeri girdiğimde herşey yerli yerindeydi.Çalışma arkadaşlarım arı gibi çalışıyordu.Bu hafifçe gülümsememe sebep oldu yine.Burayı gerçekten seviyordum.Odama girdiğimde Evrim de benimle birlikte içeriye girdi.
''Hoşgeldiniz Tilbe hanım.''
''Hoşbuldum Evrim.Nasılsın?''
''İyiyim teşekkür ederim siz nasılsınız?''
''Bende iyiyim teşekkür ederim.Dün ki raporları,,hangi toplantıları erteledin,neler kaçırdım bana getirir misin?''
''Tabii efendim.Notlarımı almıştım getiriyorum hepsini.''diyip odasına doğru gitti.
Sonraki öğleden önce tüm toplantılarımı hallettim.Dün gelmediğim için biraz yığılma olmuştu ama hepsinin üstesinden gelmiştim.Daha sonra öğlen yemeğine çıktım.O sırada yine telefonuma bakmadığım aklıma geldi.Baktığımda iki cevapsız arama vardı Ahmet'ten.Yemeğimi ve kahvemi alıp bir masaya oturdum ve Ahmet'i aradım.Üçüncü çalışta açtı.
''Canım?''
''Yıldızım neredesin ya?''
''Özür dilerim.Yine telefonuma bakmayı unuttum.''dedim,sesim hiç de üzgün gelmiyordu ama.Ne yapayim?Kendi yaptığım birşey olunca kızamıyordum.
''Önemli değil gülüm de..Merak ediyorum seni.Ne yaptın halledebildin mi işlerini?''
''Halettim herşeyi.Öğleden sonra üçte bir toplantım daha var sonra bitiriyorum günü.Sen nasılsın?Ne yapıyorsun?''
''Öğle arasına girdim.İki hastam kaldı daha sonra ben de günü kapatacağım.Ama sana birşey sormak istiyordum.''
''Sor hayatım.''
''Benim erkek kardeşim olduğundan bahsetmiştim sana hani.O Amerika'daydı ve dün geldi.Bunun için seninle tanışmak istediğini söyledi.Eğer sana uygunsa cumartesi günü buluşmak ister misin?''
Biraz endişlenmiştim açıkçası.Çünkü biliyordum ki Ahmet'in ailesiyle arası iyi değildi ve bu kabuslar görmesine sebep oluyordu.
''Ailenle yakın değilsiniz sanıyordum?''
''Evet ama Ali benim için önemli biridir.İkimizde anne ve babamızla görüşmüyoruz aslında.''
''Anladım canım.Tamam olur ben de çok tanışmak isterim Ali ile.''
''Tamamdır ben konuşurum şimdi onunla çok sevinecek.''dedi gülümseyerek.Gülümsediğini hissedebiliyordum çünkü benimle ne zaman konuşsa hep gülümsüyordu.Aynı zamanda ben de öyle.
''Tilbe?''
''Efendim?''
''Seni özledim.''
Kocaman sırıtarak,''Ben de seni özledim,''dedim.Şu an birbirimize cilve mi yapıyorduk bana mı öyle geliyordu?
''Bugün sana geleyim mi?''
''Gel tabii.Neden soruyorsun?''
''Tilbem...''
''Bu konuşma içimin yağlarını eritmeye başladı.Eğer biraz daha bu ses tonuyla konuşmaya devam edersen gerçek bir yağ gibi eriyeceğim.''
Öyle büyük bir kahkaha attı ki telefonu kulağımdan çekmek zorunda kaldım.Ahmet çok güzel gülümsüyordu.Gerçekten gülümsemesi bütün bir gezegeni aydınlatabilirdi.Ve ben ona daha da aşık oluyordum.
''O zaman sen yağ gibi erimeden ben telefonu kapatayım.Daha sonra seni beş gibi arayayım ve senin evde buluşalım aşkım.''
Az önce bana aşkım mı dedi o?Bayılacağım galiba.Telefonumu elimde biraz sıktım ve kocaman gülümsememi aynada seyrettim.
''Olur.Aşkım.''dedim.Ve vedalaşarak telefonu kapattık.Ahmet,bana gerçekten iyi geliyordu.Normalde çok fazla gülen bir insan değildim ben.Gerçekten değildim.Hayatımın monoton olmasına alışmıştım.Ama onun varlığı hayatımı biraz renklendiriyordu.Bu beni biraz korkutuyor biraz da sevindiriyordu.Umarım bir aksilik çıkmazdı.Öğle yemeğimi yiyip yine ofise gittim.Saat üçe kadar kendi kurgum üzerinde çalışmaya devam ettim.Yeni bir kurgu üzerinde çalışıyordum.Kim bilir belki basabilirdim...Toplantı vakti gelip çattıktan sonra görüşmeyi ciddi bir şekilde tamamladım.Bu sırada aklıma Ahmet ile ofiste de görüşmem gerektiği geldi.Çok yoğun olduğu için randevu alması gerektiğini söylemem gerekiyordu.Önümüzdeki ay kapak çalışmalarının bitmiş olması gerekiyordu.Bunu da ajandama not ettim.Ve saatin dört olduğunu gördüm.Bir saat sonra buluşucaktık ama benim canım eve gitmek istemiyordu.Belki Ahmet'in kliniğine giderdim ve beraber giderdik eve.Bu hoş bir plan gibi gözüktü ve Evrim'den ne olur ne olmaz Ahmet'in klinik adresini al dediğim aklıma gelmişti.Yanına gidip adresi aldıktan sonra,arabama doğru yürüdüm.Navigasyona baktığımda yirmi dakika gösteriyordu ve bu güzeldi.En azından bu sefer trafik çok yoktu.Yirmi dakika sonunda kolay bir şekilde bulmuştum yerini.Arabamdan çıkıp,kapılarını kilitledim ve yürüyerek içeriye girdim.
''Merhaba hoşgeldiniz.''
''Merhaba hoşbulduk.Doktor Ahmet beye bakmıştım ben.''
''Randuvunuz var mıydı?''
''Hayır.Kız arkadaşıyım.''
Sekreter kafasını kaldırarak bana baktı ve ''Merhaba Tilbe hanımdı değil mi?''
Şaşırarak konuştum,''Evet,Tilbe ben.''
''Ahmet bey gelebileceğinizden bahsetmişti.Ne olur ne olmaz diye isminizi kaydetti.Buyrun iki dakika bekleme salonuna alayım sizi.Ahmet beye haber veriyim.''
''Tamamdır,teşekkür ederim.''dedim hafif bir gülümsemeyle.Ahmet'in adımı kaydetmesine şaşırmıştım açıkçası.Beklemediğim için de biraz utanmıştım.Bir yandan düşünüp bir yandan da duvarlara asılı resimlere bakıyordum.O sırada büyük bir kapı açıldı ve Ahmet göründü.
''Yıldızım?''
''Ahmet?''
''Hadi gel odama geçelim.''
Sakin adımlarla arkasından ilerledim ve birlikte odasına girdik.Odası ferahtı aslında bir psikoloğun olması gerektiğinden daha büyüktü ve en önemlisi muhteşem bir manzarası vardı.
''Ne içersin?''
''Şekerli bir türk kahvesi.''
''Tabii ki.''Ahmet telefonu kaldırıp benim ve kendisi için kahve söyledi.
''Tilbem..Beklemiyordum seni.Senin evde buluşacağız zannediyordum.''
''Evet öyleydi.Kusura bakma,haber vermeden geldim böyle ama.''
Ahmet kaşlarını kaldırıp,ayağa kalktı ve oturduğum kanepenin yanına oturup,ona doğru dönmemi sağladı.
''Kusur mu?Sen benim canımsın.O ne demek öyle?Her zaman gelebilirsin.Benim neyim varsa senindir Tilbe.''dedi ve çenemden tutup yüzüne bakmamı sağladı.Burnuma küçük bir öpücük bırakarak derin bir nefes aldı.
''Sen hala benim için ne kadar değerli olduğunu anlayamadın mı?Benim canımsın sen Tilbe.Geleceğimde gördüğüm kadınsın.''
Ne diyeceğimi bilememiştim bu söylediklerinden sonra.Geleceğinde beni gördüğünden bahsetmişti.Kalbimin atışları hızlanarak durma noktasına geldi.Kocaman,ıslanmış gözlerle ona baktım.
''Teşekkür ederim Ahmet.''
''Ne için?''
''Bana değer verdiğin için.''
''Seni seviyorum Tilbe.''Bu üç kelimelik cümleyi duyduğumda gözlerimi kapattım ve derin bir nefes aldım.Bu cümleyi en son ne zaman duymuştum sahiden?Ya da daha önce hiç duymuş muydum?Göğsümden akan hüzün gözlerime yansıdı.Öyle duygulanmıştım ki bu söylediğine,buruk bir tebessüm ile baktım ona.
''Cevap vermek zorunda değilsin.Gözlerinde hüznü görebiliyorum.Daha önce ne yaşadın bilmiyorum ama yaralarını birlikte sarmayı çok isterim Tilbe.''
''Ben de seni seviyorum Ahmet.''dedim gülümseyerek.Bu cümleyi hayatım boyunca hiç kimseye söylememiştim sanırım.Ama Ahmet'e söylemek bana kendimi iyi hissettirmişti.Herşeye rağmen,onu gerçekten sevdiğimi hissediyordum.Bu beni gerçekten korkutuyordu ama ben risk almayı seven birisiydim.

Yıldız Ve GülWhere stories live. Discover now