33 - Yeni Hayat

1.8K 136 79
                                    

Elimdeki içki şişesiyle yerdeki gazetelerin üzerine bıraktım kendimi. Şişen gözlerimi sıkı sıkı kapatıp açtığımda az da olsa görebiliyor olduğuma sevinip gülümsemiştim. Elimdeki şişeyi tutup yazılı tarafını görebilmek için çevirdim.

Yazıları okuyamayacak kadar başım dönerken başımı duvara yaslayıp sırıtmaya devam etmiştim. Gülecek hiçbir şeyim olmamasına rağmen az kaldı kahkaha atacaktım.

Çalan kapıyla başımı duvardan kaldırıp hafif sağa eğerek kapıya bakmıştım. Kimin geldiğini bilmiyor ve ilgilenmiyordum. Bilmemem komiğime giderken kahkahamı daha fazla tutamayıp karnımı tutarak gülmeye başlamıştım. Kapıya vuruşlar sertleşirken oturduğum yerden kalkmaya çalışmış, tökezleyip tekrar gazete kağıtlarının üzerine düşmüştüm.

Kahkaham öyle bir hal almaya başlamıştı ki artık gözümden yaş gelirken işaret parmağımı kaldırıp kurulamak zorunda kalmıştım. Ağzım yırtılana kadar gülerken bir anda içime yayılan berbat hisle hıçkırmıştım. Hıçkırık ardı arkası kesilmeyen yaşları beraberinde getirirken ağlamaya başlamıştım.

Canım yanıyordu. Nefes alamıyordum. Kimsem olmadığını, hatta olmayan her bir kimsenin yokluğu yetmezmiş gibi, bana insan muamelesini göstermekten bile uzak olduğunu tekrar tekrar hatırlıyor, her bir hatrımda acıyla kıvranıyordum. Bu esnada kapıya vurulan elin şiddeti öyle artmış ki kapı sarsılıyor, yeri titretiyordu.

"NE VAR AMINA KOYDUKLARIM NE VAR. BIRAKIN BENİ ARTIK OROSPU ÇOCUKLARI. BIRAKIN..."

Elimdeki şişeyi tüm gücümle kapıya fırlatıp paramparça oluşunu seyrederken sayıklamaya devam ediyordum.

"Bırakın..."

Kapıdaki vuruşlar hafifleyip durduğunda sinirden kendimi yememek için zor duruyor, gözlerimden akan yaşı sileyim derken yüzümü çiziyordum. Asaf'tan, İdil'den, Elzem'den, Okan'dan... Ama en çok kendimden nefret ediyordum. Bunca şeyi yaşatmalarına müsaade eden bendim. Daha önce kimsenin hissetmediği bir nefretle kendimden tiksiniyordum.

"Giray Bey. Ben beraber çalıştığımız klinikten psikolog İlknur."

Kapının dışından gelen sesle ağlayışlarım iç çekişe dönüşmeye başlamıştı. Bu kadının neden burada olduğunu bilmiyor ve bu halimi göreceği için fazlasıyla rahatsız hissediyordum. Kapıda bekleterek ayıp ettiğimi fark ettiğimde gözümdeki yaşları kurulayamadan kapıya ilerledim. Bana iyiliği dokunan tek insana da ayıp edemezdim.

Koşar adımlarla kapıya yaklaştığımda ayağıma batan küçük cam parçalarına aldırmadan kulpu kavradım. Hızla açıp kenara çekildiğimde elimle içeriyi gösterip geçmesini istemiştim.

Gözleri önce gözlerimi bulmuş, ardından baştan aşağı beni süzmüş kadının yüzündeki acımayı görüp kaşlarımı çatmıştım. Bana acımasını istemiyordum. Acınacak birisi değildim.

"Bakma."

Ayaklarımı birbiri üstüne koyup parmaklarımı sıktığımda rahatsızca gözlerimi kaçırmıştım. Bana bu kadar rezilmişim gibi bakmasını istemiyordum.

"Özür dilerim. Tamam, bakmıyorum."

Başımı sallayıp içeri adım atan kadınla kapıyı kapatmıştım. Cam parçalarına bakıp çıplak ayaklarıma tekrar gözlerini kaldırdığında bakışlarımın üzerinde olduğunu fark edip hızla çekmişti. Çatılan kaşlarımla kurumaya yüz tutan gözlerime ellerimi çıkarttım. Burnumu çekip kenardaki tabureyi gelen kadının altına verdim.

Teşekkür ederek aldıktan sonra karşısındaki gazete yığının üzerine kendimi bırakıp bitmiş bir halde konuşmasını beklemeye başlamıştım. Diyeceklerini umursadığımdan değil de arsızlık etmek istemediğimdendi bekleyişim.

KARIMIN SEVİŞTİĞİ ADAM - GAY (YARI TEXTİNG)Where stories live. Discover now