28. BÖLÜM "Aşkın Ölümü"

277 108 495
                                    

"Aşk ve nefret kör değillerdir; ama kendileriyle birlikte taşıdıkları ateş yüzünden kör olmuşlardır."
-Friedrich Nietzsche

Bölüm Şarkıları:
Şebnem Ferah- Oyunun Sonu
Yüzyüzeyken Konuşuruz- Ateş Edecek Misin
Duman- Beni Yak
Teoman- Bazı Yalanlar
Perdenin Ardındakiler- Ruhum Girdi Bir Çıkmaza
Şebnem Ferah- Hoşçakal

Bölümü, sakin ve sessiz bir ortamda okumanızı öneririm.

Ve lütfen Nefretin Tohumları'nı seviyorsanız bunu etkileşim vererek belli edin.

İyi okumalar. ♡

~~~~~

Araf'ın öfkeden kararmış yeşil gözlerine baktım. Belki de şu an ağlama krizleri geçirmemi veya bayılmamı bekliyordu. Ama ben, kahkaha attım. Yalnızca kahkaha.

Yüzüne meydan okurcasına baktım. "Beni kaçırdığın gün, hiçbir şeyin ilk göründüğü haline inanmamamı söylemiştin." Gözlerimi kıstım. "O yüzden sana zerre inanmıyorum."

Araf ağzını açmıştı ki elimi Eksen'in elinden çekip parmağımı havaya kaldırdım, Araf devam etmek yerine gözlerini devirip sustu. Ben de Eksen'e döndüm, gözlerinin içine baktım.

Az önceden beri ifadesiz bakan gözlerinde şu an çok daha farklı bir duygu vardı. Eksen'de bu zamana kadar hiç görmediğim, hatta şu an ne olduğunu bile anlamlandıramadığım bir duygu.

"Eksen," dedim gülümseyerek. "Senin bu kardeşin ne kadar fırıldak ya değil mi?" Sesli güldüm. "Yalan söylemeyi huy edinmiş, yine yalan söylüyor değil mi?"

Eksen bir cevap vermek yerine bana bakan bakışlarını Araf'a çevirdi ve tek bir cümle kurdu. "Araf, bunu bana neden yaptın?"

Sesi titremişti. Sesi neden titremişti ki? Yalan olan bir şeye, sesi titrer miydi insanın?

"Eksen," dedim sinirli şekilde, Araf'ı görmesini engelleyerek önüne geçtim. "Bak eğer bu it sana şantaj yaptıysa, 'ben böyle bir şey diyeceğim sen de kabul edeceksin yoksa Süveyda ölür,' gibi bir mevzu varsa yemin ederim ki seni affetmem!"

Tavana bakarken derin bir nefes aldı, gözlerini bana çevirdiğinde sanki son kez bakıyormuşcasına dolu baktı. "Zaten affetmeyeceksin."

"Eksen," dedim bağırarak. Çıldıracaktım şimdi, göz göre göre yalan söylüyordu! "Eksen bak sadece yapmadım diyeceksin, gerçekleri söylemek bu kadar mı zor! Bir kelime ya bir kelime, sana yemin ederim ki inanırım Eksen yeter ki söyle!" Sesim öyle çaresiz çıkıyordu ki, tek istediğim beni bu çaresizlikten kurtarmasıydı.

Eksen'den bir cevap bekleyerek umutlu gözlerle ona bakarken o eliyle gözlerini kapattı. Yoksa ağlıyor muydu?

Öfkeyle yüzüne tuttuğu ellerini aşağı indirdim, yüzüme bakmasını sağladım. Anlıyordum, Araf'ın yeni bir oyunuydu bu. Bu kadar üzülmesine ne gerek vardı?

"Ağlama," dedim elini tutarken. "Sen yapmadın sonuçta." Yutkundum. "Yapmadın, değil mi?"

Şu an öyle bir haldeydim ki, ailemi benim öldürmüş olmamı diliyordum.

Gözünden akan yaş yanağından süzüldü, bu sefer durdurmadı. Gözlerime uzun uzun bakarken konuştu. "Babanı, ben öldürdüm."

Sanki, sanki karanlık bir odayı aydınlatan ışıklar vardı ve şu an o ışıklar bir bir, teker teker patlıyordu. Ben Eksen'in gözlerine ne tepki vereceğimi bile veremeyerek bakarken, sanki ışıkların tamamı patladı ve ben zifiri karanlıkta kaldım.

NEFRETİN TOHUMLARIWhere stories live. Discover now