Kolu Kanadı Kırık Kuş...5

47 4 2
                                    

"Maalesef hastayı döndüremedik... Üzgünüm delikanlı..." dedi doktor yenik bir sesle... Alen kabul etmek istemiyordu. Jesica'nın yanına diz çöktü. Onu kucakladı. Adını söyledi defalarca... Sesini tekrar duyabilmek için o anda canını vermeye hazırdı... Jesica artık yoktu... Bedeni hala sıcaktı. Ama yüzü sararmış, dudaklarının rengi solmuştu. Kolu kanadı kırılmış bir kuştu sanki. Derin bir uykuya dalmıştı. Alen saçlarını öpüyor kokluyordu. Onunla konuşmaya devam ediyordu. Cevap yoktu. Sanki lügatındaki bütün sözleri tükenmişti. Jesica dünyadan geçip gitmişti.

Sağlık ekipleri Alen'i zorla da olsa Jesica'nın cansız bedeninden ayırabildiler. Bir hemşire sakinleştirici yaptı.

Gözlerini saatler sonra bir hastane odasında açtı. "Jesica, Jesica nerede? Ona gitmem lazım." Dedi kolunda takılı serumu çıkartırken. Deniz girdi odaya. Ve "Hemşire, yardım edin kimse yokmu?" diye bağırdı Alen'in kalkmasını engellemeye çalışırken. Bir hemşire ve yanında da hasta bakıcı girdi odaya. Hasta bakıcının ve Deniz'in yardımıyla hemşire tekrar iğne yaptı. Alen'in bedeni yeniden uyuşmaya başladı. Gözleri donuk donuk bakarken hala Jesica'nın adını sayıklıyordu.

İçinde fırtınalar kopuyordu. Yangının ortasında kalmıştı sanki. Ama onu oradan çıkarmaya kimsenin gücü yetmiyordu... Deniz onun bu halini görmeye daha fazla dayanamdı. Kendini zor da olsa odanın dışına attı. Önce göz yaşlarını etraftaki insanlardan saklamaya çalıştı. Ama daha fazla dayanamadı. Aniden ağlamaya başladı. Hıçkıra hıçkıra ağlıyordu koridorda. Yanında ona destek olacak hiç kimse yoktu. Birisi bir yol gösterseydi. Şimdi Alen'i nasıl teselli edecekti...

Alen jesi ile birlikte çocukluğunu da kaybetmişti. Onlar birlikte büyümüşlerdi. Her anları beraber geçmişti. Aralarındaki sevgi bağı çok güçlüydü. Belki çocukluk aşkı belki, yol arkadaşlığı... Adı her neyse Alen'in kaldırması çok güç bir gidişti bu... Olanlara akıl sır erdiremiyordu. Neler olmuştu? Kim neden Jesica'yı öldürmek istesin ki? Dünyanın en nazik, en iyi kalpli, sevgi dolu insanlarından biriydi Jesica. Daha çok gençti. Kötülük nedir bilmezdi. Asla böyle bir sonu hak etmemişti. Neler olup bittiğini polislerden öğrenmişti. Onlar da doktor ve sağlık çalışanlarının ifadelerinden olayın bir kısmını toparlamışlardı. Ama asıl soruların cevabı Alen'deydi.

Kim neden Jesica'yı öldürdü... Polis parkta silahlı saldırı sonucu öldüğünü söylemişti. Parkta silahlı saldırı. Olacak şey değildi. Aklı almıyordu. Göz yaşları durdu bir süre sonra. Ama üzüntüsü kalbinde bir yerleri karartıyordu. Alen ve Jesica artık sonsuza kadar ayrılmıştı. Jesica bu dünyaya çok ağır gelmişti. İyi insanların bir özelliği gibiydi bu kader. Her zaman erkenden dünyayı bırakıyorlardı.

"Alen... Ahh Alen zavallı kardeşim... Hangi söz yeter seni teselli etmeye. Kalbinin acısını dindirecek bir ilaç var mı? Nasıl unutabilir insan sevdiğini... Yokluğuna alışması bir ömür mü sürer? Unutulur mu böyle derin acılar. Jesica ile Türkiye'ye gitmenin hayalini kuruyordun. Şimdi hayallerin de yarım kaldı. Ama hayat devam edecek işte... Babam öldüğü zaman hepimizin hayalleri yarım kalmıştı. Onunla yapacaklarımız, gidemediğimiz yerler, onun gelmesi gereken törenler... Bütün aile yıkılmıştık. Dünyanın sonu gibiydi. O zaman bizi babaannem ayakta tutmuştu. Onun da acısı vardı. Oğlunu kaybetmişti. Belki de acıların en büyüğünü yaşarken bizi hayata bağlamak için her şeyi yapmıştı. Sanki bizim için yaptığı her şeyde babamın mutluluğunu gözetiyor gibiydi. Bize her baktığında birazda babamı görür gibiydi. Gözlerinin içi gülerdi. Ama ben bilirdim ki, gülüşü dudağının ucunda burkulurdu. Gözlerinin en derininde içine kalbinin yarısını gömdüğü bir mezar saklardı. Bunu bir ben mi bilirdim, herkes görür müydü bilmiyorum... Ama şimdi babaannemi çok daha iyi anlıyorum. Hayat bir ödevler silsilesi. İmtihan herkesin ödevi. Benim sıram. Alen için güçlü olma vakti. Onu hayata döndürmem, hayatta, ayakta tutmam gerekiyor. O bunu tek başına yapamayacak kadar genç. Yaralı... Kalbindeki aşka tutunmasını sağlamalıyım. O zaman bir ümidimiz olur. " diye düşündü. Düşünüyor ağlıyor tekrar çaresiz kalıyordu. Jesica'nın hayatta olmadığı fikri ona bile bu kadar ağır gelirken nasıl olacaktı... Gücü yetecek miydi destek olambilecek miydi, bilmiyordu.

Bir kaç saat sonra Alen tekrar uyandı. Gözlerini Jesica'nın adını sayıklayarak açtı. Son yapılan ilaçlar ağırdı. Durgun, dermansız tavana bakıyordu. "Alen... Ben buradayım. Her şey düzelecek kardeşim lütfen kendini bırakma..." dedi Deniz.

Yanaklarından akan yaşları durdurmaya gücü yetmeyerek. Sesi titriyordu. Hayat doluydu Alen. Ama şimdi bakışları on yıl yaşlanmış gibiydi. Onun bu hali içini titretmişti. İnsan olmak bazen çok çok zordu. Deniz ne söyleyeceğini nasıl söyleyeceğini bilemedi. Alen'in baş ucundaki sandalyeye oturdu. Sustu. Alen de susuyordu. Gözleri derin bir kuyudan çıkmak istiyor da çıkamıyor gibiydi. Çaresizlik, acı, bir bedene bürünse o an, adı Alen olurdu...

¡Ay! Esta imagen no sigue nuestras pautas de contenido. Para continuar la publicación, intente quitarla o subir otra.
ALENDonde viven las historias. Descúbrelo ahora