21. Bölüm- Dolan boşluk

Start from the beginning
                                    

Benimkilerin hepsi gülerken Bordo timi gülmemek için zor duruyordu. Timdekileri görünce selam bile verememiştim çünkü yüzbaşı bağırmaya başlamıştı durup dururken.

"Asker" dedi yüzbaşı, dişlerinin arasından.

"Emredin komutanım" bana öylece bakmaya devam edince konuşmaya devam ettim. "Komutanım, pek iyi görünmüyorsunuz. Arzu ederseniz bir an önce dönelim ve-"

"Sen benimle dalga mı geçiyorsun?!" Diye kükremesiyle, Ateş'in karışmamak için dudaklarını ısırdığını farkettim. Yüzbaşının bana bağırması hoşuna gitmiyordu.

"Tövbe haşa, ne haddime komutanım?" Dedim, gözlerimi hafifçe açarak.

Yüzbaşı, işaret parmağını salladı bana doğru. "Seninle askeriyede görüşeceğiz"

Yine azar manyağı yapacaktı beni, bir bu eksikti.

Ateş, bir adım öne çıktı ve yüzbaşının karşısına geçti. "Yüzbaşım, albay bir süre sizinle birlikte kalmamızı emretti"

Benim bundan neden haberim yoktu? Yüzbaşının da haberi olmadığını düşündüm ama o başını hafifçe sallayarak onayladı. "Haberim var üsteğmen" yüzbaşı omzunun üzerinden Bordo timine döndü. "Gidelim"

Efsun, yüzbaşının araca binmesini fırsat bilerek hızla bana doğru atıldı ve sımsıkı sarıldı. Aynı şekilde karşılık verdim sarılışına. "Çok özledim seni" demesiyle beline sarılı olan kollarımı sıkılaştırdım.

Ateş'in gözleri Efsun'un üzerinde oyalandı. "Teğmen?" Efsun benden ayrıldı ve sorarcasına Ateş'e bakmaya başladı. "Siz iletişimi hiç kesmemişsiniz anladığım kadarıyla?"

Efsun, bir elini saçlarına attı ve gergince karıştırdı. Ateş, devam etti. "Halbuki sana en az yüz kere sordum, üsteğmenin nerede olduğunu bilip bilmediğini sordum."

"Komutanım, vallahi söyleyecektim" Efsun, birden bana döndü ve eliyle beni işaret etti. "Ama bu lanet kadın, size söylememem konusunda beni tembihledi. Bütün suç onun"

Ateş'in gözleri bana dönünce suçlu olduğumu bilerek gözlerimi kaçırdım, aynı zamanda Efsun'a söylenmeyi de ihmal etmiyordum. "Senin ben varya..."

Timdekilerin gülüşünü duydum. Yankı, birkaç büyük adımla tam karşıma geçti. "Komutanım" dedi, neşeli bir sesle. "Çok özlediniz beni, değil mi?"

"Çook" dedim alayla ama aslında doğruydu, özlemiştim. Çok özlemiştim.

"Bende öyle düşünmüştüm" diyerek bana sarıldı. Bu beklenmedik sarılışı beni afallatsa da bir süre sonra sarılışına karşılık verdim.

Onlar bana kızgın değillerdi çünkü en başından beri biliyorlardı neden gittiğimi. Hatta ben Ateş'i bir hastanenin önünde bırakırken bile bizi izliyorlardı. Zorunda kaldığımı bildikleri için beni anlıyorlardı.

Acaba Ateş'te beni anlar mıydı?

Sırasıyla diğeriyle de sarılmaya başladık. Gökçe ve Ceylan aynı anda bana doğru yaklaştı, onları çok özlemiştim.

Sarılmamız bitince gözlerim Ceylan'ın omuzlarında kestirdiği saçlarına kaydı. "Yakışmış" dedim, çenemle saçlarını işaret ederek. Bunu söylediğim esnada yüzüne hüzün ulaştı ama gizlemek ister gibi gülümsedi. Ona bunu mutlaka bir ara soracaktım.

Bora gülümseyerek yanıma geldi, Efsun'la görüntülü konuşurken birkaç kez onu görmüştüm ve konuşmuştum da. "Özlemekten geberdik be komutanım" demesiyle ben öne atıldım ve kollarımı boynuna doladım. Geri çekilince dostça omzuna vurdum iki kez.

AĞLAMA, BİR TÜRKÜ SÖYLEWhere stories live. Discover now