bad moon rising

228 46 14
                                    

"Senin neyine bu kadar içki acaba?" diye kendi kendime söylenirken bir elimle arkamda oturup bana sarılan Minho'yu tutuyor, diğeriyle motoru kullanmaya çalışıyordum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Senin neyine bu kadar içki acaba?" diye kendi kendime söylenirken bir elimle arkamda oturup bana sarılan Minho'yu tutuyor, diğeriyle motoru kullanmaya çalışıyordum.

Bu şekilde onu kendi evine bırakamayacağım için direkt bana sürdüm. Arkamdan ağzının içinden birşeyler konuştuğunu duyuyordum ama motorun sesinden ne dediğini anlayamıyordum.

Hızlı sürmediğim için neredeyse yarım saat süren yoldan sonra sonunda evin önüne gelmiştik. Motoru kapıya ne kadar yakın bırakabilirsem o kadar bırakmıştım. Minho'nun kolunun birini omzuma attıktan sonra belinden tutarak motordan indirip içeri yürüttüm.

Koltuğun önündeki sehpayı ayağımla ittirip önü boşalan koltuğa resmen fırlattım onu. Aptal Minho. Ya seninle gelmeseydim oraya.

Diğer koltuğun kol kısmındaki battaniyeyi de üstüne örtüp üst kata çıktım. Altıma rahat bir eşofman giyip üstümde sadece atlet bıraktım. Yatağa kendimi attıktan sonra eksiği fark ettim.

Gitarım orada kalmıştı. Yastığa kafamı gömüp biraz bağırdıktan sonra neyse ki yarın akşam tekrar oraya gideceğimi hatırladım. Bugün depresyondan çıkıp ccr yeni albümünü dinleyebildiğim için güzel bir uykuyu hak etmiştim.

En kötü sabahımdı, şu an yaşadığım bu aptal şey bu sabahın en kötü sabahım olduğunu düşündürtmüştü bana. Ne zaman yukarı geldiğini bilmediğim Minho benim yatağımda yatıyordu, bense yerdeydim az önce popoma yediğim tekme yüzünden.

Üstümdeki ince örtüyü kucaklayıp yatağa geri çıktım ve bana yaptığı şeyi ona yaptım. Yataktan aşağı ittim. "Ne yapıyorsun amına koyayım ya?" diye bağırırken ben de kollarımı ve bacaklarımı açmış tüm yatağı kaplamıştım yeniden yanıma gelemesin diye.

"Ya sen işe gitsene. Saat kaç olmuş hala bendesin."

"Pazar bugün. Tabii sen birkaç günlük depresyonunda gün algını yitirdiğin için fark etmemişsindir." dedi yerde oturup arkasındaki trabzanlara yaslanırken.

"Gece nasıl geldik bu arada buraya? En son Changbin'in kucağındaydım." deyip kafasını havaya kaldırdı ve gözlerini kapattı. Aptal kendini hala orada sanıyor olabilir miydi?

"Sen tanıdığım en aptal kişisin. Artık ne içtiysen Changbin'in kucağında, kusmuşsun kaç kere. Yanımıza geldi 'Bu Minho sabahtan beri kusuyor bakamıyorum artık iğrenç bir görüntü lütfen şunu yanımdan al ve buradan gidin' dedi tuttu kolumdan beni motora sürükledi."

Kaşları çatılmış, gözleri açılmış, ellerini ağzının önüne getirmiş hayatı boyunca duyup duyabileceği en kötü şey buymuş gibi bakışlar atmaya başlamıştı. Ve ben de o kadar ciddiydim ki kendim bile inanmıştım buna şu an.

Sonra hemen bakışları kararmış tek kaşı havalanmıştı. "O da bana ağzından içki içirmeseymiş o zaman. İyi yapmışım aptala. Yok ben şişeden dökcekmişim ağzına ikisinden de sonra o yutmadan öpüşecekmişiz geri zekalıya bak."

Yattığım yerden kalkıp yatakta oturur pozisyona geçtim. "Bunu cidden yaptınız mı?"

Kesin bir şekilde kafasını salladı yukarı aşağı. "Bunu anlatmadı ama gelip değil mi? Yok Minho kusmuş bakamıyormuş iğrençmiş. Sensin be iğrenç."

Tamam bunu biraz daha uzatırsam Minho motoruna atlayıp o kampı basacaktı. "Minho." dedim elimle saçlarımı dağıtarak.

"Ne var? Hem siz ne yaptınız Yongbok'la bir anda yakınlaştınız zaten anlamadım da."

"325'te son green river cdsini alan kişi oydu. Dün de karavanına gidip cdyi dinledik."

"Asıl eğlenceyi bir cd için mi kaçırdını yani?" Arkamdaki yastığı tuttuğum gibi suratına fırlattım. "Madem senin için sadece bir cdydi neden kendine aldığını bana vermedin?"

"Koleksiyonum var benim bilmem farkında mısın? Sırf bunun için orada işe başladım. Gelen her cdden birini kendime alıyorum zaten. Sen de telefona erken baksaydın kimse gelmeden gelip alsaydın."

"Senden nefret ediyorum."

"Sağ ol ben de seni seviyorum. Söyle şimdi ne söyleyeceksen, ben soru sordum diye üstü kapandı az önce."

Önce yattığım yerden kalktım merdivenin başına ulaştım. Sonra onun beklemediği bir anda koşarak basamakları inerken bağırdım. "Changbin kusmana iğrenç dememişti ve adresini bilse seni eve o bırakacaktı."

Onun oturduğu yerde ayaklanmasını ve az önce ona attığım yastığı tuttuğu gibi bana atmaya çalışmasını izlemek komik olsa da şimdi kaçmam gerekiyordu. Merdivenin altından banyoya açılan kapıya koştum ve içeri girip kendimi kitledim.

"Vicdan azabının dibini yaşıyorum şu an senin yüzünden. Bu akşam yeniden Changbin'in yanına gitmem gerek, ağzımı açıp ne içtiysen bana ver lütfen diye önünde çökeyim de gör." diye bağırarak merdivenden aşağı iniyordu.

"Daha önce kimse sana iğrenç olduğunu söyledi mi?" diye bağırdım dudaklarımı kapıya yapıştırıp. "Bu arada ben de bu akşam oraya gideceğim yine. Yongbok'la cdyi dinleyeceğiz."

"Bana bu gereksiz ve sinir bozucu şakayı yapmamış olsaydın oraya gitmene gerek olmadığını, bana gelip her gün zaten o cdyi dinleyebileceğini söylerdim ama sen bir cd için yarım saat yol gitmeyi hak ediyorsun. Umarım o kadar yolun üstüne gittiğinde cdyi çizilmiş bulursun ve dinleyemezsiniz."

Bu çocukla arkadaş olmak bu hayatta yaptığım en korkunç şeydi. Ve bir insanın bu kadar uzun ve yüksek sesle konuşabildiğini ilk defa duyuyordum.

Ona cevap yetiştiremeyeceğimi bildiğimden ağzımı bile açmayıp banyo ya doğru ilerledim. Madem bir süre daha burada kalacaktım sabah banyosu burada yapabileceğim en iyi şeydi.

Banyodan çıkarken havlunun birini belime bağlayıp diğeriyle saçlarımın ıslaklığını almaya çalıştım. Merdivenin altından çıkıp salona geçtiğimde çoktan gittiğini düşündüğüm Minho'nun elinde tostla koltugumda oturduğunu gördüm.

"Hala burada mısın?" diye söylendim bıkkınlıkla. Ağzı tıka basa dolu bir şekilde onayladı beni, önündeki çizgi romandan kafasını kaldırmadan. Sehpanın üstündeki bardağından büyük bir yudum aldıktan sonra bana döndü. "Şurada tezgahın üstünde bir tost daha var."

İnanmıyorum bu aptal beni gerçekten seviyormuş. Dudaklarım iki yana kıvrıldı genişçe. Ama bu çok sürmedi. "Onu da verir misin bana? Soğumasın hemen diye buraya getirmemiştim."

"Dalga mı geçiyorsun?"

"Hayır kendime yaptım." Çok sinirlendim, fena halde. Tostu ona verecekmiş gibi elime aldım ve ona yaklaşıp tam karşısında tosttan kocaman bir ısırık aldım.

Aldığım gibi de aslında bunun planın parçası olduğunu anladım. Çünkü tostun içinde sadece tuz vardı. Suratım anında buruştu ve Minho kafasını koltuğun arkasına vurarak kahkaha atmaya başladı.

Ağzımdakini çöpe tükürüp tostu tekrar tezgahın üstüne bıraktım. Koca bir bardak su içtikten sonra yukarı cıkmadan koltuğun kenarına yasladığı kafasına bir tane vurdum. Yukarı çıkıp üstümü giyindikten sonra ona da dolaptan bir üst bir alt attım.

"Hadi giyin şunları çarşıya çıkacağız, fotoğraf makinesi filmi almamız gerek."

\/

jeongin'in evi icin asla aklımdaki gibi bir gorsel bulamadım(sims evim)

neyse jeongho arkadaslıgı da boyle bir sey iste sevdiniz mi bu ikiliyi??!!!

green river, jeonglixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin