commotion

308 57 23
                                    

Green river cdsiz dördüncü haftam ve cdyi elimden kaçırmamın üzerinden geçense iki gün

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Green river cdsiz dördüncü haftam ve cdyi elimden kaçırmamın üzerinden geçense iki gün. Çok kötüyüm depresyondayım, gerçekten evimden çıkmıyorum, ağlıyorum ve gitarımla green river çalamıyorum. Aptal şarkı bu kadar zor olmak zorunda mısın?

O gün Minho dükkanı kapatana kadar cdlerle baş başa oturduk. Işıkları kapatmak için odaları gezdiğinde beni fark edip "Oha Jeongin sen hala burada mısın?" diyerek beni dışarı atmasa günlerce orada oturabilirdim.

Ve şimdi yine beni yatağımdan kaldıran şey telefon sesiydi. Bu telefonun kablolarını söküp kendisini de camdan atmamak için tek bir nedenim yoktu. Bunu kesinlikle yapmalıyım. "Sana bir tek bu telefondan ulaşabiliyorken onu da saatlerce açmamanı anlayamıyorum. Herkese mi böyle yapıyorsun yoksa benim aradığımı anlayıp mı açmıyorsun?"

"Beni bir tek sen arıyorsun Minho, yani aslında herkese yapıyorum ama aynı zamanda senin aradığını da anlıyorum."

"Evet evet ondan çok haklısın. Şimdi beni iyi dinle. Telefonu kapattıktan sonra gidiyorsun gitarını alıyorsun ve kapıya çıkıyorsun. Bir de üstüne de rahat bir şeyler giyiniyorsun."

"Hayır evden çıkmayacağım depresyondayım. Ve seninle de konuşmuyorum."

"Emin misin?"

"Evet yüzde iki yüz."

"Tamam o zaman ben de sahile park edilmiş karavanların ortasındaki alevin çevresine dans edenleri tek başıma izlerim."

"Ne?" Ne saçmalıyordu bu çocuk? Neyden bahsediyorsun Lee Minho? Ne karavanı ne alevi ne sahili?

"On dakikaya kapındayım, motorla geleceğim gitarını unutma." Ve evet yine telefonu kapattı. İki gündür evden çıkmadığım için ne halde olduğumu da bilmiyordum. Banyoya gidip yüzümü yıkayıp saçlarımı düzelttikten sonra hızlıca üstümü değiştim.

Neden gün sonunda bir şekilde Minho'nun istediği şeyi yapıyor oluyordum bilmiyorum.

Yatağımın yanındaki komidinin üstüne bıraktığım kolyelerimi taktım ve merdivenlere dönecekken orada tek kalan aptal barış kolyesini de aldım. Gitarımı da kılıfına koyup omzuma astıktan sonra kendimi dışarı attım.

Minho çoktan gelmiş beni bekliyordu. Bilsem biraz daha oyalanırdım. Ona yaklaştıkça fark ediyordum yüzündeki makyajı. Ama ona hala biraz sinirli olduğum için asıl tepkimi veremeyip sesize arkasına bindim. İnatla motoru çalıştırmayıp öylece bekledi. Sonunda oflayarak konuşmaya başlamak zorunda kaldım.

"Kime süslendin böyle? Güzel olmuş." Hemen kıkırdayıp kafasını bana döndürdü. "O gün, ccr cdleri geldiği gün bi çocukla tanıştım. İki gündür dükkana geliyor. Hatta bugün de o davet etti bizi. Büyük ateş varmış bu akşam."

"Bizi mi davet etti? Yalancı. Tek başına gitmeye korktuğun için beni peşinde sürüklüyorsun."

"Evet ama bunun bir önemi var mı? Resmen hippi kampı göreceğiz ilk kez." diyerek omuzlarını silkti ve önüne döndü. Haklıydı. Hayatımız boyunca onları merak etmiştik. Ve şimdi gerçekten görecektik. Görmeyi bırak bir geceliğine de olsa onlardan biri olacaktık.

Motor sesinden birbirimizi duyamayacağımızı bildiğimiz için yol boyunca konuşmadık. Ormanın sınırındaki o sahile geldiğimizde gerçekten korkmadan edememiştim. İyi ki Minho buraya tek başına gelmedi cidden. Yoksa eminim kurtlara yem olurdu.

Ateşin turunculuğunu ve gelen müzik sesini takip ederek o önde ben arkada ilerledik biraz daha. Bir iki karavanı geride bırakıp tam ortaya ulaştığımızda Minho annesini arayan yavru gibi bir oraya bir buraya bakıyordu. Sonunda aradığı kişiyi bulmuş olacak ki bi tarafa odaklandı ve gülümseyerek el salladı.

Birkaç saniye sonra biri yanımıza gelip Minho'nun çenesini tuttuğu gibi dudaklarına yapıştı. Oha ama kardeşim. Bi merhabalaşsaydık. Birkaç saniye onlar öpüşürken ben de etrafı inceledim, hadi ama bir öpüşme bu kadar uzun sürmemeli.

Sonunda ayrılabildiklerinde beni fark edip elini uzattı, hatta elini değil kolunu demek daha doğru olur, üzerinde sıfır kollu bir tişört vardı ve kafam kadar olan kasları birazdan patlayacak gibi şişmişti.

"Seo Changbin." diyerek elini uzattığını vurguladı, ben de elini tutup yukarı aşağı salladım. "Yang Jeongin."

Memnun olduğunu gösterir gibi gülümseyip kafasını salladı. "Gitarcı mısın?" dedi sırtımdaki gitarı göstererek.

"Yani pek sayılmaz, hala aptal green river'ı çalamıyorum." Sinirle söylediğim bu şeye büyük bir kahkaha patlattı. İşaret parmağını dudağına götürüp ssh sesi çıkardı. "O şarkıya burada aptal demesen iyi olur. Yongbok her an her yerden çıkıp seni boğazlayabilir."

Lütfen beni boğazlasın ya, zaten cdm yok boğazlansam ne olacak? Ben verecek cevap bulamayıp sadece kafamı salladığımda Minho'yu kolunun altına alıp ateşe doğru götürdü bizi. İçeride ne işler döndüğünü sallanarak açık açık belli eden karavanların yanından geçerken önümde de iki adımda bir öpüşen bu ikili bana hiç yardımcı olmuyordu.

Ateş gerçekten normal kamplarda yakılanlardan daha büyüktü ve etrafı ayakta dans edenler, oturanlar, yatanlar, şarkı söyleyip bir şeyler çalanlar ve ellerinde şişeler olan insanlarla doluydu. Changbin birine selam verip kendiyle beraber bizi de oraya oturttuktan sonra gitarımı çıkarmamı söyledi.

Gitar çalmakla ilgili hiçbir fikrim olmasa ve burada bi şeyler çalıyormuş gibi yapsam bile kimse gelip çalamadığımı söylemezmiş. Herkes kendi halinde olurmuş. Ve ben de gitarı buraya kadar boşuna taşımamışım. Haklı olduğu için hemen kılıfından çıkardım gitarımı.

Bildiğim şarkılar çaldıkça söylüyor ve gitarımı çalıyordum ya da -muş gibi yapıyordum. Bu sırada Changbin'in selamlaştığı yanımızda oturan Jisung'la tanışmıştık. Minho'yu her şarkıda yerinden kaldırıyor ve birlikte dans ediyorlardı. O kadar yerinde duramıyordu ki dans edilmeyecek şarkılarda bile kumlarda otururken sağa sola sallanıyordu.

Sonra ben hiç hazır değilken green river çalmaya başladılar. Çalıyormuş gibi bile yapamadım. Herkesi susturup aptal şarkı diye bağırasım geldi ki Yongbok beni boğazlasın. Öğrendiğim akorları bile unuttum o an. O kadar yanlış telleri oynattım ki, Minho'ya keman bilmeyen birinin o cdsi planımdan bahsetmiştim ya.

İşte onu unutun. Şu an benim yaptığım şey ondan da kötü. Sağır duysa iyi ki duymuyormuşum ben bunca zaman yeniden kapatın benim kulaklarımı der. Kimsenin gelip beni bozmaması da ayrı bir tuhaf zaten. Ben yanımda bu şekilde çalan biri duysam gitarı alır kafasında kırardım.

Sanırım bu topluma ait değilim. Bu arada kimse gelip beni bozmuyor mu demiştim? Erken konuşmuşum.

"Çalmayı bilmiyorsun bari şarkıya saygın olsun da iki dakikalığına gitarı kenara bırak."

\/

bu bolumu bu saatte attım ki bir sonraki(3) bolumu de aksam atabileyim

ayrıca

asırı abes durmaması icin ugrastıgım halde ilerledikce zamansal karmasalar olabilir arkadaslar ama ficin hippiler zamanlarında gectigini bilin TAMAM MI!

cdleri mesela o zaman cıkmıs en populer seyler olarak dusunun

green river, jeonglixWhere stories live. Discover now