Oysa evlendiğin yerde kefeni giymek ne şekilde nasip olacaktı.?

Belki de kefeni bile layık görmeyeceklerdi.! Önemli olan o kefeni nasıl giydiğindi.

Kefende beyaz dı.!

Gelinlik de beyaz dı.!

Biri ölürken giyilir, biri de yaşarken.!

Lakin yaşarken giydiğin hangi duygular, hangi ümitler için giydiğine bağlıydı. Kalbinin istediğine giyersen ömrün bahar bahçe olurdu. Mecbur bırakıldığına giyersen hayatın cehennem olurdu.

Kaderi, Deva'yı bugün yeni bir hayatın pençesine sürüklüyor du. Kader sürüklemişti ama seçenek onun elindeydi. Ya hayatını bahar bahçe yapacak, ya da yaşarken cehenneme çevirecekti. İki yol ayrımını kendisi seçecekti.

Baharı yaşamayı hangisine sunacaktı.?

Gün onlar için koşturmalı başlamıştı. Kaderin ağlarını ördüğü, Kalemin onlar için yazdığı yazgıyı yaşamanın ilk günüydü.

Bugün düğün günüydü.!

Hazırlıklar sabahtan başlamıştı. Büyükler misafirler ile ilgilenirken evlenecek olan çiftler de büyük gün için hazırlık yapıyordu. Eve gelen kuaför Deva'yı hazırlıyor, Ali Sarper de sabahtan damat hazırlığını yapmış son rütuşlarıda evde yanına gelen arkadaşları ile yapıyordu. Hazırlıkları tamamlarken arkadaşlarından biri olan Emir onu arayarak evliliğinde yaşanan bir problemi anlatmışdı. O problem bugün onun düğününde çözülecekti. Ve bunun için Ali Sarper den izin istemişdi. Arkadaşının ricasını geri çevirmedi genç adam, ne yaşanacaksa her daim arkandayım demişti.

Diğer tarafta tüm hazırlıkları yapan gelin hanım Deva'ya sabahtan yardım etmek için iş arkadaşı Selen ve ablası Derya gelmişlerdi. Onların ve kuaförün yardımı ile muazzam güzellikle hazırlandı Deva. Yüzünde gülümsemenin kırıntısı dahi yoktu genç kadının. Nasıl gülebilirdi ki, gelinliğine bile kefen olarak bakan bir kadın nasıl gülsündü?

"Ahh Deva'm nasıl güzel oldun bir bilsen. Kaderin de senin gibi güzel olsun küçük kardeşim." Derya ablasının konuşmasına buğulu gözleri ile baktığında her an ağlamaya meilli olan göz yaşlarını zorda olsa geri bastırdı. İçi yansa da bugün dik duracak,ağlayıp da aciz duruma düşmeyecek ti.

"Ablam iyi ki yanımdasın." Sımsıkı sarıldı Derya kız kardeşine, kardeşi ne kadar ağlamamak için dirense de Derya için aynı şey geçerli değildi. Zira o bugün kendilerine ağlıyordu. Acımasız,merhametsiz,sevgisiz bir babanın elinde büyüyen iki kader ortağı oluşuna ağlıyordu.

İnsan doğduğu evi kendi seçemezdi.!

Onlarda seçememiş di, kaderin onlar için seçtiği evde şevkat yüzü görmeden bu yaşa gelmişlerdi. Derya aradığı sevgiyi,şevkati evlendiği adam da bulmuştu. Deva'nın da bulmasını ümid ediyordu.

Ümit hep var dı.!!!

"Düğün saati yaklaştıkça evdeki hareketlilik te artmıştı. Gelen giden,giren çıkan, tanıdık tanımadık artık haddi hesabı yokdu. Bunların arasına karışan bir yabancı vardı ki, kimsenin o karmaşa da tanıması mümkün değildi. Gelen kişi bir kuryeydi. Kapıda kuryeyi karşılayan evin çalışanı Elga adamın kim olduğunu,kime geldiğini sormuştu. Gelen kurye bir paket hediye getirdiğini ancak gelin hanıma elden teslim etmesi gerektiğini dile getirmişti. Bunun içinde Elga yabancı adama gelin hanımın üst kattaki oda da olduğunu söyledi. Bu kadar misafirin içinde bir de bu kurye derdi ile uğraşamazdı. Madem elden teslim edecekti. Gitsin kendisi teslim etsindi.

Kurye hizmeti ile gelen genç adam, dikkat çekmeden üst kata gittiğinde açık olan kapılardan gelin odasını bulması zor olmamış kapıya yaklaşmıştı.

İKİ AŞK BIR KADINDove le storie prendono vita. Scoprilo ora