dokuz,

54 11 5
                                    

adele, set fire to the rain

Aşk bulunması zor bir şey değildi.

Ancak Felix ve Changbin milyonda birdi.

Gözlerini tekrar kapattı, ardından elini saçlarına attı. Geçen geve Olivia'nın saçlarına bakmasını söylediği günden sonra onları boyamış ve kestirmişti. Changbin'in sevdiğinin aksine şimdi koyu kumrala boyalıydı saçları.

Diğer yanına döndü, uyuyamıyordu. Kağıt sonunda Changbin'e ulaşmıştı ve Felix kötü hissediyordu.

O kağıdı imzaladığında neler olacağını bilmiyordu. Olacaklara hazır değildi belki de.

Saat ilerlerken, Felix gözlerini son kez yumdu, bu sefer uyuyabilme umudu ile.

Ardından zil çaldı, kimse duymadı. Tekrar çaldı, kıpırtı olmadı. Yeniden çaldı, bu sefer yanına yumruk sesleri eklenmişti.

Kapı açılma sesi duydu Felix, hızlıca çıktı yatağından. "Felix oradasın biliyorum!"

Yataklarından çıkmış Minho ve Seungmin 'e baktı. "Siz içeri geçin lütfen." dediğinde Minho kaşlarını çattı. "Saçmalama, yalnız mı kalacaksın onunla?" dediğinde Seungmin koluna girdi, "Biz içeri geçelim, siz konuşun. Bir şey olursa geleceğiz, Felix." dediğinde kafasını salladı.

Kapıyı açtı, elindeki kağıdı sıkan adam ona baktı sinirle. İçeri adımladı, felix sakinlikle ona bakıyor Changbin kızarık gözlerini ondan çekmiyordu.

"Bu ne?" dediğinde Felix yutkundu. "Bu ne Felix?" tüm gücüyle bağırdığında ürktü Felix, refleksle kendini geri çektiğinde ellerini havaya kaldırmış ona bağıran adam öylece kaldı.

Felix ondan korkmuştu.

"Benden korkuyor musun?" dedi ağlak bir sesle, kaşlarını çattı Felix. "Yine sarhoş mu oldun?" diyiverdi. Kafasını iki yana salladı esmer. "Sarhoş falan değilim, keşke olsaydım."

"Kağıdı imzala, uzamasın." dedi Felix. Changbin, saçlarına baktı önce sonra gözlerini yumdu.

İki hafta önce mahvolmuş görüntüsü geldi aklına, şimdi ise ondan uzakta toparlanmıştı. Changbin de denemişti uzaklaşmayı, neden daha kötü olmuştu onun aksine?

Çok yalnız hissetti o an. Her şeyi varken bir anda hiçbir şeyi yoktu. Her şeyi gitmişti.

"İmzalamak mı?"histerik bir gülüş sundu ona buz gibi suratı ile bakan adama. "Beni böyle mi terk ediyorsun? En azından konuşsaydık!" dedi.

Felix öylece baktı ona, göz yaşları akmadı bu sefer. "Neden gelmedin Changbin?" dedi, onunkinin aksine sakin olan sesiyle. Baktı öylece Changbin, sustu. Felix'in yaşları bekletmedi onu, ezberledikleri yolu buldular.

"Neden gelmedin Changbin?!" Onunki gibi yüksek çıkan sesi ile baktı ona, yaşlı gözler değdi birbirine.

"Neden gittin Changbin? Neden gelmedin, neden neden.." Hıçkırıkları arttı, ancak sessizdi. Duymasın istedi ama duyabilecek kadar yakındı bu sefer.

"Böyle bitemez." dedi esmer adam, bitmemeliydi. "Sonumuz böyle olamaz, Felix yalvarırım.." Kızarık gözleriyle ona baktı kafasımı iki yana salladı. "Bitti, sonumuz belli." dedi.

Ancak istemiyordu. Son bu olmamlıydı. Gitmesin diye medet umdu sözlerinin aksine, bir anlığına her şey dursun; başa sarsınlar ve şimdi ona sarılsın istedi.

Yatağa tekrar yalnız girmek istemedi, çok soğuktu. Zihniyle bir başına kalmak istemiyordu, yatağının altındaki canavarla birlikte uyumak zor geliyordu.

"Hayır." dedi. Gözlerinin içine baktı, tam içine.

"Böyle bitmeyecek!" kağıdı yırttı. İmzalamayacaktı.

Boşanmayacaklardı belki, uzayacaktı ancak sonunda ne olacaktı? Felix istiyorsa ondan kaçmayacak mıydı, aşkı son bulmayacak mıydı?

"Git." dedi felix. Kapıyı işaret etti, omzuna getirdiği eli ile ittirdi onu. Changbin bileğini yakaladı yemiden. "Gitmeyeceğim, asla gitmedim." dedi. Bileğine baktı Felix, gevşetti parmaklarını esmer adam.

"Bizim birbirimizden başka kimsemiz yok Felix, gidemezsin. Bitiremezsin." bakmadı gözlerine, bakamadı.

"Sen gidersen ben mahvolurum.." kafasını eğdi, kumral adam güldü. "Beni mahvettiğin gibi mi?"

sonsuza kadar birlikte olacaklarını ummuşlardı, ancak unutmuşlardı; hiçbir şey sonsuza kadar sürmezdi.

***

the last time

save your tears, changlix Unde poveștirile trăiesc. Descoperă acum