iki,

228 42 19
                                    

selena gomez - perfect

Kapı açılmas sesi duyduğunda, gözlerini oraya çevirdi. Changbin gelmişti.

Felix, önünde sıcak bir kahve ile dururken Changbin karşısına geçerek yüksek tabureyi çekti. Ayakta durmakta bile zorlandığında sandalyeye otururken düşmemek için çok çaba sarf etmişti.

Felix kuruyan dolgun dudaklarını yalayarak sarhoş gözleri kızarmış sevgilisine baktı. Kendisinin de gözleri kızarıktı ancak ağlamaktan. Changbin önündeki kahveyi kendi elleri arasına alırken ses çıkarmadan onu izledi.

Dudakları arasına bir sigara dalı koymuş tutuştururken kahveyi yudumlayan Changbin'e bakmıştı.

Kafasını eline yaslayarak sigarasını içmeye ve onu süzmeye devam ederken; filtre, sade kahvenin dibini görürken biraz olsun kendine gelen Changbin gözlerini açtı.

Onun yüzüne yaklaştırdı yüzünü.

"Gözlerin kızarmış güzelim," dediğinde Felix alayla gülümsedi. Önceden bu sözler hoşuna gidiyordu. "Ağladın mı sen?" dediğinde Felix boş gözlerini ona dikti. Öncesinde her ağladığında Changbin onu kolları arasına alır, gözlerinden öperek ağlamasına izin verir, rahatladığında onu pamuklara sarardı. Sarışın adam ağladığı zaman bir bebeğe dönüşüyor ve masum bir hâl alıyordu. Gerçi, Felix hep öyleydi.

Changbin hiçbir zaman onu hak etmemişti. O yeryüzüne düşen en nadide parça, en naif çiçek ve kanatsız bir melekti adeta. Changbin ise Tanrınım sevmediği, kovduğu melekti.

Pamuklarla kaplı cennetten kovulmuş, cayır cayır yanan dünyaya zindan edilmişti. Gözlerini yumdu. Onu ağlatmıştı değil mi?

Onu hak etmediğini başından beri herkes biliyordu. "Ağladım." dediğinde Changbin kafasını eğdi. Gözleri doluyordu. Yaptığı her şeyin farkındaydı çünkü.

Felix umursamazca gülümsedi. "Parfümü güzel kokuyor." dediğinde Changbin afallamıştı. "Ha?" dediğinde gülümseyerek kafasını elinden kaldırdı. "Üzerine sinmiş kokusu." dediğinde Changbin kafasını yere eğmişti.

O mükemmel olmalıydı. Aşık olduğu elinden alacak, bir çırpıda kalbini ondan koparacak kadar güzel.

Şimdi onu da öpüyor muydu öyle güzel? Sarılıyordu muhtemelen. Kokusu üstüne siniyor, hiç çıkmıyordu. Her yerde o vardı, onun kokusu, artık onun olan adam.

Henüz kim olduğunu bile bilmiyordu.

Changbin yutkunarak karanlıkta dahil parıldayan gözlerine baktı. "Felix."dedi. Normalde ona daima, "Yongbok." ya da sevgi sözcükleriule hitap ederdi. Ama bu değişeli uzun zaman oluyordu.

Felix bayık gözlerini onun dolu gözlerine getirdi. "Seni seviyorum." dediğinde Felix alayla gülerek sandalyeden kalkmıştı. Eskiden olsa aniden böyle bir şey söylediği için kucağına kıvrılır ona öperek sırnaşırdı. Ama şimdi her şeyi sahteydi bu adamın. Hiçbir sözü gerçek, herhangi bir davranışı bile güvenilir değildi.

"Sarhoşsun Changbin." diyerek masadan kalktı ve odasına yürüdü. Changbin'de bir süre sonra arkasından gitmişti ancak Felix onun yüzünü dahil görmek istemiyordu.

Bir gece daha başka birinin sinen kokusuyla uyumaya tahammülü yoktu. Bu yüzden belki de yıllar sonra ilk kez ayrı uyumuşlardı.

Felix girdiği odada hızlıca kapıyı kilitlerken Changbin kapının eşiğinde öylece kalmıştı. Eli kapı kolunda, zorlamak, açmak istiyordu. Belki kapıyı kırmalı ve içeri girmeliydi. Ondan hiç ayrı uyumamıştıve nasıl uyunur bilmiyordu. Ama yine de yapamadı. Eli oradan sarkaken yere çöktü. Elinden bir şey gelmiyor, kalbi ritimlerini zorluyor, kan akışı duruyordu sanki.

Göz yaşları akıyor, çöktüğü yerde sessizce ağlarken sızmayı bekliyordu.

En azımdan benim diyordu her defasında, elinin tersiyle ittirdiği adam için. Yetemediği adam için.

***

Changbine çok sevmeyin bir iki bölime anlayacaksınız ne olduğunu.

Mini fic olduğu için kısa sürede final yapacağım, ayrıca bu fic için yaptığım play listi de dinlemek isterseniz hesabımda spotify hesabım var oraay ekledim.

save your tears, changlix Where stories live. Discover now