Karlar Ülkesi

12.5K 996 466
                                    




Size de oldu mu hiç ?

Hani böyle, sanki G-Dragon'un albümü çıkmış ve bütün Kore üzerinde onu dinleyemeyen tek kişi sizmişsiniz gibi bir his.

Sanki böyle bütün Kore, hatta bütün dünya, hatta ve hatta bütün kainat, ellerini önünde bağlamışta sizi orta parmaklarıyla selamlayıp gülüyormuş gibi.

Yani bu boktan kıpkırmızı duvarlarıyla dapdaracık kıçtan bozma barda, tuvalet terliklerim, diş tellerim ve gözlüklerime artı olarak Kim Boktan Jongin'in eşliğinde, karşımdaki şişko bunağın suratına bakarken bunları düşünüyordum.

Şimdi insanlara şişko demenin etik olmadığı konusunda sizinle açık oturum düzenlemeyeceğim, çünkü fiziksel özelliklerimi göz önünde bulundurursak, insanlarla dalga geçebildiğim sadece iki özellik var, kiloları ve yaşları. Anladınız mı ?

Her neyse, benim boktanlıklarımı bir kenara bırakacak olursak, hemen şimdi burada, terliklerimi yere vura vura kaçmamamın sebepleri var tabi ki de. Birincisi, Baekhyun'un boktan kamerası o boktan herifin elin- tamam, aslında o kamerayı sik kadar önemsemiyorum. Bütün sebep dibine kadar kırmızı benekli pinpon topumla ilgili. Hala o herifin avuçlarının arasında, üstelik söylediklerine uymazsam onu bir daha göremeyeceğimi söyledi.

Aslında durum biraz kıçı kırık polisiye dizilerine benziyordu falan filan. Ama az sonra beni gelip kurtaracak olan bir kahramanım yoktu. Ekstra olarak, az sonra kusacakmış gibi hissediyordum. Çünkü dünyanın en boktan varlığı Kim Boktan Jongin'in boktan eli omuzumdaydı ve boktan nefesi boynumdaydı, üstelik boktan bir şekilde menajeri olduğumu söylemişti, yetmezmiş gibi karşımdaki adam boktan şekilde tanıdıktı ve beni boktan şekilde dipten tırnağa kadar inceliyordu.

Ha, unutmadan eklemek gerekirse, Kim Boktan Jongin bu herife demin patron demişti, yani şirket başkanı olması falan muhtemeldi, ki bu da olayı bokunda boku haline getiriyordu.

İç sesim beynimi ve beyninizi sikerken, karşımdaki adam tek kaşını kaldırdı - ki şu hareketi yapamayan biri olarak felaket kılıma gitmişti-, bakışları biraz şüpheci ve birazcık korkutucuydu. Ama sonra birden gülümsedi. Aniden tonton ihtiyar kılığına bürünüşü karşısında neredeyse küçük dilimi yutacaktım. Üstelik samimi gözüküyordu.

Sağ elini bana uzattı ve gülümsemesini genişletti.

''Memnun oldum evlat, yeni işin hayırlı olsun, adım neydi demiştin ?''

Yutkunarak aval aval yüzüne baktığımı farkedince Jongin'in dürtmesiyle kendime geldim. Sol elimi zorlukla Jongin'den kurtarak uzattım ve sıktım.

''Dememiştim. Yani demek istediğim, adım Kyungsoo.''

Hafifçe eğilerek onu selamladım. Annem ben küçükken bu tarz şeylere çok önem verirdi, bu yüzden bütün çocukluğumu birilerinin önünde eğilerek geçirmiştim. Her zaman birgün kambur olursam tek sorumlusu olacağını her kavgamızda bağıra çağıra söylerdim. Bu da ordan kalma boktan bir alışkanlıktı işte. Ben insanların önünde, her zaman eğilirdim.

Karşımdaki tombalak -hadi ama şişkodan daha tatlı değil mi ?- nihayet gözlerini benden çekerek Jongin'e döndü :

''Eh, kendine bir menajer bulmana şaşırdım, kendininkileri hep beğenmez kaçırırsın.''

Jongin o iğrenç sırıtmalarından biriyle bana döndü ve gözlerini sevimli (?) olmaya çalışarak kırptı.

''Dün gece, gizlice beni çekmeye çalışan bir gazeteceyi yakaladığını görünce ondan iyisi olamayacağını düşündüm patron.''

kırmızı benekli pinpon topu // kaisooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin