Bölüm 6

397 6 0
                                    

JASMİNE

Gözlerindeki bakış tenimi ısıtırken bir şey söylemesini bekledim, garip bir şeyler oluyordu.

"Eğer sen ve Thea bir saat içinde hazırlanmazsanız, ikiniz de geç kalacaksınız."

Dijital saate baktım, sabahın altısıydı.

"Ama daha çok erken."

"Okul sekiz kırk beşte başlıyor; Hiç kıpırdamadan öylece durduk.

"Hazırlanmam lazım," dedim. Odadan çıkmadan önce tepeden tırnağa süzdü.

Aceleyle banyoya girdim. Dişlerimi fırçaladıktan ve sabah rutinimi hâllettikten sonra kahvaltı hazırlamak için mutfağa gittim.

İşin garibi, Theodore hâlâ burada kalıyordu. Thea'nın okul meselesi hâllolduktan sonra gitmeye niyetlenmişti ama gitmedi... Kızıyla birlikte yaşamaya karar verdi.

Iris şaşırmıştı, ama yüz ifadesiyle bunu belli etmemeye çalışmıştı.

Mutfakta işim bittikten sonra banyo yaptım, beyaz bluzumla siyah pantolonumu giydim. Bluzu pantolonumun içine sokup makyajımı yaptıktan sonra Thea'yı uyandırmak için odasına gittim.

Thea'nın dişlerini fırçaladığını görünce şaşkınlıkla "Kalktın mı tatlım?" diye sordum. Üniformasını çıkarıp yatağın üzerine koydum.

"Evet, okula gideceğim için o kadar heyecanlıyım ki dün gece zar zor uyudum." Yüzünün mutluluk saçtığını görünce kıkırdadım.

"Haydi, hemencecik bir duş alıp çık da kahvaltımızı yapabilelim."

Üniformasını giydirip saçlarını topladım.

Yandan iki örgü yaptım, çok vakit alsa da okul gömleği , etek ve ceketten oluşan üniformasıyla birlikte güzel durdu. Üniformanın kış için bir süveter ve yeleği de vardı.

"Yüzünle oynama. Fotoğrafını çekeceğim," dedim. Fotoğraf makinemi almak için odama geri döndüm. O mutlulukla gülümserken fotoğraflarını çektim.

"Çok güzel görünüyorsun, tatlım." Yanaklarından öptüm. El ele yemek masasına doğru yürüdük. Babası çoktan gelmişti. Bakışlarını bana çevirmeden önce Thea'ya baktı.

"Günaydın baba." Thea babasına sarıldı, babası da Thea'ya sarıldı ve başını okşadı. Birkaç fotoğraf daha çektim.

Kahvaltımızı ettik. Thea ile fotoğrafımı çekmesini rica etmek için Iris'in ya da başka birinin gelmesini bekledim. Babasından isteyemezdim. Zaten fotoğraf çekerken ters ters bakmıştı.

"Bunlar arabanın anahtarları. İkinizin de uslu duracağını ve aptalca bir şey yapmayacağını umuyorum. Bir şey yaparsanız haberim olmayacağını sanmayın. Ben her şeyi bilirim," diye uyarıp bana anahtarları uzattı.

"Bay Jefferson, Thea'yla ikimizin fotoğraflarını çeker misiniz lütfen?" Fotoğraf makinesini ona uzattığımda başıyla onayladı.

Thea elinde çantasıyla yanımda dururken ben de kameraya bakarak mutlulukla gülümsedim. Saçlarım güzeldi, bugün iyi görünüyordum.

Pozisyon değiştirip pozlar verdik, bu muhakkak Theodore'u rahatsız etmiştir, ama şikâyet etmedi.

Bir sürü fotoğraf çektikten sonra kamerayı kucağıma itti. Aklıma Thea'yla benim beslenme çantalarımız  geldi, çoktan hazırlamıştım. Mutfağa gidip öğle yemeklerimizi aldım, bir bardak su da su içtim.

Theodore'u hissettiğimde vücudum kaskatı kesildi, nefesim düzensizleşti ve ellerim titremeye başladı. Kendini bana doğru bastırdığında midemde kelebekler uçuştu.

"Thea konusunda sana inanıyorum ve güveniyorum. Bu yüzden yanınızda kimseyi göndermeyeceğim."

Ayağımda topuklu ayakkabılarım vardı."Benden izin almadan aptalca bir şey yapma," diye fısıldarken, kasıklarını kıçıma bastırdığında hissettim. Hoşuma gidiyor

~

"Anlaşıldı mı?" Bşımla onaylayıp bardağı tezgâha bıraktım. Konuşmadığım için kasıklarını iyice bastırdı.

"Duyamadım." Kendimi tutamayıp inleyeceğimden korkuyordum. 

"Anlaşıldı."

"Güzel."

Yüzünü görmek için arkamı döndüğümde o pozisyonunu bozmadı. Thea'nın sesini duyduğumuzda geri çekildi. Çantamı ve Thea'nınkini aldım ve onun peşinden Thea'yla birlikte malikâneden çıktık.

O Thea için kapıyı açarken ben arabaya bindim. Thea ön koltuğa oturdu. Babası, emniyet kemerini takmadan önce ona bir şeyler söyledi.

"Dikkatli ol ve okula vardığında bana mesaj at."

"Tamam." Günler geçtikçe konuşmalarımızdaki resmiyet azalmıştı. İkimizin arasında bir gerilim vardı. Onun vücudu benimkine değdiğinde ne kadar iyi hissettiğimi düşünmeden edemiyordum.

Mick ve Sherry dışarıda durmuş başkalarıyla konuşuyorlardı. Thea onlara el  salladı, onlar da karşılık verdiler. Radyoyu açıp çalan şarkıyı mırıldanmaya başladım.

"Bu şarkıyı bilmiyorum ama kulağa hoş geliyor," dedi Thea. O şarkı sözlerine odaklanırken ben kıkırdadım. Lana Del Rey'in bir şarkısı çalıyordu.

Dürüst olmam gerekirse , okul kampüsüne vardığımızda kendimi buraya yeni transfer olmuş bir öğrenci gibi hissettim. Thea için hem gergin hem de heyecanlıydım.

"Ne çok öğrenci var, Çiçek." Thea, sınıflarına doğru yürüyen öğrencilere bakarken elimi tuttu.

Biyometrik check-in ile katılım kaydımı yaptırmam gereken yönetim bloğuna doğru yürümeye başladık. Theodore baan ders programımı ve dersimle ilgili tüm ayrıntıları çoktan bildirmişti.

Bilgisayarın arkasındaki sekretere gülümsedim. "Thea, neden sınıfına gidip arkadaşlarınla tanışmıyorsun?" dedi.

Geçtiğimiz haftalarda, yasal formaliteler için okulu ziyaret etmek zorunda kaldığımda Jezzy ile birkaç kez karşılaşmıştım.

Thea telaşlı bir yüz ifadesiyle bana baktı. "Jezzy, onu sınıfına kadar götürmemin bir sakıncası var mı?" diye sordum.

Kararsız görünüyordu çünkü benim de dersim vardı. Üstelik bir sonraki dersim Thea'nın sınıfındaydı.

"Olur ama sadece bu seferlik, tamam mı? Çünkü öğrencileriniz sizi bekliyor."

"Teşekkür ederim, Jezzy."

Thea'yı dışarı çıkarmadan önce gülümsedim. Buradaki öğretmenlerle zaten tanışmıştım. Bana birinci sınıfı vermişlerdi, benim için gayet uygundu.

"Haydi bakalım, tatlım. Göster kendini, arkadaşlarınla tanış." dedim Thea'nın başını öperek. Sınıfına girerken mini mini çocuklar ona bakıyorlardı.

Mahzun bir çocuğun yanındaki sıra haricinde tüm sıralar doluydu. O sıra da tahtanın tam karşısındaydı.

Thea gidip çocuğun yanındaki boş sıraya oturdu, çocuğa kibarca ve utangaçça selam verdiğinde çocuk Thea'ya bakmadı bile. Çocuk onu görmezden gelince üzüntüsünden omuzları düştü.

Göz göze geldiğimizde kafasına takmamasını işaret ettim. Gülümseyerek başıyla onayladı, ben de sınıfıma gittim.


Gece ÇökünceWhere stories live. Discover now