"Bu soruna iki kelimeyle cevap vereceğim hazır mısın? Seni ilgilendirmez."

"Alaz!" dedim sinirle ve uyarırcasına.

Ulaş da kaşlarını çatıp 'kimlerle uğraşıyoruz' gibi güldü.

"Doğru konuş Ulaş ile. Ben sana söyleyeyim aşkım. Alaz'ın babası yani benim dayım annemi dolandırdı yıllar önce. O yüzden görüşmüyoruz. Herkes de dayımı desteklediği için annemin akrabalarından kimseyle görüşmüyoruz biz. Şimdi de çok sevgili babaannemin kafasına esmeseydi yine görüşmeyecektik."

Tek nefeste kurduğum cümleler sonrasında Ulaş şaşkınlıkla bakakalmıştı. Didem'den ufak ve kibirli bir gülüş duyulmuştu. Alaz yine bana bir şey demeden ona sataşmıştı.

"Komik mi geldi prenses?"

Didem sertçe çatalını masaya vurup sandalyesinde dikleşti.

"Bir daha bana prenses dersen seni gerçekten fena yaparım!"

Babaannem birden konuya dalınca son akşam yemeği tadında bir yemek sürdürdüğümüz iyice kesinleşmişti.

"Didem! Düzgün konuş büyüğün o senin."

Didem sabır dilenircesine iki eliyle yüzünü sıvazlayıp tekrar yayıldı sandalyesine. Babaannemin bizi bu kadar yorması gerçekten sinir edici olmaya başlamıştı.

Aklıma gelen şeyle birden gözlerim benden bağımsız kocaman açıldı.

"Nasıl unuttum?!"

Herkesin bakışları bana dönünce onları bekletmeden meraklarını giderdim.

"Bugün danstan bir arkadaşımın doğum günü vardı! Tamamen aklımdan çıktı.

Ulaş bana göre çok daha sakince konuştu.

"Tamam güzelim panik yapma. Şimdi çıksak geç mi kalırız?"

Onun bu her şeyi halledebilirim tavırları benim o kadar hoşuma gidiyordu ki şuan herkesi her şeyi boşverip sen konuş ben seni dinleyeyim Ulaş dememek için kendimi zor tutuyordum.

"Yetişiriz aslında. Babaanne çıkabilir miyiz?"

Didem birden panikle konuştu.

"Beni burada bırakmayacaksın değil mi?"

"Sen de geliyorsun tabii ki Dido."

Babaannem ağzındaki lokmayı bitirip elini yanındaki sandalyede oturan Alaz'ın omzuna koydu.

"Alaz ile beraber gidecekseniz gidebilirsiniz tabii ki."

Tam böyle arkadaşlarınızla güzel bir plan yaparsınız ve her şey yolundadır. Sonra anneniz küçük kardeşinizi peşinize takar. İşte şuan biz onu yaşamaktaydık.

"Yok artık babaanne!" dedi Didem sinirle.

"Tamam Dido. Gelsin bir şey olmaz."

Didem ne yaptığımı anlamayan bakışlar atmıştı bana. Ona göz kırptım. Her şey kontrolüm altındaydı.

Doğum gününün yapıldığı barın önüne önce Didem ve benim yolcu olduğumuz arabasını Ulaş park ederken Alaz da arkamızdan kendi siyah spor arabasını park etti. Tabii babası bir dolandırıcı olduğu için maddi olarak gayet iyilerdi.

İçeri girdiğimizde yoğun bir müzik ve ışık karşılamıştı bizi. Kalabalığın arasından arkadaşlarımı bulmaya çalışıyordum. Didem, Ulaş ve Alaz da annelerini takip eden civcivler gibi peşimdelerdi.

Sonunda tanıdık birkaç yüz görünce uzun zamandır onları görmememin verdiği özlemle sarıldım onlara. Didem de tanıdığı iki üç kişiyle sarıldıktan sonra Ulaş'ı ve maalesef Alaz'ı tanıttım.

12 VE 14 (Texting)Where stories live. Discover now